- 777 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Hypatia dan Emine Buluta .
İskenderiyeli Hypatia dan Emine Buluta, taşlanarak, yakılarak, bıçaklanarak tecavüz edilerek, dövülerek öldürülen tüm kadınlardan özür dilemek ve hatıralarını yad etmek için.
Öncelikle şu soruyu soralım, kadınlar için hangisi gerçekten karanlık çağdır
Erkek ve kadının ayrı birer parça değil de daha çok bir bütün olarak görüldüğü ve hatta kadının daha önde olduğu ilk tarım toplumları yada avcı toplayıcı zamanlar mı yoksa sözde teknolojik olarak ileride olduğumuz sosyal olarak kültürlerimizi dinlerimizi derilerimizin renklerini ve dillerimizi dahi ayırdığımız bugünler mi.
Kültür zaman içerinde siyasi sosyal ve ekonomik etkilerle beraber değişmeye müsait bir olgudur. Etik ve ahlak dinden ve toplumun kendisinde bağımsız bir şekilde ele alınması gerekirken gücü ellerinde bulunduranlar tarafından her zaman din ve toplumla bağlı halde gibi gösterilmiştir. Oysa bu sözde ahlak kurallarının çoğu tamamen tek taraflı olmakla beraber kültürün ve asıl insani gelişimin önünde duran tortudur.
Bu tortunun ana özelliklerinden kimisi vardır ki sade ve sadece kadınları baskı altına alıp kadınlara emir buyurur.
Yukarıda adı geçen örf adet gereksizliği toplumun genç nesillerini her daim baskı altına almakla beraber özellikle erkek ve kadın arasında da bariz bir ayrıma ve karşıtlığa sebep olmaktadır. Bu saçmalıkları ve tek taraflı bezirganlıkları açıklamak için kelime israfı yapmaya pek istekli değilim. Eli kalem tutan birkaç sayfa okumuş çoğu insanın zaten bunların neler olduğunu bildiğini düşünüyorum.
Ha biz erkekler için bu tortunun artı bir çok özelliği varmış gibi görünse de aslında bizi de bir tür kısır döngüye hapsedip mutsuzluğa yelken açtıran saçmalıklarda bu genel sözlerdir.
Neyse ben size Hypatia dan bahsedeyim biraz 400 lü yıllar toplumda kadın adı dahi yokken bu ablamız bir bilim insanıdır. Doğa mantık ve matematik üzerine çalışan bir kadın hatta dönemin valisinin bile öğretmeni ancak bir pagan ve dönemin Hristiyanları bağnazlıkta level atlamış durumda her zamanki gibi bir kadını cadılıkla suçlamaktalar çünkü dönemin valisini öğretmeni bir kadın ve bu kadının şehirde etkisi var. Zira İskenderiye piskoposunun şahsi menfaatlerinin önünde duran bu kadındır. Yapılması gereken yapılır üç beş çapulcunun eline para verilerek evine dönerken kaçırılıp bir kilisede çırılçıplak soyulup muhtemelen önce tecavüz edilip sonra taşlanıp en sonda yakılarak öldürülmüştür.
Tarihte siyasi olarak işlenmiş ilk kadın cinayeti sayılabilir Hypatianın ölümü.
Aslında cinayet olgusu kadın yada erkek fark etmeksizin var olmakla beraber kimi cinayetler tamamen öğrenilmiş çaresizlik dürtüsünü etrafa yaymak korku ve baskı kültürünü genele işletmek için işlenir yahut işlenişi sonrasında buna evrilir.
Elbette her türlü cinayet kavramı ahmakça olsa da birinin bir insanı plansız olarak buhran esnasında öldürmesiyle planlı olarak öldürmesi arasında çok büyük fark vardır.
Sizler planlı cinayetler için addedilen genel bahanelere ağzınızı yaya yaya hak verirken yarın bir gün o bahaneler sizin içinde gerçekleştiğinde eliniz dahi oynatamazsınız.
Namus birini öldürmek için bahane falan değildir, kimse kimsenin sahibi değildir ve kadınlar bizim malımız değildir.
Sırf saçlara kızıl veyahut kızıla yakın diyerek yüzlerce kadının öldürüldüğü bir dünya düşünün üstelik bu kadınların çoğu eşleri savaşlarda krallarını yada efendileri için savaşarak ölmüştür yahut sözde dini sebeplerle açılmış haçlı seferlerinde yitmiştir hayatları kim bilir.
Düşünün ki doğan çocuklar kız olduğunda ikinci sınıf muamelesi görüyor ve hatta toprağa gömülüyor gözden çıkarılması kat kat kolay oluyor. Üstelik herhangi bir savaşta akında ganimet olarak sayılmak nasıl bir histir düşündünüz mü hiç.
Mental olarak erkek egemenliği altında kadınların sözde güzellik tanımlarını bile bizler yapmaktayız, nasıl makyaj yapmaları gerektiği nasıl oturup kalkmaları gerektiği onlara hangi işlerin uygun olduğu dahil eril fikrin ürünüdür. Din den dine, dil den dile, ülke den ülkeye her kültürde hatta mikro ölçekte dahi kadınların karşılaştığı sıkıntılar değişir gördükleri zorbalık çeşit çeşittir kimi yerde kapandığı için hasar alırken kimi yerde açıldığı için. Kimi yerde boşanırsa kimi yerde evlenmezse çalışmak isterse yahut istemezse. Kendine bakarsa yada bakmazsa.
Aslında eğri oturup doğru konuşursak bu dünyada yaşamak zaten zor ve çetrefilli ama bir kadının bu dünyada var olması kat kat zor tabi ki demokrasi ve adaletin azaldığı ülkeler ve yerlerde durumları daha da sıkıntılı. Ölümlerine bahanelerimiz vardır namus ama o namus öyle kirli bir namustur ki onlarca insanın hakkına girenleri hırsızları aklar kokainmanların çektikleri pudra şekeri olur. Tecavüze uğrarlar bahne hazırdır kadın yolludur eteği kısadır saçı uzundur oysa bu ülkede giyimi kuşamı fark etmeksizin her kadın tehlikededir çünkü adalet mekanizmamız sırf kravat desteği ile sekteye uğraya bilir.
Kadın beyanı esastır lafzına laf edenler öncelikle cinayet ve tecavüz gibi suçlarda iyi hal indirimi denilen saçmalığı kaldırmayı düşünseler ya. Düşünmezler düşünce yapıları kadınları insani değerde alt sınıf olarak görür maalesef.
Aslında yazımı daha çok araştırma tarzı ile yazmak istiyordum ama empati kurmaya çalıştıkça kadınlarla iş mantık boyutunu aşıp duyusal boyuta geçti.
Adaletin eşitsiz ve gücün mantıksız dağıldığı yerlerde beyanlar geçersizdir ezilenlerin sesi doğrudur, bu ülkenin yarısı kadın iken meçlisin yüzde kaçı kadın yahut bakanların bu bile gerçeğin beyanıdır, elbette bunda kendi haklarının arkasında durmayan ve onları ikinci sınıf olarak gören erkek yöneticilere tapan kadınlarında suçu var, ayağa kalkmazsanız siz kolay kolay sizin için ayağa kalkacak erkek bulmanız zordur çünkü var edilmeye çalışılan yeni düzen daha çok eril bünyenin işine gelmekte sosyal yada psikolojik olarak en eğitimlilerimiz dahi bu dönüşümden nasibini alıyor maalesef. Sizler çocuklarınıza erkek olunca farklı kız olunca farklı davranmayın emi ...
YORUMLAR
"Kelimelerden duyulan korku büyüyor; demek ki onlara bir güç atfetmişiz" diyor: 'Kaos'un Kutsal Kitabı'nda Albert Caraco.
çok eski değil daha geçen sene ya da ondan bir önceki seneydi; bir kadını terorist damgasıyla önce fişlemiş, sonra türlü türlü işkence etmiş, sonra tecavüz etmiş, sonra öldürmüş, sonra da çırılçıplak soyup ölü vücudunu teşhir ederek ayaklarından tankerin arkasına bağlamış ve sokak sokak yerde sürükleyerek gövde gösterisi yapmışlardı millete...bu ve buna benzer binlercesi var...
kendi adıma teşekkür ediyorum sana, sesime ses olduğu için...beni ve diğerlerini yok saymadığı için...
Dünya kadınlarının yeniden uyandığı bir döneme girildiği aşikardır. Kadınlara ''var olmayan'' damgası vurmak için yüzyıllardır ''kadın'' hakkında yazılıp çizilmiş ve konuşulmuştur. Aslında kadınlar var olmayan değil ''görünmeyen'' durumundadır.
Avrupa da ''Avrupa Kadın Thesaurusu'' 1996 da yılında çıkarılmıştır. 1960 dan beri batı ''Kadın Thesaurusu'' hakkında çalışmalar yaparken Türkiye de konunun hakkında tek kelime edilmemiştir. Tarihsel süreçle terimselleştikçe acı acı yüzümüze inen kadının görünmez geçişleri ancak 2006 yılında atılan ilk adımla ''Türkiye Kadın Thesaurusu'' çalışmaları başlatılmıştır. Dünyaya önderlik ederek ilk siyasi yerini kadına verenlerden olan kadına seçme ve seçilme hakkı veren bir ülke için, Türkiye için bu ne büyük bir ayıptı. Gelinen süreçte '' İstanbul Sözleşmesi'' feshedilirken kadın terimsel olarak da yok hükmünde ilan edilmeye çalışılmaktadır.
Düşünmüyorlar, senin gibi düşünmüyorlar. Bir gün bu iki yüzlü, ezici, yok edici ötekileştirme her iki cins için çok daha büyük bir tehdit olacak.
Ne güzel bir adamsın sen. Teşekkürler...
Sevgilerimle...