- 268 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
23 Nisan 1920 TBMM'nin açılışı
Atatürk 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını herkese armağan etmiştir. Dini bayramların yaşanabilmesi, kutlanabilmesi için milli bayramların hiç unutulmaması ve kutlanması gerekir. Çanakkale’de Ülkemizin doğusundan batısından her köşesinden vatanımızın istiklali için can veren bir şehit vardır. Yani hepimiz şehit torunlarıyız, onları unutmamalıyız. Hepsinin ruhları şad,mekanları cennet olsun. Atatürk milleti şöyle tanımlamıştır; “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir”
TBMM’nin açılışı ve ilan edilecek özgür Türkiye Cumhuriyeti’nin bu sürece nasıl geldiğini araştırıp iyi okumak gereklidir.
Mustafa Kemal Atatürk, Heyet-i Temsiliye’yi temsilen meclisi Ankara’da toplanmaya çağırdı ve 21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığı bir bildiri ile meclisin 23 Nisan 1920 tarihinde toplanacağını duyurdu. 23 Nisan Cuma günü Ankara Ulus’taki Hacı Bayram Camii’nde kılınan Cuma namazının ardından kurbanlar kesilip dualar edilerek meclis açıldı. O günün şartlarını şöyle bir gözden geçirirsek 1. dünya savaşı sonunda mağlup sayılmışız.
vatan işgale uğramış, ordu dağıtılmış, ingilizi, fransızı, italyanı, yunanı, akbabalar misali şehit kanlarıyla yoğrulan topraklarımıza üşüşmüşler. Ayak bastıkları topraklarımızda masum Anadolu halkını öldürmüş, evlerini yıkıp yakmış, ekinlerini talan etmişlerdir.(Kurtuluş savaşında Yunanlılar İzmir’de denize dökülmeden önce kaçarken ege bölgesindeki bütün il, ilçe ve köylerdeki Türk köylerini ateşe vermişlerdi, aynı şekilde o yıllarda doğuda Fransa, Rusya, İngiltere, Amarika tarafından kışkırtılan Ermeni çeteler de aynı metodu uygulamışlar, masum Türk halkını camilere doldurup topluca yakmışlardı. Bu olaylara karışan Ermeniler tehcir (göç) yasasıyla önce konya’ya daha sonra o sıralar Osmanlı toprağı olan Suriye, Lübnan, Ürdün’de iskan edilmişler bazıları ekonomik şartların yetersizliğinden dolayı iş bakımından daha cazip durumda olan (Osmanlı pasaportuyla )Fransa ve Amarika’ya doğu Akdeniz limanlarından gitmişlerdir, ortada Osmanlı’nın Ermenileri katletmesi diye bir şey yoktur. toplu katliam diye bir şey asla yoktur. bu yüce Türk milletine atılan bir iftiradır. tarihi siyasileştirip çıkar sağlamak isteyenlerin arşivlere bile bakmadan uydurdukları bir koca yalandır.)
Son Osmanlı Meclisi Mebusanı misakı milliyi kabul etmişti, ( Misak-ı Milli, (Ulusal Ant);son Osmanlı Meclisi’nin 28 Ocak 1920 tarihinde son biçimini verip imzaya açtığı, 17 Şubat 1920 günü oylayarak kabul ettiği, temeli Erzurum ve Sivas Kongrelerince de benimsenen ilkelere dayalı Türk ulusunun birliği ile yurdunun bütünlüğünü ve gelecekteki milli sınırları, güvenliği ile gelişmesini amaçlayan bir hedeftir) daha sonra meclis fesh edildi İstanbul ingilizler tarafından işgal edildi.
Ömrü vatana hizmetle ve savaşlarda, cephelerde geçen Atatürk ve arkadaşları, Ankara müftüsü Rifat Börekçi için kuvayı milliyi savundukları ve işgale karşı çıktıkları için şeyhülislam Dürrizade Abdullah tarafından haklarında idam fetvası ve ölüm fermanı çıkarıldı. Zaten bunu isteyen İngilizler bu fetvaları uçaklarıyla şehirlerimize ulaştırmışlardır. 3 Mart 1924’te TBMM’de kabul edilen bir kanunla halifelik kaldırıldı, yerine dinin kötü maksatlı iç ve dış güçlerce kontrol edilmesini önlemek ve halkın dini inanç ve ibadetlerini yapabilmesi için Diyanet 3 Mart 1924’te kuruldu, yine aynı tarihte Genel Kurmay Başkanlığı da ülkemizi askeri manada savunmak için bizzat Atatürk tarafından kuruldu. Atatürk’ün çok değer verdiği, ilerleyen yıllarda Diyanet İşleri Başkanı (1924-1941 arası) yapacağı, milli kurtuluş mücadelesi ve açılacak meclis için tüm birikimini hatta kefen parasını bile Atatürk’ün emrine veren bu kişi Ankara Müftüsü Rifat Börekçi’dir.
Bu vatanın sahipsiz olmadığını, Atatürk ve kendilerinin vatansever olduklarını, vatanın tehlikede olduğunu, düşmanın acilen kovulması gerektiğini bildiren karşı fetva yayınladı. başka müftüler de bu yönde karar verdi, diğer fetvayı ret ettiler.(Anıtkabir deki müze de anılan iki fetvayı merak edenler görebilir.) Kur’anın ve hadislerin anlaşılır şekilde tercüme edilmesini sağlayan, vatansever bu aydın din adamı papyon taktı diye bazı çevrelerce masonlukla suçlanmıştır. Emperyalistlerce vatanın çoğu yerleri işgale başlamışken, Atatürk Bandırma vapuruyla Samsun’a çıktı, halkı işgale karşı örgütlemek için Havza’ya, Amasya’ya gitti ; “Vatanın bütünlüğü, vatanın bağımsızlığı tehlikededir” diye başlayan, bu durumdan yine milletin azmi ve kararı ile kurtulma imkânının bulunduğunu belirten ve bu amaçla toplanacak Erzurum Kongresi’nden sonra Sivas’ta daha büyük çapta bir kongrenin düzenlenmesini öngören bu kararlar Millî Mücadele denen ulusal savaşın ilk bildirisi demekti. milli mücadeleyi başlatan vatanseverlere karşı bilerek veya bilmeyerek düşmana hizmet eden, düşmana karşı verilen milli mücadeleye zarar veren iç isyan ve ayaklanmalar oldu .bu olaylar ülkenin enerjisini heba etti. bu isyanlar şunlardır.
MILLI MÜCADELEYE KARSI ÇIKAN ISYANLAR
1-ALI GALIP OLAYI= 20 Agustos,15 Eylül 1919,arasinda, Mustafa Kemal’in Sivas kongresini basmak ve Mustafa Kemali tutuklamak için Elazığ valisi Ali Galip ve Ingiliz Binbası Covbertin Noel’e beraber hazırladıkları bir komplo.
2-BOZKIR ISYANI= 27 Eylül,4 Kasim 1919 tarihinde, Konya, Bozkır ilçesinde, Konya valisinin desteğiyle, Bozkır’lı Zeynel Abidin liderliğinde isyan edilmistir.
2 ekim 1919 şeyh eşref ayaklanmıştır.
3- ANZAVUR AHMET ISYANI= 22 Kasim1919, Mayıs 1920 tarihleri arasında, Balıkesir, Gönen, Biga, Susurluk bölgesinde, Anadolu’da halkının düşmanı yurttan kovmak için kurduğu Kuvayi milliye karsı, Sultan Vahdetin tarafindan finanse edilmiş olan kuvayi inzibatiye güçleri Anzavur Ahmet tarafindan yönetilmistir.
4- DÜZCE ISYANI= 19 Temmuz,23 Eylül 1920 tarihleri arasında, Damat Ferit hükümeti tarafından, Milli mücadeleye karşı organize edilmiştir.
5- YOZGAT ISYANI=(Çapanoğlu isyani) 14 Mayis,30 Aralık 1920 tarihleri arasında, Padişah yanlısı olan, Çapanoğlu ailesinin liderlik yaptığı bir isyandır.
6- ZILE ISYANI 25 Mayis,21 Haziran 1920 tarihleri arasında, Tokat, Yıldızeli ve Zile bölge sinde, padişah yanlılari tarafindan Milli mücadeleye karşı sekte vurmak için çıkarılan bu isyandır.
7- AYNACIOGLU ISYANI= 25 Eylül,20 Kasım 1921 tarihleri arasında, Aynacıoğlu ailesinin teşviki ile Kırşehir, Tokat ve Yozgat bölgesinde milli mücadeleye karşı yapılmış bir isyandır.
8- ÇOPUR MUSA ISYANI=21 Temmuz,30 Temmuz 1920 tarihleri arasinda Afyon bölgesinde Yunanlıların kışkırtması sonucunda, Milli mücadeleye karşı bir ayaklanmadır.9- KONYA (Delibaş Mehmet isyanı) 2 Ekim,22 Kasim tarihleri arasında çıkan bu isyan, Damat Ferit Paşanın , Dürrizade Abdullah efendinin fetvası Ingiliz uçakları ve Yunan ordulari eliyle bir şekilde Anadolu’nun çoğu yerlerine ulaştırılmıştı, Fetva, Konya’ da semeresini vermiştir.
10- ÇERKEZ ETHEM ISYANI= ilk başta milli mücadeleye destek vermiş daha sora yunanlılara sığınmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, Heyet-i Temsiliye’yi temsilen meclisi Ankara’da toplanmaya çağırdı ve 21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığı bir bildiri ile meclisin 23 Nisan 1920 tarihinde toplanacağını duyurdu. 23 Nisan Cuma günü Hacı Bayram Camii’nde kılınan Cuma namazının ardından kurbanlar kesildi dualar ile meclis açıldı.
11. SEYH SAIT ISYANI= 13 Subat, 31 Mayis 1925 tarihleri arasinda çikan bu isyanin, cumhuriyet tarihinde çıkan en önemli isyanlardan birisidir. Elazığ, Diyarbakır, Bingöl bölgelerini kapsamıştır. bu karışıklıktan nemalanan İngilizler o zaman az bilinen petrol kaynağı Kerkük ve Musul’u bizden işgal ettiler.
Bu günlere kolay gelinmedi, ülkemizin kıymetini bilmek gerekir. savaş sona emiş meclis açılmış cumhuriyet ilan edilmişti artık barış zamanıydı "yurtta sulh, cihanda sulh ilan edilmişti." ülkemize gelen yabancı bir heyetle Atatürk yemek yiyecekti, heyecan ve telaşından dolayı askerin eli ayağı birbirine dolandı asker garson tabaktan az bir yemeği döktü, kızardı bozardı mahcup oldu. konuklardan biri askeri göstererek iyi eğitememişsiniz dedi, Atatürk cevaben, benim milletim her şeyi becerir ama uşaklığı beceremez. Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz, asla köle olmayız. "
"Peyami Safa’nın sözleriyle yazıma Son veriyorum.
"Tarihinin sürekliliğini kaybeden bir millet, her şeyini kaybetmeye mahkumdur. Hafızası parça parça kopmuş bir akıl hastası gibi, geçmişiyle, hatıralarıyla ve benliğini terkip eden bütün varlık unsurlarıyla ilgisi kesilmiştir. Yabancı tesir ve müdahalelere, yabancı korumaya hazır ve muhtaç bir halde, önce bağımsızlığını sonra da bütün milli şahsiyetini ve varlığını kaybeder."
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.