- 487 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
Pandemi Yalnızlığı ve Maskeli Depresyon
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Klasik bir sözle başlıyorum bu gün akşama: „Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.“ Zaten olmuyor da, bu statik bir kavramdır ve doğanın da diyalektiğine aykırıdır. Herşey yerli yerinde duruyor gibi gözüksede mantığın doğruluğu gözlerimizin gördüğünün tersini söylüyor.
İki yıla yakın bir süreden beri egemenlerin insanlığı sürüklediği pandemi yanlnızlığı her boyutuyla dünya insanlığını, özellikle yaşlıları, kimsesizleri, yalnızları, hastaları daha da yanlızlaştırarak hepimiz gibi maskeli depresyon durağına getirerek orada bırakmıştır ve de bırakmaktadır. Ürkütücü boyutlara ulaşan kaotik bir ortam doğmuştur. Özellikle içinde benim de yaşadığım Avrupa bu konuda yine de sınıfta kalmıştır. Savaşlar ve sömürü için bir saatte milyarları askeri harcamalara akıtan egemenlerin parlementoları, büyük devrimci ve devlet adamı Lelin’in de söylediği gibi; „hayvanları tepşindiği ahır“ olma rolünden kurtulamamışlartır. Bunun tersini beklemekten zaten mantığa aykırı bir durum olurdu.
Ürkütücü pandemi ahtapot gibi korkunç kollarıyla insanlığın üzerine salınarak yukarıda saydığım toplumun dışlanmış sınıflari kendi kaderlerine terkedilmiştir maalesef. Yıkılan çok şey var; sosyal ilişkiler, yoksulların eğitimden dışlanması, yaşlılara bakımın sektörel amaçla maddi nedene bağlanması gelişmelerin ve değişimin ürkütücü bir karmaşayla, çözülemesi kolay olmasına rağmen, insanlık sorunlarla ve sonsuz kaygılar içinde insanı pandemi yalnızlığında sadece maddi olarak değil, sosyal, kültürel, eğitimsel alanda da yanlızlaştırılmıştır. Almanya Psikoloji Kurumu, Almanya Gençlik, Sosyal ve Spor Bakanlı’ğının vermiş olduğu geçen haftaki rakamlar korkunç bir tablo sergilemektedir. Buradan elde ettiğimiz bilgilere göre; „pandemi nedeniyle Almanya’da üçyüzbin kadar çocuğun, özellikle toplumun alt katmanlarında ki ailelerin çocuklarının ve göçmen kökenli gençlerin adını bile zor yazacağı bir egitimle karşı karşıya kaldığını“ devletin en yetkili kaynaklarından aktarılan bilgilerden öğrenmekteyiz. Yaşlılar da ise konu biraz daha farklı olup yanlızlığa terkedilmiş, dışlanmış, ekonomik olarak sosyal yardımla geçinmeye çalışanların durumlarının ayrı bir gözlem raporuyla ne kadar dramatik bir durum arzettiğini acı acı yazılan belgelerden okuyarak öğrenmekteyiz. Yeni düzen, her yanıyla bizleri tehdit eden, teknolojiyle daha da yanlızlaştıran, bunun dışında ki seçenekleri kısıtlayan, sağlık sorunlarıyla başbaşa bırakmıştır sistem bizi. Bu acı tablo karşısında insan eğer yaratıcı bir çevrede değilse ve kendi kendini de eğitmekten didaktik olarak yoksunsa, doğayla olan bağlantısı da kısıtlı olacaktır. Eğer pandemi salgını doğal bir virüs ise, bu virüse karşı doğanın içinde bir antivirüs de olmak zorundadır, ama biz bunu Covid-19 virüsünde maalesef göremedik. Ya da egemenler bunu bize çok gördükleri için kendi oligarşik çevrelerinden dışarıya sızdırmakta büyük bir direnç gösteriyorlar.
Bu ise bizi şu sonuca götürerek egemenlerin konuyu „havanda su döverek“ iki yıla yakın bir süreden beri halkları maske, aşı, mesafe ve sosyal yaşamı kısıtlayarak daha vahim psikososyolojik sorunlarla gelecek nesilleri psikolog odalarına hapsetmek için bir neden olacağa benzemektedir gelinen sonucu büyüteç altına alırsak. Biz, mesafeyi korurken, zengin tekeller ekonomide hiçte araya mesafe koymadan milyarları kazanmaktadırlar, fabrikalarda hiç bir kurala uyulmadan emekçiler çalışıp üretirken hiçbir sağlık önlemi almaya gerek duymayan oligarşi, iş biz yoksullara gelince maskesiz gemeyi ve dolaşmayı yasaklayarak yüksek meblaglarda cezalar yağdırmaktadır. SBuna ek olarak, sadece maske alanında ki sektörün kasalarına akan para miktarının sıfırlarını ben okuyamadım maalesef bugün ki gazetede.
Biz, insanların şu anda ki genel durumu; emperyalizmin ve kapitalizmin insanlığı yeni bir disiplinle dizayn ederken, ev hapisinde kapımız kilitli pencereden başka bir dünya görmeden tek tek yükselttiğimiz şikayet mırıldanmaları ve kızgınlıkları hepimizin düzene bir şekilde teslim olduğunu ve maskeli depresyon balosunda dans ettigimizi öğretmektedir. Ne kadar şikayet ederek mızmızlanırsak, tıklim tıklım dolu, trenlerle, trammvyaylarla, otobüslerle yolculuk ederek hayatımızı sürdürmeye çalışırsak pandeminin acı sonuçlarına da biz yoksulların o kadar çok telef olacağımızın da kontratını imzalamış oluruz. Düzenin istediği ise sadece „otur ve şükret“ psikolojisini yayarak miskinliği, tembelliği, yanlızlığı ve düzene itaeati teşvik etmektedir.
Bütün dışlanmalara ve sistemin sitematik baskılarına rağmen kollektif bilince erişerek çevremizi imkanlarımız ölçüsünde aydınlatmaya devam ederek „karınca kararınca“ adımları atmaya devam etmek olmalıdır. Bunun için, ağaç dikmeliyiz, doğayı korumalıyız, her yerde insiyatifimizi ortaya koyarak haksızlıklara karşı duyarlı sesimizi yükseltmeliyiz. Çiçeklerin özgürce açması, kuşların serbestce dolaşması ve yuva yapması için çaba harcayarak doğayı korumalıyız, çocuklara kitap armağan ederek eğitimi geniş alanlara yaymak için çaba harcamayı, doğanın yasalarına saygılı olarak doğayı daha çok korumayı, çöpleri yerlere atmamayı, başka insanlara zaman ayırmanın ölçüsüz ve büyük bir erdem olduğunu, yardımseverliğin dinin degil de insanlığın bir gereği olduğunu öğretmeliyiz.
Çünkü insan, insanlık için, özgürlük için, eşitlik için yaratıldığını anlatmak en büyük kazancımız olacaktır. İnsan yaşamında doğruyu elde etmek ve gerçeği kazanmak için yaratılmıştır. Bu yüzden zorlamalıyız sistemi, çünkü haklı olan insanlığın insanca yaşama idealinin herkesin ortak bir payda olarak algılaması ve kavraması bir yükümlülüktür. Bundan kaçınmayacağız, kaçınmamalıyız. Asıl sorun işte burada başlıyor; nasıl kazanmak gerektiğini öğrenmek öğretmek, bunu bilmek. Bu insanca yaşamanın bir ödül degilde, hak ediş olduğunu benimsetmekle başlar. Mutluluk ve sükunet hak edenindir. Bunun için ise „kollektif bilincin“ bütün bir topluma yayılmasıyla başlar.
Böylece „pandemi yanlızlığı ve maskeli depresyonu“ bir nebzede olsa aşabileceğimize inanıyorum ben. Bunun için dostlarımızı, arkadaşlarımızı, sevdiklerimizi, aile bireylerini, kısaca sevdiklerimizi bu zor günlerde yanlız bırakmamak için en azından bir telefonla arayarak desteklemek onlara bir nebzede olsa insanlığımızı ve dostluğumuzu gösterdiğimizin bir kanıtı olacaktır.
Saygıyla kalın ve pandemiye yenik düşmeyin! Çünkü asagari de olsa „mutluluğu“ en çok eden sensin! Yasasin sosyalizm ve emek devrimi!
H. Hüseyin Arslan - 21.04.2021
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.