- 350 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İNSANLIK TARİHİ.
KISACA İNSANLIK TARİHİ, DİNİ İNANÇLAR VE İBADETHANELER…
İnsanlık var olduktan bu yana farklı farklı toplumsal düzenler ile yaşamışlardır. Bunlardan ikisi, İlkel Komün al toplumdan sonra tarihi kronolojik sıraya göre “Köleci Toplum” ve “Feodal Toplum” dur. Köleci topluma kısaca, “mülkiyet” kavramının ortaya çıkması ile geçilmiştir. Ardından toprak ve mülk sahiplerinin ellerindekileri korumak için diğer insanları köleleştirerek kendilerine bir düzen yaratmasıyla şekillenmiştir. Tabi ki mülkiyetin ortaya çıkması, lokal olmayan nispeten daha büyük savaşları da beraberinde getirdi.
Öte yandan dini inançlar ortaya çıkmaya başlıyor ve dünyada etkili olmaya başlıyordu. Daha sonra toprak ve köle sahipleri kendi aralarında yaptıkları paylaşım savaşlarının da etkisiyle “mülklerini” ve sahip olduklarını genişlettikçe “Feodal Topluma” geçiş yaşandı. Bu toplum düzeninde de Feodal Dere Bey’i, Lord vb.leri bulundukları şehir devletlerinde tek yetkili ve var olan her şeyin sahipleri oldular. Yine diğer yandan dini inançlar yayılmış, keskinleşmiş ve farklı inançlar arasından savaşlar yaşanır olmuştur. İbadethaneler toplum gözünde çok değerli kabul edilip, yönetimleri devlet politikalarında söz sahibi olmuşlardı. Haliyle devasa ve gösterişli ibadethaneler yeryüzünde yükselir olmuştu. Bin yıllar süren bu toplumsal değişimleri kısaca açıklamış oldum. Şimdi bu anlattığım dönemlerden bir örnek vermek istiyorum.
Asur Kralları, ele geçirdikleri ülkelerin haklarını köleleştirip kafileler halinde beraberinde sürüklerken, o halkın tanrılarını da tantanalı törenlerle kendi ülkelerine getirirlermiş. Bu tanrılar, eski tanrılarının yanında eski inanca dâhil edilirlermiş. Böyle, tutsak edilen halkın, tanrıları da artık tutsak olduğuna göre, yeni efendilerine sadakatte kusur etmeyecekleri umulurmuş. Bunu Hitiler de yaparmış. O yüzden adları “Bin Tanrılı Halk” olarak yazılmış tarihe. Demek ki kayıtlara geçmiş haliyle bildiğimiz kadarıyla, dinlerin iktidarın hizmetine koşulmasının en az üç bin yıllık tarihi var.
Kutsal mekânlar, kentler, dağlar, ağaçlar, hayvanlar, putlar, törenler ve ibadetler inancı ya da dini gündelik hayatın bir parçası, hatta ta kendisi haline getirmek için seferber edilmiştir. Krallar, beyler, her türden iktidar sahipleri, yönetmek istedikleri halkın inançlarını yalnızca kendisinin temsil ettiğini, tanrıların sözcüsü, hatta kimi zaman ta kendisi olduğunu ilan etmişlerdir. Bunun örneklerini görmek için binlerce, yüzlerce yıl gerilere gitmeye gerek yok. Trump’ın elinde İncil’le poz vermesini hatırlayalım yeter.
Şimdi gelelim son günlerde ülkemizde gündem olan Ayasofya meselesine…
Ayasofya kıymetli bir miras... Freskleri, duvarlarından yansıyan ritüelleri, mimarisi, zaman içinde yapılan her türlü dokunuşla kazandığı izler ile önemli bir abide. Onun müze olarak kalması dışarıdan gelen telkinin kaynaklarından daha çok, bu mirası devralan halkın sorunu aslında. Bir zamanlar camiydi, sonra değişti… Her şey yine değişir; krallar, dere beyler, lortlar gider Ayasofyalar kalır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.