- 345 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
K A N D İ L İ N N U R U
KANDİLİN NURU
Cumhuriyetimizin Kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk soydaş atası Ka ramanoğlu Şemseddin Mehmet Bey’den esinlenerek 01-Kasım-1928 tarihinde 135 3 sayılı kanunla harf devrimin gerçekleştirir. Devletin resmi dili Türkçe’dir, ülke ge nelinde eğitim seferberliği başlatılır.
Cumhuriyet Türkiyesi’nin idari yapısı içinde 1930 yılında Ermenek/(Sarıveli ler)- Fariske (Göktepe) Nahiye merkezi olur. Fariske’nin, Osmanlı döneminde (1915 yılı) de Halimiye (Tepebaşı) ile birlikte Nahiye merkezi olduğunu unutma mak gerekir. 1930 yılında Fariske yatılı Bölge İlköğretim okulu açılır. Beşinci sınıfa kadar eğitim verir. Yatılı Bölge İlköğretim okulunda Müdür Hüsnü Yaylalı, öğret men ve eğitmen Mehmet Çavuş görev alır. Fariske’ye idari yönden bağlı bazı köy lerde açılan ilkokullarda sadece 3. Sınıfa kadar eğitmen nezaretinde öğretim görü lür. İlkokulun 4. ve 5. sınıf öğretimi ise Fariske yatılı ilköğretim okulunda tamamla narak ilkokul diploması verilir. Cehalete karşı müsbet ilimle mücadele etmek için bu mektepte yüzlerce Taşeli yiğidi şevkle eğitimin tamamlar.
Fariske Yatılı Bölge ilköğretim okulunun ilk öğrencileri arasında Lemos’lu, 1920 doğumlu milli şair/ ozan Ahmet Tufan Şentürk’de yer alır. Şair Ahmet Tufan Şentürk’ün “Öğretmenim” adlı şiirinde; “..Ben çobandım öğretmenim, Muhtarın yanında gizir (bekçi), Dünya öylesine küçük, Dünyam öylesine dardı…(*)” dizele rinde çobanken okumayı çok istediğini bildirir. Köyünde okul olmadığı için köy muhtarı Etli Abdullah Yılmaz’ın çobanlığından ayrılır. Ankara’ya ağabeyi Mustafa Şentürk’ün yanında okumak için 13-14 yaşlarında yollara revan olur. Taşeli’nin kuş uçmaz, kervan geçmez, ıssız derelerinden, rüzgarı sert tepelerinden geçen yollar da geceli gündüzlü dört, beş gün yürüdükten sonra Karaman’a varır. Burada kara trene binip yolu sokağı sora sora Ankara’ya ulaşır. Eğitimine orada başlar. Köyü nün geleceği için çok büyük bir adım atar. Bu adım bir yörenin geleceğini belirler.
Ahmet Tufan Şentürk, Ankara’da Solfasol İlkokulunda 1, 2 ve 3. sınıfı bir yılda okuduktan sonra tekrar Lemos Köyüne ailesinin yanına döner. Fariske yatılı Bölge İlkokulunda 4., 5. sınıfı tamamlayıp okuldan birincilikle mezun olur. Şair Ahmet Tu fan Şentürk, “Öğretmenim” isimli şiirinde Fariske yatılı Bölge İlköğretim okulunda öğret meninin Hüsnü Yaylalı” olduğun bildirir. Öğretmenine olan sevgi ve saygısını belirtip minnetle anar. (*)
Ahmet Tufan Şentürk’ü takiben Lemos Köyünden Fariske Yatılı Bölge İlkoku luna Bahri oğlu Hasan Can, Ahmet oğlu Ali Ersan, Hüseyin oğlu Mustafa Alkan öğ retim için koşarak gider. Açılan çığırı iz sürerek takip ederler. Bu yiğitlerin peşi sıra Ahmet Dilek, Ahmet Dağdelen, Mehmet Çalışkan, Halil Alkan Fariske yatılı Bölge İlkokulunda okur. Lemos’lu gençler, Fariske ilkokuluna 1. sınıftan başlayıp 5. Sınıf tan bitirirler. Sonra 17-Nisan 1940 yılında öğretime başlayan Köy Enstitülerine kay dolmak için çil yavrusu gibi Anadolu’nun bağrında açılan Köy Enstitülerinin kapısın aşındırırlar. Bu yiğitler Köy Enstitüsünden mezun olup eğitim ordusuna katılan eli öpülesi eğitimcilerdir. Bu zatı muhterem eğitimciler, kat kat üstüne sarmalanmış cehalet dağını ilim ışığıyla eriten birer kandil, mermeri eriten sabır damlasıdır.
Sarıveliler/ Lemos Köyünde ilk mektep 1933-1934 yılında açılır. Köy Enstitüsü mezunu öğretmen Mehmet Çalışkan; “Lemos’ta köy camisi bahçesinde bulunan bir odada okulun eğitime başlandığını ve ilk öğretmenin, “Gödemen” lakaplı bir e ğitmen olduğun bildirir. Eğitmenden sonra Lemos Köyüne Ermenek ilçe merkezin
den Akif Kıcıman, resmi görevli atanan ilk muallimdir. Akif öğretmen Lemos’ta bir buçuk yıl görev yaptıktan sonra köy imamı ile olan geçimsizlik yaşamaya başlar.
Köy imamı öğretmeni köyden sürdürmek ister. Devlet yetkilileri bu geçim sizliği gidermek isteseler de, başarılı olamaz. Köy sakinleri öğretmeni göndermek is temez. Fakat Köy imamı ikna olmadığı için bu isteklerinde başarılı olamazlar. En so nunda öğretmen Akif, Uğurlu Köyüne sürülür. Ancak Ermenek Maarif yetkilileri; “Öğretmeninize sahip çıkınız. Bu öğretmen köyden giderse biliniz ki; bu köye uzun yıllar bir daha öğretmen gönderilmez, köyünüzün sicili bozulur. Eğitimde geride ka lırsınız. Sonra pişmanlık fayda etmez.” diye uyarırlar. Fakat her söz nafile olur. Akif Bey, Lemos’tan uzaklaştırılıp Uğurlu Köyü İlkokuluna öğretmen olarak gönderilir.
Lemos Köyünde 3. Sınıfa kadar eğitim veren İlkokul açıldıktan 2 yıl sonra söz edilen hadiseden dolayı öğretmensizlikten kapanır. Askerde ali okulunda okuma yazma öğrenen Ali Şentürk (Lemos’lu şair/ozan Ahmet Tufan Şentürk’ün kardeşi) o kula gelen çocuklara meccanen ders vermeye çalışsa da, süreklilik addetmez. An cak Ali Şentürk’ün okuttuğu çocuklar, eğitim için Fariske yatılı Bölge İlköğretim O kulunda birinci sınıf yerine doğrudan ikinci sınıftan öğrenime başlatılır.
Lemos Köyünde takriben on yıl bir daha öğretmen görevlendirilmez. Eğitime ara verilir. Bu süre esnasında Fariske ve Uğurlu’da eğitime devam edip köy ensti tüsünden mezun olan yeni nesil öğretmenler Lemos köyüyle birlikte diğer köylerin mekteplerinde görev almaya başlar. Böylece Lemos’un aklıselim eşrafı dizini döv meye ve başını taş tan taşa vurmaya başlar. Pişmanlık fayda etmez. Geçmiş bir daha yaşanmaz. “Kaçan balık büyük olur.”
Nihayetinde Lemos Köyü Muhtarı 1944 yılında yeni bir ilkokul binası yaptı rınca köyde eğitim yeniden başlar. İlkokulda birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar eği tim verilir. Köy Enstitüsünün ilk mezunlarından ve Uğurlu Köyünden Halit Aksun ğur’un oğlu Ali Aksungur, Lemos Köyüne öğretmen olarak atanır. Ali Aksungur, Le mos’ta görev yapan ikinci öğretmendir. Lemos’tan Uğurluya sürgün edilen Akif Kıcı man Beyin öğrencisidir. Böylece Lemos gençleri devlete hizmet ederken uzun yıl lar hep bir adım geride kalır. Hem de kız çocuklarının okutulması gecikir.
Öğretmen Ali Aksungur, Lemos’ta suya hasret toprağın çatlaması gibi okul çağını geçirmiş gençler dahil okumak isteyen herkese okuma yazma öğretir. Geceli gündüzlü çalışarak köyün sosyal yapısın değiştirecek ve eğitim düzeyin yüksetle cek çalışmalar yapar. Bu bağlamda Lemos’lu öğrencileri Ali Aksungur’u her ortam da saygıyla anıp, sürekli duayla yad eder. Ali Aksunğur’un 1950 yılında Lemos’tan ayrılmasından sonra Lemos’a Köy Enstitüsü mezunu Fariske’li Mehmet Demircan ve Lemos’lu Haydar Gültekin öğretmen olarak hizmet eder.
Lemos Köyünde kutlu kandillerin şavklandırdığı ilim, irfan yolunda Lemos’lu Mustafa Kökçam, Ahmet Yıldız, İbrahim Aydın, İbrahim Özer, Ahmet Sezgin, Sü leyman Demir, Ahmet Tutar, Haydar Gültekin, Osman Aydın, Osman Yıldız ve Yu suf Çetiner şevk ve azimle yürür.
Zifiri karanlıkta bir kandille açılan bu çığır, seneler senelere eklenince önce geniş bir şose yoluna ve sonrasında otobana dönüşür. Lemos İlkokulunu kendi kö yünde birden beşinci sınıfa kadar okuyan yiğitlerin yol boyunca yaktığı meşale ışığı karanlığı yok eder. Meşale şavkı, aşılmayan yalçın Toros Dağlarını, sedir orman larıyla kaplı yol vermez derin vadileri ve geçilmeyen nehirleri kolay eyler. Bu kolay lıkları üçüncü kuşak olarak Ahmet Akın, İbrahim Yıldız, Süleyman Ersan, Ahmet Ö zer, Abdullah Yılmaz, Mustafa Ermiş ve diğerleri onuncu yıl marşı söyleyerek geçer
Eğitimciler; Çanakkale’de, Afyon Kocatepe’de ve Kütahya Dumlupınar’da düş manla göğüs göğüse çarpışan kahraman Mehmetcik gibi elinde kalem cehaletle savaşarak zifiri cehalet karanlığını gündüze dönüştüren aydınlık yüzün yiğitleridir. Birer nuru kandildir. Çocuklarını İlköğretim okuluna gönderip gurbet acısına kat lanan baba ve anneler, elif elif yanan kandilin yürek yağıdır. Kandilin yağı, gıpır gı pır atan kalpten kükremiş sel gibi kaynayıp aydınlık yarınlar için damarlarda büyük bir heyecanla dolaşır.
XXI. yüzyılın başlarında Lemos (Esentepe) Köyü sakini her hanede, yaşamış ların ruhunu gün boyunca şad eden birer kandil yanar. Bu fani dünyaya kandili ya kanlardan ahrete intikal edenleri minnetle anıyorum. Ruhları, kandilin şavkıyla ber zahta nurlanıp şad olsun. Ahrette cennetle mükafatlansın. Dualarımla…
17-Nisan 2017
Süleyman YILDIZ
MİLLİ ŞAİR AHMET TUFAN ŞENTÜRK’ÜN
“ÖĞRETMENİM” ŞİİRİ
(Çocuksuz ölen ilkokul öğretmenim Hüsnü Yaylalı’ya)
“Ne okul vardı, ne öğretmen
Ne okutan vardı, ne okuyan
Güneş,
Bir dağdan doğar, öteki dağdan batardı.
İnsanlar, güneş doğmadan kalkar,
Güneş batınca yatardı...
Ben çobandım öğretmenim
Muhtarın yanında gizir,
Dünyam öylesine küçük,
Dünyam öylesine dardı...
Eşin öğretmen, sen öğretmen
O yıllarda gelmiştiniz bizim yöreye
Toplamıştınız o köylerin çocuklarını
Biz öğrenci olmuştuk, siz öğretmen.
Bilirdiniz, görürdünüz halımızı
Biz anlatmadan, söylemeden,
Bizim için çabalar, çırpınırdınız,
Bilmezdim neden?
Ben de sizi düşünürdüm öğretmenim
Sızın için üzülürdüm,
Aramızda bir çocuğun yok diye.
Bakışların buğuluydu, sesin babacan
Bizi öpüp okşamak isteyen bir hâlin vardı.
Ders verirken pencereden uzaklara bakardın
Ellerini ovuştururdun durmadan
Sevinir miydin, üzülür müydün bizi görünce?
Gizli gizli ağlar mıydın, benim gibi?
Ürperir miydin, "Baba !" deyince bir çocuk
Nasıl bir acı duyardın öğretmenim?
Cıvıl cıvıl gülüp oynayan,
Çocukları gördüğün zaman
Oysa hepimiz senin çocuklarındık öğretmenim...
Nasıl üzüldüğünü, nasıl acı çektiğini bilseydim
Sana "Baba !" derdim,
Sana, "Babacığım !.." derdim
Günde bir değil, belki yüz kere, bin kere
Ellerini, ayaklarını öperdim...
Ben bu acıyı çok geç duydum, geç öğrendim
Yerin Cennet, ruhun aydın olsun öğretmenim.
AHMET TUFAN ŞENTÜRK
(Lemos’lu milli Şair)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.