- 904 Okunma
- 5 Yorum
- 6 Beğeni
Safir
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Duvara seyyar ölçeğimi yerleştirip olanca gücüyle zapt eden renkleri bir süre savsaklamaya çalıştım. Bilinçle bakana hep mi mübahtır bu görüntü kirliliği? Durdum duramadım söylenme vaktim gelmiş. Günümüzde replikalara özen göstermiyorlar. Umulmadık yerden pıtrak vermiş zehirli mantarlara benzeyen şu yağlı boya tablonun halini anlatmaya nereden başlanmalı bilemiyorum. Kullanılan malzemeden tut, gölgelemenin korkaklığına kadar olmuş mu olmamış mı, fena bir şey yapmış olabilir miyim? Kim soracak bu soruları tehey, nerede o günler? İnceleme işi belli ki fareli köyün kavalcısına düşmüş. Örneğin çatı katının penceresi her bir kenarı başka penceden toplandım diyor. Hele şu evin hemen sağındaki çınar ağacı işte en içler acısı halde olan o, dallarına gizlenmiş bihel kuşlarıda mı göremedin? Allah müstehakını versin e mi? Tecrübesizlik özensizliği getirmemeli. Yatar kalkar bunu söylerim.
-Safir Bey Safir Bey, duyuyor musunuz?
Safir, şimdiye teğet koşan hararetli konuşmasına dalıp gitmişti. Gösterişli bekleme salonunun bir parçası olan tabloya söylecekleri de bitmiş sayılırdı.
Yaşından beklenir bir tutuklukla uzun saçlı sekretere doğru dönüp;
’Kusura bakmayın dalıp gitmişim, Cenk Bey artık müsait herhalde, dedi.
-Yok hayır henüz değil. Bir şey alır mısınız diye soracaktım.
-Bir bardak suyunuzu içerim,
dedi Safir. Tabloya laf yetiştirirken boğazım da kurumuş , diye düşündü. Eleştirme işinin hassasiyetini anımsadı.
Fındık burunlu sekreterin yerine dönünce hal ve hareketinden bir şey söylemek üzere olduğunu anladı.
-Safir Bey rica etsem bir konu hakkında fikrinizi alabilir miyim?
Fikir al, ver, sat, işle, hükmet, yarala, doku, kaşı. Tekrar etti içinden hızla. Tabi tabi buyrun;
-Biliyorsunuz her gün temizlik için gelen Semhure Hanımı saymazsak o da bir saatte işini bitirir gider büro personeli sadece benim. Her sabah büroyu sekiz civarında açarım. Faks kontrolünün ardından çay makinasını çalıştırırım. Yazık ki bu tekrarlı durum bir süredir on farkı zorluyor. Maalesef son bir aydır her gün ama her gün masamda afedersiniz kuş dışkıları buluyorum. Dosyalar kağıtlar, hatta faks makinasının üstü, birkaç kez bardağıma bile, sormayın, anlatırken midem kalktı, Afedersiniz. Durumu Cenk Bey’e ilettim. Binada hali hazırda bir kuş yuvasının araştırılması için yönetime bildirdi. Tüm kılı kırk yaran aramalar sonuç vermediği gibi daha on yılı dolmamış binada depoya terk edilmiş en az yüzyıllık üç adet İran halısı bulundu. Bizim durumsa değişmedi.
Safir hızlı düşündü, bir ara gözü pencere önündeki çiçeğe takıldı.
-Menekşeler dedi ne güzel. Siz mi diktiniz?
-İnanın, hatırlamıyorum dedi sekreter.
Menekşeler çağırmış kuzgun sakarmış diye mırıldandı. Sonra konuşmaya başladı;
-Öncelik Çankırı tuzlasında biz kuş dışkısı değil kuş boku deriz. Münevverlik veyahut fikri gelişkinlik kimseyi doğalından ayıklamamalı. Entellektüelliğini cenabet hali kıl köküyle alınsa da hoş durmuyor. Şimdi size müsadenizle bu kuş boklarıyla ilgili birkaç soru sormak istiyorum.
Sekterin yüzü asılmış gibiydi. Şu haliyle dondurma uzatılan bir penguene benziyordu.
-Tabi buyrun Safir Bey, dedi.
-Şu tablonun ne kadardır burada asılı olduğunu öğrenebilir miyim? dedi.
-Şey, bir ay kadar oldu sanıyorum. Tablo, Cenk Bey’in fakülteden arkadaşı Meri Hanım’ın hediyesi. Büroya getirildiği günüyse dün gibi hatırlıyorum. Getiren personel duvara yerleştirdikten sonra bana doğru dönüp fısıltıyla hayatım boyunca bu kadar garip bir eşya taşımadım demişti. Meri Hanımla Cenk Bey yakınımıza gelince de sustu, devamı gelmedi dediğinin.
Safir uzun uzun düşünmek istediğini besbelli eden bir hareketle koltuğa doğru bedenini iyice yaslanıp kafasını yukarı kaldırdı. Aradan birkaç dakika geçti geçmedi sessizlik öksürük sesiyle ikiye bölündü. Diğer yarısı belki diğer yarısının yarısı dokuma tezgahındaki sonsuz bir motifin ilmek kaybını seçme hürriyetidir.
-Şimdi fikrimi açıklamadan bir kalem rica edebilir miyim dedi.
-Tabi buyrun dedi sekreter. Kalemi uzattı.
Safir kalemi alıp ayağa kalktı ardından tabloyla burnu değecek kadar yaklaştı yaklaştı. El çabukluğuyla yedi sekiz yaşlarında bir çocuğun ellerinden çıkmış gibi görünen üç kuş çizdi çınar ağacının en kuytu kısımlarına. Sekreterden minik bir haykırış kanatlandı da Safir Bey, ne yaptınız siz sözleri çıktı ağzından.
-Hiç endişeniz olmasın ben Cenk Bey’le konuşurum. Üç gün sonra beni arayın ve bürodaki kuş istilası hakkında bilgi verin olur mu? dedi Safir umulmadık sakinliğiyle.
Yalçın bir yerden ufka bakıyorum. İki keskinliğin arası insanın çaresizliği konuşturduğu yerdir diye bilirim. Benim de birkaç söyleyeceğim var;
Babacığım seni çok özledim, iyileş artık, güçlüsün sen, Daima öylesin.
Safir anıyla birlikte esnedi. Küçük bir çocuk gibi elini tutup onu uyuttu. Babacığım dedi yine. Sonra telefonu çaldı.
-Merhaba Safir Bey ben Cenk Yazılım Merkezinden arıyorum.
-Buyrun buyrun.
-Müjdemi isterim Safir Bey. Kuş bokları meselesi çözümledi. Teşekkürlerimi kabul edin. dedi sekreter.
-Çok memnun oldum. Yalnız size küçük bir tavsiyede bulunacağım.
-Tabi can kulağıyla dinliyorum.
-Her sabah tabloya doğru iki kez ıslık çalın olur mu? Günleriniz sevgiden güç alarak geçsin. İyi günler.
Filanca tarih ve Anakara
YORUMLAR
güzel bir yazı. kaleme sağlı. düşünmek için nedenlerimiz var. resim bir başka dünya. küçük dokunuşlar harikalar yaratabilir.
Parlain m
Teşekkür ederim. Sevgiler.
Bir tablo ne kadar çirkin olursa olsun oraya hayat veren seslerin orayı güzelleştirdiği muhakkak. Ağacı resmedip kuşlarını eksik çizmek; hem ağacı mutsuz etmiş, hem kuşları yersiz yurtsuz etmiş, hem de tabloyu seyreden gözleri mutsuz ve yurtsuz etmiş.
Ressamın tablosuna, başkasının müdahalesi ne derece doğrudur bilinir mi bilinmez; ama güzel bakmayı seven bir göz, baktığının da güzel olmasını umduğundan; haklı bir müdahale olmuş zannımca.
Yazının o hüznüne, kuş sesleri sevinç getirsin dilerim.
Sevgi ve selamlarımla,
Parlain m
Ne güzel yazıĺmış ve ne güzel okumuşum yorumu. Bundan iyisi can sağlığı.
Teşekkürlerim ve sevgilerimle.
Parlain m
Düzelteceğim elimden geldiğince. Teşekkürler ve
Sevgiler çokça.
"Bilinçle bakana hep mi mübahtır bu görüntü kirliliği..."
...
Bu da bizim imtihanımız sanırım...
Sevgiyle...
Parlain m
Sevgiler efendim.