- 355 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BÜTÜN RAMAZANLAR GÜZELDİR
İlahi rahmetin bütün yaratılmışları kuşatıp kucakladığı, feyz ve muhabbet ırmaklarının çağlayıp gönül pınarlarına dolduğu, gönüllerin bu pınarlardan yağmura susamış kuru topraklar misali kana kana içtiği, inananların tepeden tırnağa yeniden kulluk şuuruna büründükleri, Allah için katlanılan açlık ve susuzluğun, günahlardan sakınmanın takva ve güzel ahlâka, neticesinde de Allah’a yakınlaşmaya dönüştüğü müstesna bir rahmet ve bereket ayıdır Ramazan.
Belki de şeytanların zincire vurulmasından olsa gerek, bu ayda ibadet diğer aylara nisbetle daha kolay, daha tatlı gelir insana. İlahi rahmetin esintileri kalplerin derinliklerine nüfuz eder. Normalde hep kötülüğe eğilimli olan insan nefsi süfli duyguların esiri olmaktan bir ölçüde de olsa kurtulur. Bu ay içerisinde yapılacak her ibadete fazlasıyla mükâfat verilir. Sevgili Peygamberimiz s.a.v., bu ayda bir nafile ibadet ile Allah’ a yaklaşanın, Ramazan dışında bir farzı yerine getirmiş gibi olacağını, bir farzı yerine getireninse, bu ayın dışındaki yetmiş farzı yerine getirmiş gibi olacağını bildirmektedir.
Bu mübarek ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ateşten kurtuluştur. Kur’an bu ayda indirilmiş, oruç bu aya özel olarak farz kılınmıştır. Bin aydan daha hayırlı olduğu ifade edilen Kadir gecesi de bu mübarek ayın rahmet dolu gecelerinin içinde gizlenmiştir.
Ramazan ayı bütün bir yıla ışık tutan, kendisinde kazandığımız ibadet hazzını ve kulluk şuurunu bütün bir yıla yaymamız gereken kendi başına mübarek ve değerli bir aydır. Oruç ibadeti de, müminlere takvayı yani gönül hassasiyetini kazandıran kendi başına önemli bir ibadettir. İşte, çok büyük bir öneme sahip olan kutsal Ramazan ayı, istisnai bir öneme sahip olan oruç ibadeti ile birleşince de inananlar için bütün rahmeti, bereketi ve güzelliği ile alabildiğine yaşanması ve değerlendirilmesi gereken, zamanın, mekanların ve kişilerin değişmesi ile de değerinden bir şey kaybetmeyecek emsalsiz bir manevi iklim oluşturmaktadır.
Hal böyle iken hala bazı insanların zaman zaman “Nerde o eski Ramazanlar” diye serzenişte bulunmaları açıkcası bana biraz garip gelmektedir. Temmuzun, Ağustosun, yazın, sonbaharın eskisi olmuyor da Ramazanın neden olsun ki? Neden eski Ramazanları daha güzel buluruz acaba? Neden eski ramazanlar daha tatlı. Neden eski insanlar daha muhabbetli? Sahurları, iftarları, teravihleri neden daha güzel?
Sakın değişen ramazanlar değil de biz olmayalım. Biz mübarek Ramazan ayının yukarda saydığımız özelliklerini göz ardı edip, onu gerçekten Ramazan gibi yaşamadıkça, “on bir ayın sultanı” da her yıl mahallemizden, sokağımızdan, hanemizden biraz daha eksiliyor olmasın?
Düşünüyorum da Ramazan aynı ramazan, oruç da aynı oruç. Bizlere orucu farz kılan Allah c.c. bütün Ramazanları bereketli kılmıştır, her birinde rahmetini indirir. Bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi, geçmiş Ramazanlarda olduğu gibi bu Ramazan’da da var, bundan sonrakilerde de olacak. Bu durumda bâzılarımız neden eski güzelliğinde yaşayamıyorlar da hep eski Ramazanlara özlem duyuyorlar.
Sonunda bende şu şekilde bir kanaat oluştu: Yemek ne kadar lezzetli olursa olsun ağzınızın tadı bir kez bozulmuşsa o yemekten lezzet alamazsınız. Ramazan’ın rahmetinden, bereketinden ve güzelliğinden hiç bir şey eksilmedi fakat galiba bizim adamlığımızdan, anlayışımızdan, maneviyatımızdan çok şey değişti.
Benim gibi yaşı kemale ermiş olanlarımız, çocukluğumuzu hatırlayacak olursak, birkaç ay öncesinden Ramazan hazırlıkları başlardı. Gerekli erzaklar hazırlanır, satın alınması lazım gelenler tedarik edilirdi. Evde tatlı ve huzur verici
bir Ramazan telaşı olurdu. İnsanların çoğu aynı hali yaşadığı için de mahalleye, köye ve şehre de bu telaş damgasını vururdu. Bunu sadece bir yeme-içme hazırlığı olarak ta düşünmemek gerekir; bu aynı zamanda bir gönül hazırlığıydı.
Üç aylar girer girmez insanlar kendilerine bir çeki düzen verirlerdi. Recep ve Şaban aylarında nafile oruçlar tutulur,
fakir-fukara gözetilir, sadakalar verilir, namazların cemaatle kılınmasına gayret edilir, hayır ve hasenatın artırılmasına özen gösterilirdi.
Bendenizin acizane kanaati odur ki: Eski Ramazanların güzelliğini bugün de yaşamak mümkün. Nasıl mı? Ramazana önem vererek ... Ramazana ve oruç emrine muhatap kılınmış insana gerçekten önem vererek, elbette. Önem verdiğini sanarak değil.
Biz insanlar önem vermediğimiz şeylerin tadını alamadığımız gibi kıymetini de bilemiyoruz. Ramazana önem vermek onu gündemimizin birinci sırasına yerleştirmekle, yaptığımız işlere onun penceresinden bakmakla, Bu kutlu ayın bizler için büyük bir fırsat ve ganimet olduğunu hiç hatırdan çıkarmakla olur.
Netice itibariyle, Ramazanın eskisi olmaz. O hep yeni, hep tazedir. Eskiyen de, değişen de biziz. Önceki Ramazanlarda olduğu gibi bu Ramazanda da yenilenebilir, tazelenebiliriz. İşte önümüzde bir fırsat.
Remzi ORMANCI
Temmuz, 2013
BURSA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.