- 605 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
774 - YAŞAMAK ÖLMEK
Onur BİLGE
Uzun süre ölümden, bu hayat hakkının bize bir defaya mahsus verildiğinden, vade yetince, ömür bitince bir saniye bile eklenemeyeceğinden söz ettiğim için bizim avukatı fena halde kızdırmışım. Tansiyonu yükselmiş. Alnında boncuk boncuk ter taneleri oluşmaya başladı. Bir taraftan onları siliyor, bir taraftan da söylenip duruyordu. Bunlara ölümden bahsedildiğinde fenalaşıyorlar. Ya oraya hangi yüzle gideceklerinden ya da hayattan hiç kopmak istemediklerinden... Hemen konuyu değiştirmek istiyorlar.
“Yahu, seni davet ettiğime edeceğime bin pişman ettin beni! Şurada, şehre nazır meşhur Yeşil Çay Bahçesi’nde bu hafif esintide huzur içinde çaylarımızı içecektik. Ben seyredemesem de sen etrafı seyredecektin ve belki gördüğün güzellikleri bana da anlatacaktın. Biliyorsun ki ben onları görmekten mahrumum. İstersen başka şeylerden konuşalım! Yaşamaktan falan…”
“Neden ölümden bahsetmeyelim? Ölüm güzel şey aslında… Vay kalana! Yaşamak ve o senin taşıdığın sorumlulukları taşımak zor! Ölene seviniyorum ben. Kâğıdı vermiş, imtihan salonundan çıkmış. Kuşlar kadar özgür! Ne iman kalmış, ne iyilik, ne ibadet...”
“Ölmek güzelse, insanlar neden yaşlılara ve hastalara hizmet ediyorlar?”
“Öldüremezler ya! Öldürsünler mi!”
“Neden bir çatının altında yaşamaya çalışıyorlar? Bıraksınlar kendilerini doğal seleksiyona! Zaten zamanları gelmiş... Doğanın eleği onları eler.”
“İyileşmeleri mümkün olmayan ağır hastalarla, yaşamaları haddinden fazla güçleşen yaşlıların ölmeleri, onlar için bir kurtuluş sayılır. O hasta, hantal ve rahatsız bedeni taşımaktan kurtulmuş olurlar. Kendilerine o boyutta rahatça kullanabilecekleri başka bir beden verilir mutlaka.”
“Yaşamak, kendimiz için elbette bizim kararımıza bağlı olabilse de başkalarını yaşatmaya çalışmak görevimiz ve sorumluluğumuzdur.”
“Ben de aynı düşüncedeyim. Onları ahir ömürlerinde olabildiğince mutlu ve huzurlu yaşatmaya çalışmak lazım. Din, siyasete alet edildiğinden beri insanlar dinden soğudu. Yoksa seninle benim aramda fark yok! İnkâr etsen de senin de ruhun var. Ruh, tam anlamıyla bilinen, tanımlanan bir varlık değil.”
“Boş versene! Din, sosyal düzeni sağlamaya çalışan ilahi kurallardır. Dinin siyaset olmadığını söylemek saflıktır.”
“Bak, ne güzel dedin! Az daha ben diyecektim! “Bir devlet bile hak hukuk, adalet, kanun kitap gerektirir de insanlık nasıl gerektirmez!” diyecektim.”
“Şimdi senin bana yaptığın gibi din tepeden tırnağa siyasi bir ideolojidir. Kadın erkek eşitsizliği, rüşt kazanma, evlenme boşanma, cezalandırma ödüllendirme, seçme seçilme… Siyasete alet edilmişmiş! Din, siyasetin en gelişmişidir!”
“Onlar teferruat… Bu da ilahi siyaset! Kimse başıboş değil! Biz muhtacız ve Allah hak sahibi… Karşılığını istemesi doğal… Onun ihsanına karşı isyan olarak dönmesi kötü!”
“Allah neden hak sahibi? Hangi emeği koymuş da hak talep ediyor?”
“Allah yoktan var ediyor. Emek, yaratılanların sarf etmek zorunda oldukları güçle ortaya çıkıyor. Onlara o gücü veren de Allah! O’nun emek çekmesine gerek yok! Dilemesi ve “Ol!..” demesi yeter, her şeyin olması için. İnsan aptal ve nankör! “Benden size her an nimetler yağmakta, sizden bana şikâyetler yükselmekte...” diyor.”
“Böyle bir popülasyonu tanrı kurmuşsa...”
“Allah’tan başka kurmaya muktedir bir güç biliyor musun? Yaratmış, donatmış, nimete gark etmiş…”
“Kimse kimseyi yemeden yaşayamıyor. Böyle düzen olur mu!”
“Her şey gerektiği gibi... Allah’ın yaratıklarında ve yaratılışta kusur yok. Her şey ihtiyaca göre... Ne eksik ne fazla… Sadece bazı şeylerden mahrum bırakılarak, bazı belalar musallat edilerek denenme var.”
“Tabi, bir şahine karşı, serçe ne kadar mükemmel donatılmış değil mi? Kurt kuzuyu, tilki tavuğu, balina orkinosu yemezse ölüyor. Ölen ölene bir yaşam! Bırak Allah aşkına ya!”
“Her şey birbirini yemek zorunda… Yoksa dünya dolar taşar! Bir bebek bile solucanın, farenin, yılanın, böcek ve mikroorganizmaların besini olarak yaratılmış. Serçe de şahin de kendince mükemmel donanıma, kendilerine yetecek kadar gereken her şeye sahipler. “Allah aşkına!” dedin, öyle değil mi? Yoksa yanlış mı duydum? Olmayana ergi metodunu biliyorsun değil mi?”
“Ne var bunda gülünecek! Demiş olabilirim ama inandığımdan değil... Ağız alışkanlığı... O senin inandığın nasıl bir tanrı ki ihtiyacı önceden belirlemiyor? Nasıl bir tanrı ki bunca canlıyı yalnızca bir gezegene kapatmış? Neden ihtiyaç kadar yaratmıyor, neden başka gezegenler kurmuyor ve neden deneme ihtiyacı duyuyor? Yarattıklarının kalitelerini ve ne yapacaklarını önceden bilmiyor mu!”
“Ne biliyorsun bir gezene kapattığını, başka sistemlerde başka varlıklar olmadığını? O bizi yaratmadan, ne yapacağımızı biliyor. Her anımızı biliyor ama biz inkâr ederiz! “Bizi yaratmadın, yaşatmadın ki! Nereden çıkardın bunları da bizi suçlayıp cezalandırdın?” deriz. Cennet kazananlar seslenmezler de cehennem yolcuları kazan kaldırır!”
“Kendinle çelişiyorsun. Hem denediğini, hem de bildiğini söylüyorsun. Desene Tanrı bilim adamı da değil, ancak bir mühendis olabilmiş.”
“Söylediklerimde çelişki yok! Tabi ki deneyecek! İmtihan olmadan değerlendirme yapılamaz! Denemeden ödül veya ceza olamaz! Akıl ve cüzi irade vermemiş olsaydı, insanları sorumlu tutmazdı. İnsan, diğer yaratılanlar gibi değil!”
“Bu tartışmalar benim işim değil. Ben nefes aldıkça mazlumların hakları için çabalamak zorundayım.”
“Sen sanki kendini kurtardın da başkalarını kurtarmaya soyundun!”
“Ben cennetten bahsedemem. “Öldükten sonra cennet var!” diye o insanların mücadele gücünü kıramam. Cennet olacaksa, burada olacak! Onu da elbirliğiyle hep beraber kuracağız.”
“Burada sadece tadımlık şeyler var acı veya mutluluktan yana doyumluk orada… Ateşe de doyacak insanlar ve cinler, sefaya da… Burada tam tatmin diye bir şey yok ki! Oysa ihtiyacı yaratan Allah, tatmin etmekten asla aciz değil! Sadece sabır gerekiyor. İnanmak ve beklemek...”
“Tamam, sen böyle devam et!”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ – 774
YORUMLAR
okundu....
Harika ... Yine sıra dışı çok güzel konu ve yazı...
Hz. Muhammet (SAV); “Bütün zevkleri kökünden yok eden ölümü çokça hatırlayınız!” diyor.
"Lezzetleri yok eden, ağız tadını bozan, ümitleri kıran ölümü çok anın! Ölümü darlıkta düşünen rahatlar. Bollukta düşünen, lüzumsuz işten, israftan kaçar kanaatkâr olur."
Sevgili Onur verdiğin dersi aldım.
Zaten bildiğim yerden çıkmıştı.
Hemen sizi favorilerime ekliyorum. !!!
İlk defa bir yazınızı okuyorum!!!
Ben yeni bir üyeyim!!!
İnşallah siz de benim yazılarımı okursunuz !!!
Bütün arzum sizin kadar güzel yazabilmek !!!
Bedri Tokul tarafından 19.4.2021 09:18:55 zamanında düzenlenmiştir.
Onur BİLGE
Sevgiler... :)