SICAK EKMEK

Adam; akşam işten çıkmış, fırına uğrayarak sıcacık ekmeğini alarak evine dönmüştü!

Kapının önüne geldiğinde, hayatında bir ilk ile karşılaşacaktı.

Kapıyı açmak için cebindeki anahtarı ararken, karısı kapıyı açtı ve adama hoşgeldin dedi.

Adam bir anda şaşırmış, içi içine sığmıyordu. Dudağındaki tebessüm yayıldıkça yayılıyordu. Ekmeği eşine uzattı. Ardından üstünü çıkarıp elini yüzünü yıkamak için banyoya geçti.

Akşam yemeği için dudağında yayıldıkça yayılan bir tebessüm ve mutlulukla mutfaktaki yemek masasına geldi.

Mutfak tezgahında yemek için son hazırlıkları yapan sevgili eşinin arkası kendisine dönük olduğu için, dudağında yayılan tebessüm ve baygın gözlerle kendisini takip eden kocasının tebessümünü görmemişti.

Adam ise, kapının zili çalmadan, eşinin kapıyı açmasını o gün yeni aldığı parfümün kokusundan kaynaklı olduğunu dolayısıyla bu yüzden geldiğini hissettiğini içinden geçiriyordu.

Kadın bir ara masaya salatayı koyarken, kocasının tebessüm ettiğini gördü ve sert bir tavırla; pişmiş kelle gibi ne sırıtıyorsun? Diye çıkıştı.

Adam, bir anda şişirilmiş balonun söndüğü gibi söndü. Oturduğu sandalyede küçüldükçe küçüldü. Bir saniye öncesine kadar dudaklarında yayılan tebessümden eser kalmamıştı. Adeta acıdan içi burkulan adam, bozulduğunu, incindiğini hissettirmemeye çalıştı.

Yemekler tabaklara servis edildi. Ne var ki eşinin davranışından dolayı, adamın aldığı lokmalar adeta boğazına düğümleniyordu!

Eşi, "ne oldu?" Neden yemeğini yemiyorsun? Diye adama sordu.

Adam, sanki bir ses, bir soru, bir dokunuşu bekliyormuşcasına gözlerinden iyotlu sular coşkun akan dereler gibi akmaya başladı. Hıçkıra hıçkıra sevgili eşine sordu; geldiğimi nasıl hissettin ki bana kapıyı açtın?

Kadın; Sıcacık ekmek çok güzel kokuyordu! Ekmeğin kokusunu aldım!

Adam, tabaktaki yemeğini yemeden kalktı. Yatak odasına geçti. Üstünü giydi ve sessizce yarım saat önce gülerek girdiği evden ağlayarak çıkıp gitti ve birdaha da dönmedi.

Kadın ise, bir daha asla sıcacık ekmek yemedi, yiyemedi!

Efkan ÖTGÜN