- 276 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Merhaba Diyerek Bağır
Çek ve al kendini kendinden!
Yüreğine ve beynine dolandırılmış, sarılmış dikenli telleri birer bire kes pensenle! Düşünceler araba direksiyonuna benzerler! Ne yöne çevirirsen o yöne gider! Kalma takılıp geçmişin acı seyrine, düşünme geleceği ne olacağım diye! Olanı değiştiremeyeceğini bildiğin halde … Yorma kendini, kendi azabının tekliğiyle! Ruhumuz toprak gibidir! Ne ekilmişse onu biçeriz! Elma bahçesinden badem toplayamayacağımız gibi, buğday tarlasından da biralık arapa üretemeyiz! Ama acı bir gecmiştir! Patlarken tahrip ettiği bedeni, ruhu, düşünceleri duyguları sakat bırakarak, zedeleyerek, …
Bu uyanmak isteyipte uyanamadığımız, uyandırılmadığımız kabuslu bir uykuya benzer. Çaresi uyumak değil uyanmaktır, ve bir köşeden başlamaktır yeniden inşaa edilmesi gereken gönül temelleri üzerine!
Biliyorum; gözyaşlarının neler sakladığın! Her damla bir tayfun, biraz fırtına, biraz boran, bazen tipi, bazen en sert karakış! Bazen de yıkılıştır krize giden! Ama her krizde bir başlangıçtır yeniye dönük olan! Yeniden yapılanmanın yollarını arayan! Kaostan, içine dü stüğümüz girdaptan çıkmak için! Boşuna yorulmaktansa, silkelenip uyanmak, kendini yeniden yaratmak gerekir!
Bir geyiğin tek başına dolaşan yavrusu yapıyor oysa hayat bizi bazen! Acımasız doğa koşulları ve yaşamak güdüsüyle pusuya yatan çakal sürülerinden kurtulmak için! Bu kaosun içinde çoğu zaman barbarların yırtıcılığına yenilmeden bulunması gereken bir yol bulmak gerek! Bu yol ise yine kendinde, sende saklı olan kelebek kozanda oturmuş seni bekleyen bir hücredir hayata can veren!
Bu yol bazen eski bir şarkıda nostalji, bir dağda soğuk mineralli bir kaynak, ovada pamuk, derede akan su, gölde yüzen balık, dağda açan bir yaban merisi, sinemada bir filim, evde resim, okulda kara tahta, gökyüzünde sükunetin sembolu olan mavilik, çaydanlıkta demlenmiş tavşan kanı çay, eczanede ilaç, saksıda çiçek, yuvada gurka yatmış bir üveyik, atın ayağında puhağı, cezaevinde özgürlük düşü, çocuğa özgü oyuncak, hastada iyileşme, yoksulda gönül zenginliği, sahaf raflarında yıllarca aradığın ve bulduğun bir kitap, denizde tuzlu yosun kokusu, açta doyma tutkusu, zenginlerde cimrilik, kitaplarda bilgi gibidir uzayıp sonsuza doğru akıp giden!
Yaşamak, kendine has yasaları olan yasasız bir kuraldır içinden çıkmaya çalıştığımız! Bir sokağın başı gibidir her gün yeniden başlanması gereken, ama kendini yıpratmadan, yormadan, düsüncelerini sistematik olarak bir sıraya koyarak ilerleyeceğin: Bu kolay mı? Diye soranlarda olacaktır! Benim cevabım ‚hayır‘; bu hiçte kolay olmayan çetrefeli, taşlı dikenli bir yoldur. Bu taşları ve dikenleri hayatımdan ayıklayayım derken, bir de bakmışsın ki, ömür bitmiş! O zaman ise geriye dönüp „ben ne yaptım“ diye çırpınacağına, hemen şimdi ve bu gün başla, yeniden yaşamaya! Kapitalizm kirlidir, çirkindir, vahşidir, bireyselcidir, hedenoisttir, haindir, sömürücüdür, yıkıcıdır, barbardır, katildir, kanserdir, nitrojendir, glifozattır, toksindir, karbondioksittir, kirdir, hastalıktır, olmayan ihtiyaç üretme merkezidir: Fabrikalarıyla, dev tekelleri, tröstleri, kartelleriyle, …
Ama sen, yine de bu yılların birikmiş kirli ve barbar mantığı içinde kendini her gün ve yeniden yaratmayı bileceksin! Bilmek zorundasın! Yoksa yaşama şansın yok! Yaşama şansımız yok! O halde gel ve kendi sessizliğini boz, isyanın hem sistemin pisliğine, birikmiş kirine ve tel örgülerine karşı olsun! Yık ve kopar kafandaki duvarları, kır o telleri, darmadağın et yüreğinde ve beyninde birikmiş takıntıları! Ve kendi sessizliğini boz! Eğer bunu sen bozmazsan çakallar ve sırtlanlar o vahşi dişleriyle, kapitalist dişleriyle seni yok ederler! Lime lime dağılmadan önce, lime lime dağıt içinde biriktirdiğin engellerini! Kaldır ellerini ve bağır ‘merhaba gökyüzü’ diyerek!
Bağır, o kadar bağır ki, avazını Yedi Kıta birden eşit bir şekilde duyarak paylaşsın! Mutlu bir gün olsun!
H. Hüseyin Arslan - 18.04.2019
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.