- 962 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
EKMEĞİ BULURSAN! KATIĞIN BOLDUR! BOL ! (** İKİNCİ KUTSAL MÜCADELE-1 **)
Cumhuriyet öncesi dönemde yabancı şirketlere verilmiş imtiyazlar ve denetimleri sonucunda ülke dışı ekonomi ve siyasi çıkarlara hizmet eder şekilde gerçekleştirilen demir yolları Cumhuriyet sonrası dönemde kendine yeterli milli ekonominin yaratılması amaçlandığından milli çıkarlar doğrultusunda yapılandırılmıştır. 1932 ve 1936 yıllarında hazırlanan 1.ve 2. Beş yılık sanayileşme planlarında, sanayi gelişimin ve ekonomik kalkınmanın alt yapısı olan demir-çelik, kömür ve makine gibi temel sanayilere öncelik vermiştir.
Bu tür kitlesel yüklerin en ucuz haliyle taşınarak milli kaynaklara ulaşabilmek ve bunların değerlendirilerek milli ekonominin harekete geçirilmesi ve sanayinin yurt sathına yayılması için demir yolu yatırımlarına ağırlık verilmiştir. Bu dönemde yani Kurtuluş Savaşının yaraları henüz sarılmakta ve bir yandan da İkinci Dünya harbinin ayak sesleri duyulmakta iken tüm olumsuz koşullara, onca kıtlığa, imkânsızlıklara ve savaş sonrası acılara rağmen demiryolu yapımı İkinci Dünya savaşına kadar büyük hızla sürdürülmüş ve inşa edilen demir yolu yapımı ve işletmesi ulusal güçle başarılmıştır.
İkinci Dünya Savaşı nedeniyle 1940 dan sonra yavaşlamıştır.1923-1950 yılları arasında yapılan yaklaşık 3.580 km’ lik demiryolunun 3.208 km.si 1940 yılına kadar tamamlanmıştır.
İşte sözünü edeceğim bire-bir yaşanmış serüvenleri içeren belgesel-hikaye, uzun süren savaşların sonunda parasız, yorgun, bitkin ve yılgın çıkan bir millet ve devletinin el ele, gönül gönüle baş koyduğu, çelikten yumruk gibi yılmaz ve sarsılmaz bir inançla ekonomik ve sosyal kalkınma savaşına girmiş; sarp, kayalık, dağınık yerleşim alanı ve çok çetin olan coğrafi şartlarda dağları yararak, yer yer delerek, yol geçmez, kervan uğramaz ıssız yurt köşelerine uzanan demir çubuklar sayesinde ulaşılan tren düdüklerinin çınlamasının bizim ellerdeki yankısıdır, yansımasıdır.
Yazıhan-Hekimhan Demiryolu Genç Cumhuriyetin 1.kalkınma planı sürecinde inşası yapılarak tamamlanmıştır. O yıllarda ülkemiz çeşitli imkansızlıklar ve yoksulluklar içerisinde adeta sefalet içerisinde kıvranırken dahi, top-yekûn kalkınma mücadelesine girmişti. Demiryolu yapımları genellikle çok sınırlı sayıdaki eğitimli Türk mühendisleri denetiminde yer, yer yabancı teknik elemanlarında görev yaptığı, işçi olarak da çoğunlukla demiryolunun geçmiş olduğu çevre köylerinden imece usulü köylüler çalıştırılırdı.
Bizim köye(Karaca) en yakın demir yolu çalışma alanı olan bu günkü Kuruçay’ın Fethiye Köyü tarafında kalan kısmında eli kazma kürek tutan, Karaca’ lılar ve diğer çevre köylerin erkekleri katılırlardı. Sabah erkenden gün ağarınca işe başlar, akşam kararıncaya kadar bu çalışmaları devam ederlerdi. Demiryolu çalışmalarına katılan bu köylüler gün boyu çalışır ve akşam evlerine dönerken demiryolu resmi görevlilerince günlük emeklerinin karşılığı yani bir nevi ücret olarak, kişi başına bazı günler sadece yarım tahin(yarım somun ekmek) ve bazı günlerde bir adet somun ekmek verilirdi.
Verilmiş olan yarım veya tam somun ekmeği(bir adet ekmek) alan köylüler bu somun ekmeğin kırıntısına dahi dokunmadan alır, akşam evde bekleyen ailesiyle paylaşırlardı. Buna rağmen ufacık yüreklerinde dağ gibi umut beslerlerdi. Her küreğin kazıyışı, her kazmanın kırılmaz kayalara vuruşu, karanlığı yırtan ve sabah doğacak güneşi sabırsızlıkla bekleyen keyifli umut olurdu bu insanlara…
Yıllarca süren bitmez tükenmez sonu gelmeyen savaşların, hastalıkların sonucu ortaya çıkan yoksulluğun yanında yine bu yıllarda kıtlığın getirdiği dayanılmaz yokluk da hasıl olmuştu. Bu insanların çoğunun üzerlerinde yırtık, pörsümüş köynek(yakasız gömlek biraz uzun fistanımsı-entari türünden) denilen giysilerinden ve ayaklarında çarık, sözde varlıklı olanlarında ise şanslıysalar eğer, bir çift yıpranmış yemenilerinden başka bir şeyleri de yoktu. Buna rağmen, bu insanların yüreklerin de hiçbir gücün bükemeyeceği çelikten sağlam, hiçbir gücün söndüremeyeceği güneşten parlak umutları vardı.
Yokluğun, yoksulluğun ve umudun yan yana, iç içe hüküm sürdüğü bu yıllarda yoksulluk, fukaralık ne kadar umutla kendisini gizlese de varlığını hep sezdirmiş ve her zaman evlerinin baş köşesinde, baş yastığında, sofralarının baş ucunda, değişmez baş misafirleri olmuştu.
Yazıhan-Hekimhan demiryolunun yapımının takip ettiği en kurak yıllarda dahi yaz-bahar aylarında uğultusu tepelerden, dağlardan, vadilerden yankılanarak akan Kuruçay’ın en deli coşkun aktığı günlerden bir gün öğle vakti zamanın Başbakanı İsmet İNÖNÜ Yazıhan-Hekimhan demiryolunun yapım işinin takibi için incelmeye gelmişti.
İNÖNÜ’ nün gelişinden haberdar olan işçilerden biri, yapılan işin ve başarılarının hangi zor şartlar ve imkansızlıklarda yapıldığını, belki de ödüllendirme beklentisi içinde birazda kurnazlığa kaçarak durumunu anlatabilmek amacıyla, Kırklar mevki ile Değirmen Sekisi mevki arasında kalan tünelin Değirmen Sekisi tarafında ki tünel girişine yakın mesafede öğle yemeği için hiç istifini bozmadan çıkınını yere serip, bağdaş kurup, oturmuş çıkınının başına…
Çıkındaki kuru ekmek kırıntıları ile ekmeğin yanında katık olarak, kalaylı bakır tas(inek tası) içindeki suyu yudumlayarak azığını yemeye başlamış. Bu durum mahalde bulunan devlet erkanının dikkatini çekmiş. O günlerde ülkenin durumunun çıkın açan işçinin(köylünün) kendisini ifade etmeye çalıştığı durumundan pek de farklı olmadığı hatta dünyanın gidişatına bakıldığında daha da kötü günlerin yaşanabileceği ihtimalinin yüksek olduğu bir dönemin mevcut olduğu süreçte, belki de şikayet edilecek bir durumun olmadığını anlatabilmek için;
İsmet İNÖNÜ, önce işçinin sofrasındaki tek yiyeceği olan kuru ekmek kırıntılarına ve içinde su dolu büyük bakır inek tasına, sonra az ileride coşkun ve çağlayarak akan Kuruçay’a bakmış ve tekrar kuru ekmek kırıntısını boğazına takılmadan yutabilmek için su içen(birazda kendini acındıran) işçiye dönerek; ‘’ Ekmeği bulursan, katığın boldur! bol ! ’’ diyerek kuru ekmeğini yiyen işçinin şaşkın bakışlarına karşın diğer işçilerin, yürekleri kabartan gurur ve coşku dolu tezahürat ve alkışları eşliğinde mahalden uğurlamışlar.
Yazan: Abbas DURAK 10.02.2007
Not: Tarihe düştüm yine bir not. ’’Ben yukarıda bahsettiğim bire-bir yaşanmış gerçek olayları o zamanlar demiryolu yapımında çevre köylerden gelen köylü çalışanlardan biri olan rahmetli dedem Ali Rıza DURAK ile Allah sağlıklı, sıhhatli huzurlu yaşanacak uzun ömürler versin; Annem ve Babam dan dinlemiştim. Annem ve Babamda, o zamanı yaşayan ve dedem gibi bir zat demiryolunda çalışan ve bu olaya şahit olan diğer büyüklerinden de dinlemişler.’’
Not: Bu yazılarımda, Yazıhan-Hekimhan-Malatya -Sivas arasında konu edilen ve diğer demiryolu yapım mesafeleri TCDDY kaynağından alınmıştır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.