Tavşan Kaç Tazı Tut
Bir alış-veriş telaşında garip bir koşuşturmacadayım. Sren sesleri eksik bir tek. Yoksa bir yerlerde bir yangın çıktığı kesin.
Yaşamak gibi bir derdimiz var. Oysa benim bildiğim tüm güzel insanlar ölü. Seksen yıllık bir ömür sekiz milyar yaşında dünya için ne ifade ediyorsa o haldeyim.
Meraken yüz yıl öncesinde çekilmiş bir fotoğrafa baktım. Üzerinde bir not vardı. "Yüz yıl sonra bu insanların hiçbirisi hayatta olmayacak". Genişletelim. Yüz yıl sonra yeryüzünde şu an hayatta olan kimse olmayacak.
ve biz illaki yaşamaya çalışacağız..
Mantıken şu an yeryüzüne bu bilinçle inmiş olsam ilk merak edeceğim "ölüm" olurdu. Hatta imkan olduğunu öğrendiğim an tercih de ederdim.
Her toplumda hangi din altında olursa olsun yaşamamızın bir misyonu olduğu benimsetilir. Kimi bilmeyerek yaşar - ki bu bile belki bir şanstır henüz bilmiyoruz - kimi de ’bilmek’ istediğinden o yola çıkar.
ben o yola çıkanlardanım..
Yolculuk yolun kendisi olduğu an, yani varılacak yeri bilmediğimizden yolda bulduklarımızı ’değerli’ saydığımızda sonunda ’benlik’ kavramından da uzaklaşiyor insan. Tabi buna da müsade edilirse.
Otuzyedi yaşında vardığım yer - bu yaratılışın aşkla bir alakası olmalı - hani bayrak yarışı gibi bunu yeni doğan bir bebeğe verip çekilebilirim. Tabi bu apayrı bir konu.
Sonuç olarak söylemek istediğim; yorulunca rahat uyuyor insan. Zaten bence amaç da bu;
Biri bazılarımızın yorulmasını istiyor. Yolu da basit.
Tavşan’a "kaç", tazıya "tut"..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.