- 392 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Erhan Gök ile Zümral Kitabı Üzerine
“Zümral” Kitabının Yazarı Erhan Gök: “Çeyrek asır öncesi bir hikâye olduğundan o dönem de sıkıntılı günler geçirmiş okura geçmişi hatırlatıp hüzünlendirmek değil maksadımız. Günümüz gençlerine her şeyin ulaşılası olduğu bugünkü hayatlarında kendilerine o dönem için bir nebze rol vermektir yetişkinlerini anlamak için.”
TURAN YALÇIN- Merhaba Erhan Bey
Yeni kitabınız hayırlı olsun.
Öncelikle hem bizim hem de sizinle yeni tanışacak okurlar için kendinizi tanıtır mısınız?
ERHAN GÖK- Merhaba Hocam
Adı insanlık olan topluluğun için de yaşamı, nefesi boyunca hayatın adaletle, eşitlikle, saygıyla, okumakla yaşanılası olduğunu anlatmaya çalışan bir zerreyim.
İkametgâhımızın nefes aldıkça dünya hayatı olduğu bir yerde esasında en önemli kimlik, kişilik insan olmaktır. Varsın sonrasında Erhan GÖK desinler gözü ela, kaşı kara diye hitap etsinler. Yeter ki biz önce insandı dedirtelim kendimize.
TURAN YALÇIN-Bu kaçıncı kitabınız. “Zümral” kitabınızın konusu nedir?
ERHAN GÖK- Bir tanesi şiir üçü roman olmak üzere Zümral dördüncü kitabımız oldu. Konusu itibariyle Anadolu da yaşamış küçük kız çocuğunun meşakkatli ve esrarengiz olaylarla hayatının değişmesini konu alıyor.
Bu hikâyede diğer roman çalışmalarımız da olduğu gibi okuru hüzünlendirirken yine bir gerçeğe kendi yaşamımızdaki kesitlerle karşılaşacağız. Çeyrek asır öncesi bir hikâye olduğundan o dönem de sıkıntılı günler geçirmiş okura geçmişi hatırlatıp hüzünlendirmek değil maksadımız. Günümüz gençlerine her şeyin ulaşılası olduğu bugünkü hayatlarında kendilerine o dönem için bir nebze rol vermektir yetişkinlerini anlamak için.
TURAN YALÇIN- Kitap gerek hacim olarak hem de bir çocuğun hayatını konu aldığından çocuklara mı hitap ediyor.
ERHAN GÖK- Zümral üç yıl önce yazılmış bir kitaptı. Şimdiki sayfa yapısından biraz daha fazlaydı. Öyle ki bütün hazırlıkları yapılmıştı kapak tasarımı yine o döneme aittir biz yayından geri çektik.
Bu dosyamızla alakalı sinema filmi teklifi aldık. Bizden senaryo haline dönüştürülmesi istendi. Bu defa film için dosyamız hazırlanmış 2020 Şubat ayı için çekim planlanıyordu hem ekonomik süreç hem de virüsten dolayı bu çalışma ertelenmişti. Bizde tekrar üzerinden geçerek daha uzun beyanlarımızı kısaltarak okuru yormak istemedik. Yani az ve öz ifade de bulunduk.
Altı yaşında bir çocuğun hayatını konu alması evet akıllarda böyle bir soru işareti uyandırıyor. Yaşamış olduğu hayat bir yetişkinin kaldıramayacağı büyüklükte olduğu için özellikle bu kitabımızda yaş sınırı kodlamasında bulunduk 13 yaş üzeri okur için uygun bir kitaptır.
TURAN YALÇIN-Sizde kız babası olarak kadınlarımıza yapılan zulme her fırsatta değiniyorsunuz. Ülkemizde kadına şiddet olayları gelecek nesillere ne gibi zarar veriyor.
ERHAN GÖK- Bizim evde Tv izlenmez çok olası bir bülten içeriği yoksa ya belgesel izlenir ya da kapatılır. Bundan bir yıl önce Hiranur sekiz yaşındaydı kadın cinayeti haberine denk geldi.
Ben söylediği şeyi paylaşayım sizinle “Ben büyümek istemiyorum”
Bunu duyan biri olarak ne sebebini sorabilirsiniz ne de masum bir ifade ile bu izahta buluna bilirsiniz.
Daha o yaşta çocuğa bizim verdiğimiz temel eğitim sana yaklaşan temas etmeye çalışan her kim olursa olsun, bakın bu da önemli tanıdık tanımadık ifadesini kullanmıyorum;
Her kim olursa olsun olumsuzluk sezginde acil yardım çağrısında bulun.
Cinayet, şiddet olaylardan bir haber olan kızlarımıza gelecek nesillerimize biz küçük yaşta empoze ettiğimiz bu ifadelerle zarar verdik.
Gün yüzünde olanlar bu sezgilerin de savunmasız bırakılıp çağrılarına kulak tıkayan sistemdir sorumlusu. Kadınlarımızın egemenliğinden korkan birey ana evladı değildir.
Başta ki takdim sorunuzda insandı denilmesini istediğimi ifade etmiştim. Adamdı, Adam diye yetiştirilen, büyütülen, arkasından hitap edilen istisnasız her kişi adaletsiz, duygusuz, ayrımcılık yapan kişiliğin adıdır. Ve adam diye yetiştirilip ayrımcılıkla büyütülen her çocuk gelecek nesillerde ki kadınlarımız için değil yeryüzü için de tehdittir.
TURAN YALÇIN-Yazar olarak yaşadığınız şehre değer kattığınızı düşünüyor musunuz?
ERHAN GÖK- Aslında bu sorunun cevabı ikimizde de net olduğunu düşünüyorum.
Şehrin bize kattığı değer kadar etkili olduğumu söyleye bilirim.
Sizin üzerinizden bir örnekle de değerlendirmek istiyorum. Yazmış olduğunuz Recep YAZICIOĞLU kitapları ve ENGELLERİ AŞANLAR kitabınız üniversitelerde ders kitabı olarak okutuluyor.
Diğer bir vasfınız ise işitme engelli olarak hem konuşuyor olabilmeniz hem de karşınızdaki ile dudak okuyarak iletişim kurabilmeniz benim gözüm de Tokat için bu bir hazinedir.
Okur haklı olarak verim aldığı bahsettiğim kitaplarınızı talep ederken tekrar basımı elbette bir bütçeye dayanmaktadır. Burada iş şehrin mülki amirlerine düşmektedir. Yani siz değer katarken onlarda bu değere destek olmak zorundadırlar.
Zorundadırlar diyorum çünkü ipe sapa gelmez organizasyonlara onlarca para heba ederken kültür sanat çalışmalarını ucube görmelerini kabul edemeyiz.
Hal böyle olsa da bizler yaşadığımız toplum için, insanlık için yazma aşkımızda ki duygudan elbette bir şey eksiltmeyeceğiz.
TURAN YALÇIN -Son olarak paylaşmak istediğiniz düşünceleriniz var ise almak isterim.
ERHAN GÖK- Her fırsatta, her platformda elimden geldiğince yer vermeye çalışıyorum.
Elbette burada da Tokat’a değinmeden geçemeyeceğim birçok kazanımım maddi, manevi anlamda bu şehirde gerçekleşmiştir. Gerek kültürel anlamda gerek tarihi dokusuyla huzur şehridir. Gazeteniz okurlarına ve Tokat’lı okurlarıma her kitabımda olduğu gibi bu çalışmamda da beni onura ettikleri için teşekkür ediyorum. Bizleri her daim hürmetle ağırlayan böyle kıymetli insanları bizde Karadeniz’in incisi Ordu Ünye de ağırlamaktan şeref duyarız.
Özelde Siz Turan Yalçın Hocam ve i Fatih Kılıç Bey’e de Teşekkür ederim Yaşadığı şehri kalemleriyle güzelleştiren aydınlık yarınlar inşa eden sizler gibi gazetecileri görmek gelecek günler için mutluluk, umuttur.
Sevgilerimle
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.