- 347 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Faiz 7
Bunları niye söylüyordum? Süreci anlamak için söylüyordum. Musa-İsa gibi duyarlılığı anlamak; vahiy ile oluşturulan köleci kolektif mantığı, geçmişi ile birlikte anlamamız için söylüyordum. Eğrilikler karşısında, köleci çıkarım ile yapılan doğrultmalar, olması gerekene göre yapılan doğrultmalar değildi.
Doğrultmalar temel eksene göre değil, sanal ve kişi tamahı iradeyi yansıtan vahye göreydi. İsa, Musa gibi duyarlı kişilerin intikaya uğratılmış bu tarz sanal belirlenmelerle oluşan köleci kolektif düşünce içinde olmaları; herkes gibi onların da neler çektiğini anlayabilmemiz için anlatıyordum.
Bazen okur hem zaman kıtlığı nedenle, hem ilgi alnı olup olmamakla her yazdığınızı değil de ilgisini çeken başlığa dek konuyu hasbel kader okuyor olacaktır. Bu nedenle siz başka yerde belirtseniz de her bir konu içinde de tekrarlar yapmak zorunda kalırsınız. Yazınız tematik bir devam olmakla bazı tematik konular o konu içinde tekrarlanıyor da olabilir.
Tıpkı bir problem çözerken nasıl rakamlara, rakamların birbirine göre ilişki düzenlerine, toplama yapmaya; çıkarma yapmaya, çarpma, bölme yapmaya müracaat edip bu işlemlerin temel geri bağlanımlarına başvuruyorsak; işte faizi oluşan köleci sistemin de geri bağlanım yasalarına gitmek zorunda olmakla bu temel geri düzlem ilişkilerini yazar ve okur olarak söyleşiyorduk.
Faiz vahyin ürünüdür. Kolektif inşa içinde zaten yoktur ve kolektif inşa ürünü değildir. Faizi bilmek için başta vahyin olmadığını bilmek görmek gerekir. Davranışların geri düzlemini ve birbiriyle girişen ortak alan düzlemlerini bilmek gerekir.
Ortak alanın tümselen ve birine göre diğerinin eksiği tamamlatan bir bağ enerjisiyle, kişileri kolektif birim zamanlı üssel davranış içine soktuğun bilmek gerekir. Ortak alanlı sürecin zorunlu ortaklaşma ile ortamı sağlatan ve üreten ilişki içine girdirdiğini görüp kolektif etkiyi bilmek gerekir.
Kolektif etki hayatın türler üzerinde ortaya koyabileceği çeşitlilikler içinde oluşan yeni bir organizma tipidir. Kolektif alan, kolektif alan içindeki kolektif özneyle, kişi gibi kolektif birimlerin beslenme barınma, yaşamlarını kolektif güvence içinde üreten zırhlanma ile yalıtımlı ortamıdır.
Yalıtımlı kolektif ortam içindeki gruplar; gruplar arası takasça bir üretim hareketi girişmeleri nedenle bir ittifak içine gelmesiyle ittifaklar; grupların ayrı ayrı iş kolları ve iş gücü üzerinde oluşan kolektif kapasiteyle kolektif güvenceyi artırılmıştılar.
Kolektif alan içinde kolektif zenginliğin, kolektif birikimin, kolektif depo enerjili çevrimlerinin ortaya konmasıyla bu zenginliklerin kişisel mülk yapılabileceğine dair üssel belirsizleri içindeki doğumla tamah düşünce de ortaya çıkmıştır.
İlkin, doğada yaptığı sağlamalarıyla kolektif bir özgecil güvenceyle genel yararı ortaya koyan yalıtıma olan kolektif organizma vardı. Yalıtıma kolektif organizma; üreten, ittifak eden karmaşık bileşen süreçlerle kendisinin organizma kapasitesini artırdı.
Kullanılan güç, kullanılan donanım, kullanılan zekâ, kullanılan zaman, kullanılan araç gereç, kullanılan bilgi, deneyim vs.nin hepsi kolektif organizma içinde olmakla kolektifti.
Tüm bu kolektif oluşumlar, kolektif organizmaya dek kapasiteyle olasıydı. Kişinin tek başına bu kapasiteyle olması ve bu kabil kolektif ve kolektif organizmalı kapasiteyi ortaya koyması hem olanaksızdı, Hem kolektif kapasite, kişisi üssel davranışlar belirsizi içinde yoktu.
Kolektif kapasiteye dek bilginin imajları kişiye yansıyordu. Fakat kişi kolektif zaman yokluğu, kolektif birim zaman bağıntılarının yokluğu nedenle kişinin, istenen zamanda; istenen yerde; istenen kolektif durumla olması olanaklı değildi. Kişilerin illaki kolektif kapasiteye ve onun kolektif yeteneklerine ihtiyacı vardı.
Kolektif alan dışında: kolektif organizmaya yoktu. Kolektif etkiye ait işleyiş yoktu. Kişiyle ortaya konacak tümsel oluşa ait parçalı davranışlar belirlisi yoktu.
Böyle olunca kolektif alana ait tekil kişisi durumlar tümleşiği olan her bir beceri ve donanım da kişi de yoktu. İlla ki ortak alan eylemi ile kolektif katkı; tümselen kolektif organizma için zorunluydu. Bu kolektif organizma içindeki kişi de kolektif birim zamana bağlıydı. Kişi, kolektif parça eylemiyle ve kolektif içinde birbirine göre olan işlerle vardı.
Kolektif sürecin hiçbir yerinde köleci süreç ile başlayacak olan, kâr etme, borç alıp; borç verme (faiz) yoktu. Sadaka-zekât verme yoktu.
Üreten ilişkiler birbirine bağıntılı olmakla kopuk süreçler olmadığı için; haram, günah, ahlak, ahlaksızlık, biat etme, kolektif akıl ile tekilleşmiş bir ulul emre itaat etme te yoktu. Kolektif sistemler ittifaklarına rütüelime olup ittifaklarına, yani kendilerinin ben bilincine saygı duyuyorlardı.
El ‘in yeryüzündeki gölgesi olma, El ‘in yeryüzünde temsilcisi olma, gibi vekâletle iş yürütme; vekâletle sömürme, El ‘in, "ben dağıttım" dediği yeryüzündeki mülk topraklarını vekâletle tekrar "El toprağı yapma" harisliği kolektif ortam içinde yoktu.
Kolektif ortam ilişkileri birbirleri için, birbirlerine göre karşılıklı üretip takas etmenin ÖZEL kullanım ve tüketimi üzerineydi.
Üretme nasıl kolektifse; tüketim olan paylaşma ve yaşatılama da ÖZEL olmak zorundaydı. Çünkü tüketim herkesin kendi ilgi ihtiyacına göre; kapasitesine göre ve yaşantı aşmasına göre olmanın çeşitliliğine göreydi.
Ganimet geliri(fetih geliri!) elde etme. Fetih yapma. Ve ganimete elde etmeye özendirmek için öldürülenlerle cennet vaat etmek kolektif ortam içinde yoktu.
Kolektif süreçler kolektif kapasite üzerinde birikip, dolma ve kolektif bileşenler üzerinde dağılma, paylaşma, boşalma süreçleriydi. Kolektif kapasite sizin dışındaydı. Siz kolektif kapasitenin unsuruydunuz.
Köleci sistem mülk sahipliğin huzur ve takdir hakkıyla doluyor; keyfi nedenle kimi yerler tıkanıp, kimi yerler kısılıp, kimi yerler de ağzına kadar açılıp, dağılım olmakla boşalan süreçti.
Bu nedenle mülk sahipliği davranışıyla belirecek olan belirsizlikler içinde, belirmeye tomurcuklu olan neler vardı neler. Bu belirimler içinde şansınız açıksa "çok şükür" diye dua ediyordunuz.
Şansınız dönükse "çarkın kırılsın felek", ya da "kör felek" gibi bet dua ediyordunuz. Yani köleci sistemle birlikte dua ve beddua vardı.
Köleci tuzağın en temel düzlemi gizleme ve unutturma gayreti; kişileri kolektif güvenceden yoksun kılmasıydı. Kolektif güvenceden yoksun kalan kişiler eksikliğin muhtaçlığı içinde kontrol edilebilir oluyorlardı.
Köleci hile kolektif güvenceyi kaldırıp; kolektif güvenceyi mal-mülk sahiplerinin iradesine verdi. Böylece kendisine hayır dua ettirdi.
Kolektif güç dediğimiz mülke sahip olmak demek ancak mülke sahip olmakla yapılabilecek, üssel durumlu belirsizlere de sahip olmak demekti.
Mülke sahip olmanın üssel belirsizleriyle; sadaka, zekât, ganimet, faiz, dua, beddua gibi belirsizler içindeki ortama denk düşen belirli olacakları ortaya salmanın dehşeti olan ezme-ezilme günahları, kolektif ortamda yoktu.
Matematik problemi çözme işini yaparken problem çözmenin ve çözülen problemlerin doğru olup olmadığını kontrol etmenin bir aritmetik ve bir matematik geri düzlemli bileşenleri vardı.
Tıpkı problem çözme gibi; kolektif organizmadaki sorun çözümlerinin de "yalıtılmış bir ortak mekân zamanı" ile kolektif bir "kolektif birim zamanın" geri bağlanım düzlemi vardı.
Ortak mekânla ve kolektif birim zamanlı geri bağlanım sağlatması; hepimizde bu geri düzleme bağlı düşünsel olgulara dek iz düşümün; imgesel geri bileşenleri içindeki ortak bilinci ve eylemleri oluşuyordular.
Kolektif geri bağlanım içinde düşünsel sıçramalar yapmak zorundaydık. Sistemi, kolektif oluş içinde köleci sisteme doğru kaybetmiştik. Sistemi yine şimdiki bu köleci kolektif düzeyle oluşun içinde; kaybettiğimiz yerde bulacaktık.
Köleci sistem, kolektif sistemin içinde, kişi tamahı gözeten tuzak argüman ile ortaya çıktı. Kişi tamahı kolektif geri bağlanımları iyi bildiği için, kolektif geri bağlanım yerine; kolektif geri bağlanımını vahiy dili olarak söyledi.
Böylece köleci tamah yıllar içindeki şartlara göre "eksiği kadı kızında da bulunur" tarzı iyi bir vahiy öyküsünü oluştu.
Hikâye olmadan (kolektif hafıza olmadan) imge çevrimi olmazdı. İmge çevrimi ister gerçek anlatıma göre olsun, isterse vahiy gibi sanal anlatıma göre olsundu.
Yeter ki bir hikâye anlatımı olsundu. Depo süreçli hafızayı hikâye ile anlatma işi kolektif süreçler için de bu böyledir. Köleci süreçler için de bu böyledir.
Zamana göre oluşan hikâye olgularını anlamak için neyi hangi sırayla nasıl anlattığını bilmek gerekir. Örneğin ilk vahiy hikâyesi mülk dağıtma ve kaderleri belirleme üzerinde yoğunlaşmıştı.
Bu nedenle köleci sistem ilk inşa olurlu birikmeler yerine sanki kendilikten bir üreten ilişki varmış ta üreten ilişki vahiy toluyla biliniyormuş gibi mülk sahibinin iradesini ilk inşa oluş yerine söylüyordu.
Mülk sahipliğini de rızk vermeyle, kaderleri belirleme iradesiyle söylüyordu. Rızk vermeyi de "kır zambaklarına bakın ne (yün) eğirirler ne (ip) dokurlar Rab onları besleyip giydirir" diye anlatıyordu.
Kişisi tamah, kişilerdeki kolektif imge yerine kişileri bu tür sanal söylemli vahiy düşünülü imgelemlerin hikâyesiyle köleci yatkınlığa iyice hazırlıyorlardı.
Bu nedenle bu zihinsel ön hazırlığın ritüeli içinde henüz ortada özelleştirme üzerinde ilerlemiş bir köleci süreç yoktu.
Yine bu nedenle ilk vahiy içinde zengin, fakir girişmeli olgu ve olaylar da yoktu. Ganimet elde etme, akraba ile aile düzenlemesi de yoktu. Miras bırakma, şahitlik yapma, özel mülk sahipliği içinde evlilikleri düzenleme gibi konular da olmadığı nedenle; borç verme, borç alma; faiz ödemesi de yoktu.
Köleci sistem içinde özel mülke sahip olanlar yanında, özel mülke sahip olmamanın girişen tarizleriyle; haram, helal, günah gibi anlatımları vardı. Bu günaha ve sevaba bağlı cehenneme gitme veya cennete gitme gibi vahiye dayalı imgesel olgular ve imgesel olguların geri bağlanımla olan sanal hakikatleri de kolektif ortam içinde yoktu.
Bu türden gelişmeleri olan köleci üssel belirsizlerin, kendi belirmeleri içinde anlatılan köleci geri düzlem hikâyesi vardı. Bu hikâye bizlere köleci geri düzleme göre düşünce sıçramalarını yapan iman olmakla, iman bizleri imanda içinde kanıt ürettiriyordu. Hem temel düzlemle, hem köleci bir geri bağlanım içinde düşünsel sıçramalar yapmak zorundaydık.
Bu nedenle; kolektif bir sorunu çözme işine giriştiğimizde bu temel geri bağlanım yasalarının içine gidiyorduk. Köleci bir sorunu çözmek için de vahiy bağlanımla olan geri düzlemin, içine gidiyorduk. Geri bağlanım imgesel olarak sıçramalı olmakla, “im sel bir zamanda yolculuktu”.
Zaman içinde yapılan düşünsel yolculukla o konuya denk düşen noktalara düşünsel sıçrama yaptırmak zorundayız. Matematik içinde problem çözmenin rakam ve işlem geri bağlamına müracaat edilmesi gibi biz de tarihsel olanın özne nesnel geri bağlanım yasalarını bilmek zorundayız.
Bu geri bağlanım tıpkı rakamlar gibi tıpkı işlemler gibi somuttan soyuta ve tekrar somuta doğru bir öğreti olmakla; bunları vahiy söylemi gibi tuzaklama yapmamalıyız. Geri bağlanımın imge olguları inşaca olanı ele veren deneysellikle ve tarihsel oluşun, nesnel olgular çeşitliliği içinde; genel yarara göre seçmekle özgecil; özgeciliği gözeten durumla özel olmalıdır.
Görüldüğü gibi ne verili düzlem içinde ne tekil olguların bileşik olgulara dönüşme başlanışında vahyin geri bağlanımı yoktu. Hem de hiç yoktu. Türümüzün hayata başlaması içinde, başından beri ana geldiğim tarzlarda nesnel gerçeklilerle, bu gerçekliğin geri bağlanım yasaları vardı. Faiz ve vahiy ise köleci sistemle, köleci sistemin SÖMÜRÜ enstrümanı olarak vardılar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.