- 368 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
S U S A N L I S U Y U
S U S A N L I ( S İ N A N L I ) S U Y U
Karamani Türkmenleri Nure Sofi önderliğinde 1256 yılında Ermenek’i başkent yaparak Karamanoğuları Beyliğin (Devleti) kurar. Beyliğin lideri Nure Sofi ve oğlu Kerimüddin Karaman Bey, Anadolu’yu istila eden Moğollar ve Moğolların vesayetinde (etkisinde) kalan Selçuklu Devleti ile Hıristiyan Avrupa Devletlerinin 1096-1097 yıllarında gerçekleştirdiği Haçlı seferinden sonra Taşeli’nde mevcut kalelerde yaşayan gayrimüslim unsurları ve Kılıkya Ermenileriyle savaşarak Ermenek Bölgesini güvenli hale getirir. Bu durumu gören Oğuz’un diğer boylarına mensup aşiretler/ cemaatler akın akın Ermenek Bölgesine gelip dağına, taşına ve düzüne konuşlanır. Bölgede hem konar göçer Türkmen oba sa yısı hem de nüfus yoğunluğu iyice artar. Böylece bölgenin sosyal, kültürel ve dini yapısı değişikliğe uğrar.
Nure Sofinin 1257 yılında vefatından sonra Karamani Beyliğinin yeni lideri oğlu Kerimüddin Karaman Bey olur. Karamanoğulları Beyliği, Anadolu’da kurulan diğer Türk beyliklerinin en büyüğü, en güçlüsü ve devlet organizasyon yapısında olduğu için hami (Abi) olarak konumlanır. Selçuklu Devletinin varisi olduğu inancıyla hak iddia eder. Beyliğin Beyleri, bu amaç uğrunda cephelerde savaşa savaşa, meydanlarda vuruşa vuruşa genç yaşta şehadete erer. Nitekim Ka ramani Beyliğinin /Devletinin bir asırlık sürecinde Kerimüddin Karaman Beyin torunu ve Bedreddin Mahmut Beyin oğlu Burhaneddin Musa Bey, Ermenek Beyi iken Karamaoğulları Beyliğinin 11. Beyler Beyi (Devlet Başkanı) olarak Beyliğin başına geçer.
Kerimüddin Karaman Bey torunu Burhaneddin Musa Bey, Beylik tarihine 1312-1356 yılları arasında gerek Ermenek Eyaleti Beyi ve gerekse Karaman oğulları Beyler Beyi/ Devlet Başkanı olarak damgasını vurur. Beyler Beyi Ağa beyi Necmeddin Mahmut Beyin, 1308 yılında Ermenilerle yaptığı savaşta şehadete ermesi üzerine Burhaneddin Musa Bey, Karaman Beyi olur. Amcası Bedreddin İbrahim Bey, kendisiyle taht mücadelesine girişince baskılara dayanamayarak Ermenek Eyaleti Beyi olarak tarihi sahnede yerini alır.
Ancak Bedreddin İbrahim Beyin ölümünden sonra evlatları arasında taht kavgası başlar taht kavgasından bunalan Türkmenler, Ermenek Beyi (Emir) Burhaneddin Musa Beyi ikinci kez davet ederler. Böylece yeniden Karaman Beyi seçilir. Beyliğin merkezinde gerçekleşen taht kavgaların asla tasvip etmeyen ve Beyliğin geleceği için çok tehlikeli bir hareket olarak değerlendiren Musa Bey, yine kendi rızasıyla Karaman Beyliğinden feragat edip bu görevi amcasının büyük oğlu (kuzeni) Alaeddin v. Seyfeddin Süleyman Beye bırakır.
Burhaneddin Musa Bey, Alimullah bir zat-ı muhterem. Savaşçı, kavgacı kişilikten çok uzak ılımlı bir şahsiyat. Savaş meydanlarından ziyade dini ve ilmi eğitime daha çok değer verip halkın ihtiyacı olan sadakayı cariye türü eserler yaptırır. Nitekim Karaman’da bir Medrese, İmarethane ve Mut’ta mektep, muallimhane ile Ermenek merkezde banisinden dolayı Musa Bey Medresesi olarak ta bilinen Tol Medreseyi 1339 yılında yaptırır.
Ayrıca tarihi müellif Doç. Dr. Bilal Gök Hoca; “Ermenek-Lamos Köyünde Tol Medresenin banisi Mahmut Bey oğlu Burhanettin Musa Bey tarafın dan 1340-1344 yılları arasında cami yaptırıldığı;
* “ Vakf-ı Camii lamus inşa-i Musa Bey min al- i Karaman” ve
* “ Vakfı Camii der-karye-i Lamus bina-i Paşa Musa Beğ an- ümera-i Karaman”
kaydından anlaşıldığını belirtir. Sanat Tarihçi-Yazar Halit Bardakçı Hocamız da; Lamos Musa Paşa Beğ camii konusunda aynı içerikte açıklama yapar.
Aslında Burhaneddin Emir Musa Paşa Bey’in adına yaptırdığı Lamos Mu sa Paşa Beğ Camisi bölgenin selahattin Cuma Camisi konumundadır. 1350 li yıllarda günümüzde Sarıveliler ilçesine bağlı tüm köyler (Başdere/ Sarıveliler hariç), konar göçer Türkmenlerin mezrası/ oba yeri konumundadır. Türkmen obala rı henüz yerleşik düzene geçmemiştir. Tarihi süreci antik çağa kadar uzandığı için yörenin tek yerleşim yeri olarak Lamos görülmektedir. Lamos Musa Paşa Beğ Camisinin yanında Paşa Zaviyesi de bulunur. Bu zaviyede Burhaneddin Musa Beyin eseridir. Lamos’ta cemaat adına üç Zaviye daha hizmet verir.
Vakti devrinde bu zaviyeler büyük önem arz eder. Daran, Fariske, Başde re (Sarıvelile) ve Lamos dörtgeni içinde yer alan önemli taban arazileri ve akar lar, Ermenek Tol (Musa Paşa) Medresesi, Karaman (Larende) Hacı Alaeddin Medresesi ve Lamos Emir Musa Paşa Beğ Camiine ait vakıfların mülkiyetin dedir. Yinede Lamos’un ve mezraların kalan verimli arazileri, 1516 yılında Meh med Çelebi v. Ahmet Beye, yıllık 11.000- Akçe bedelle Ber-vech-i Zeamet (Ö zel vergiyle) sistemiyle verildiği görülür. (Zeamet: Yıllık geliri: 99.999 akçeyi aşmayan Padişah arazi sini işleten kişidir.)
Beyler Beyi Burhanettin Musa Beğ adına Lamos Köyüne yörenin selahattin bir Cuma Camisi ve yanına Paşa Zaviyesi 1344 yılında yaptırılır. Bu sada kayı cariyelerin (hayratlar) su ihtiyacı da temin edilir. Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi’ nin deyimiyle, “Lamos’un doğusunda bulunan Lamur” (Hacı Omar) tepe sine çok yakın iki oluk mevkisinden sağlanan doğal kaynak suyu, çömlek borular içinde köyün Tepecik mevkisine yapılan depoya getirilir. Cami ve Paşa Za viyesi ile çeşmelere buradan dağıtım yapılarak su ihtiyacı karşılanır. Zaman için de bu suyun yeterli olmaması üzerine yeni çareler üretilmeye ve kaynak suyu aranmaya başlanır.
Nihayetinde Uğurlu Körüstanı Zenonopolis’in batı yamacında bulunan “Su sanlı(**) / Sinanlı” mevkisinde bulunan kaynak suyu, takribi 6 km.lik arazide a çılan toprak ark içinde Lamos’a akıtılır. Bu toprak su arkı, Susanlıdan başlayıp, Arıkaltı, Kaledöşeği, Duvarardı, Akyar, Kasımoluğu, Beğyeri ve Gedevet Cevizi mevkilerini geçerek köy içine kadar ulaşır. Bu arığın emarelerine günümüzde rastlanılmaktadır. Böylece cami ile Lamos’un ekilebilir tüm arazileri suya kavuşur. Bereketli topraklarda yaz süresince yaşanılan bahçeler oluşturulur. Aslında su arkının geçtiği tüm araziler, söz edilen medreselerin vakfiyesidir. Yıllar ve a sırlar su gibi akıp geçtikçe Vakıf/ Vakfiyeler mana değerinden çok şey kaybe der. Beytülmal niteliğindeki taşınmazlarının mülkiyetleri şahısların sahipliğine geçer. Böylece insanların, yer üstü akarlar için kullandığı vicdani tasarrufları, şahıslar lehine değişikliğe uğrayınca vakıflar mana değeriyle birlikte kaybolur.
Sarıveliler, 1990 yılında İlçe olduğu vakit idari yönden bağlanan tüm köyler (Tarihi derinlikleri olduğu için Başdere ve Lamos hariç) bölgeye yerleşen Türkmenler tarafından kurulmuştur. Esasında Başdere havzası, Türkmenlerin ilk kez yerleştiği bir yer olup daha sonra 1500 lü yıllarda Sarıveliler ve Adiller şeklinde ayrışmışlardır. Uğurlu Köyü’de konar, göçerlerin ilk kez yerleştiği bir yer olup Türkmen obaları köyüdür.
Uğurlu’da 1500’ lü yıllardan sonra iskan edilen oba sakinlerinde artış kaydedilir. Türkmenler yerleşik düzene geçince mevcut ekili taban arazileri kifayet etmez, su kaynakları yetmez hale gelir. Konar göçerlikten yerleşik düzene geçen Türkmenler, hayvancılığın yanı sıra ziraatle daha çok uğraşmaya başlar. Topraklarından kaynayan suyun, kendi ihtiyaçları dururken göz göre göre altı km. ırak ta olan başka bir yere (Lamos’a) akmasını ve orayı mümbit hale getirmesini asla kabullenmez, içlerine sindiremezler.
Zaman içinde Lamos ile Uğurlu sakinleri arasında su için sürtüşmeler başlayınca Lamos’a akan Susanlı Suyu’nun arkında yıkılma, suyun Uğurlu Köyü arazilerine çevrilmesi sonucu günlerce süren su kesintisi..gibi hadiseler yaşanır. Bu durum Lamos ile Uğurlu arasında dönemsel gerginlikleri iyice artırır. Zira su yun düzenli akmaması sonucu Lamos’un bağ ve bahçelerinde kuraklık baş gös terir. Uğurlu halkı Susanlı Suyu ile yetiştirdikleri mısır (darı), fasulye ve diğer sebze ve kuru bakliyatı yoklukla boğuşan Lamos’lulara satarak onların taban arazilerinin mülkiyetini değişmeye/almaya başlar. Uğurlu Köyü sınırı, “Köy Gediği ve Tilki Deliği” mıntıkasında son bulurken sözü edilen değişim (Yiyecekle/ Arazi tırampası) sonucu Uğurlu sakinleri Lamos’un Beğyeri mevkisine kadar ulaşıp mülk sahibi olur. Her iki köyde suyun getirisi ve götürüsü en belirgin şekilde yaşanır. Böylece susuz yaşam yeniden şekillenir.
Uğurlu Köyünden Maliye Bakanlığından emekli Gn. Müdür yrd. ve Ye minli Mali Müşavir Sn. Ahmet Alagöz’ün; Annesi sofu kızı Fadime’nin soy kütüğünden (secere) akrabası Hüseyin Yüksel’in anı defterinde:
“Günder Köyü doğusunda, Fariske Çayının Lamos tarafı kenarına su değirme nin ilk kez yaptıran ve ticaretle uğraşan Uğurlu’lu Abidin Ağa (Ölümü:1829 yı lı), Susanlı Suyu ihtilafında iki köyü uzlaştırır. Susanlı Suyunun her gün munta zam Lamos’a akması, kesintiye uğratılmaması konusunda iki köy arasında anlaşma sağlanır. Böylece Lamos sakinleri kuraklıktan kurtulup rahat bir nefes alır. Abidin Ağa rahmetli olunca Lamos mezarlığına defin edildiği.” notu yazılı oldu ğun belirtir. Ancak yıllar ilerledikçe iki köy arasında Susanlı Suyu sorunu hararetin kaybetmeden sürer. Zira Su, her iki köy için gerçek bir hayatın başlangıcıdır.
Ermenek Kazası, 1920 yılında Silifke yerine yeniden Konya İline idari yön den bağlanırken taşrada iki nahiyesi görülür. Nevahi Nahiyesinin merkezi de Bednam/ Halimiye (Tepebaşı) yerine Davdas (Üzümlü) olarak belirtilir. Bu süre de Lamos’un köklü ailelerinden Gadızade Mustafa Öztürk’ün babası Gadı Meh met Efendi, Davdas’ta Gadılık görevinde bulunur. Davdas Gadısı Mehmet Efen dinin torunu, Lamos Köyünden 1930 doğumlu Mustafa oğlu Abdurrahan Öz türk; “-Amcası Gadı Mehmet oğlu Hakim/ Gadı Abdullah Öztürk’ün, (1960 yı lından sonra avukat, siyasetçi, devlet adamı, bakan Seyfi Öztürk’ün babası) Cum huriyet kurulmadan önce İstanbul Medreselerinde tahsilini tamamladıktan sonra çeşitli il ve Yalvaç.. gibi ilçelerin yanı sıra Ermenek’te Kadılık /Hakimlik yaptı ğını” belirtir.
Lamos ve Uğurlu köyleri arasında sürdürülen “Susanlı Suyu mülkiyeti so runu,” Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Uğurlu Köyü sakini ve 1926 yılında köy muhtarı Halit Aksungur (***) Ermenek Adliyesinde dava açarak mahkeme lik haline getirir. Susanlı Suyu sorunu mahkemeye verildiği yıllarda da Abdullah Öztürk Ermenek Hakimi olarak görevlidir. Bu davaya da o hakimlik ederek karar verecektir. Hakimin kararı; Ya Davacı tarafın karardan öncesi hakime bağlı endişeleri haklı çıkaracak. Ya da Davalı tarafta şoven duygu sonucu senelerce süren bir hoşnutsuzluk meydana getirecek nitelikte olabilecektir. Bu sonuçtan asla kaçış yoktur. Mahkeme Kararının bu yönde sonuç ürettiği yıllar sonra görülür.
Lamos’lu Hakim Abdullah Öztürk, konuyu tanık ve delilleriyle inceler. Da va konusu Susanlı Suyu’ nun yerden kaynadığı mekan ve suyun kullanıldığı Lamos Köyü bilmediği, yabancısı olduğu bir yöre değildir. Her iki köyün sakinlerini ve suyun yeryüzüne çıktığı mekan ile tarımda kullanıldığı araziyi ve suyun yaratacağı ekonomik katma değer ile sosyal faydayı iyi değerlendirir.
Susanlı Suyu davasına Lamos Köyünden Hüseyin Okumuş (Efendi) müdahil olur. Hüseyin Efendi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakın silah arkadaş larından Karamanlı Kazım Karabekir Paşa’nın maiyetinde bulunan bir zabit/ subaydır. Köyüne döndükten sonra Lamos Musa Paşa Beğ Camiinde hem imametlik yapar hem de caminin vakfiyelerin yönetir. Köyünde ve Ermenek İlçesin de sözü dinlenen eşraf bir askeri şahsiyettir.
Susanlı Suyu Davası birkaç yıl sürer. Hakim Abdullah Öztürk gerekli duruşmayı ve incelemeyi yaptıktan sonra konu ile ilgili kararını açıklar. Karara göre: “Susanlı Suyu haftanın Dört günü Lamos Köyüne ve Üç günü Uğurlu Köyüne akacaktır.” Lamos’lu Hüseyin Efendi bu kararı beğenmez ve itiraz eder. “-Susanlı Suyu, haftanın her günü Lamos’a akacaktır. Böyle bir karar verilmezse haftada dört gün akmasını asla kabul etmiyoruz” der.
Hüseyin Efendinin bu beyanı üzerine Hakim Abdullah Öztürk; “-Hüseyin Efendiye en son görüşünü bir kez daha sorar ve aynı cevabı alınca kesin kararı a çıklar.
“-Susanlı Suyu haftanın her günü Uğurlu Köyüne akacaktır. Hayırlı olsun” der. Böylece Susanlı Suyu’nun mülkiyeti konusunda adli makamlar son sözü söyleyince su, Uğurlu Köyünün olur. Hakim, kararıyla konuşur.
Lamos’lu Hakim Abdullah Öztürk’ün su kararını vermesinden sonra 1934 yılında Ermenek Hükümet binasında yangın çıkar. Bu yangında Ermenek’in adli ve tarihi sürecine yönelik tüm kıymetli evraklar yanıp kül olur. Susanlı Suyu ka rarı da bunların içerisinde olduğu sanılmaktadır. Lamos sakinleri bu kararı yangından sonra bir da ha araştırmaz, takip etmez. Konuyu sineye çekerler ve su mülkiyeti davası yaşanmış bir hikaye olarak tozlu raflarda yerini alır. Bize de bu hikayeyi yazmak düşer.
Susanlı Suyu, günümüzde Uğurlu Köyünün içme suyu ihtiyacını karşılar. Lamos Köyü içme, sulama su ihtiyacını halen başka kaynaklardan temin etme çabası içindedir.
Lamos ve Uğurlu sakinleri kardeşçe, bir ve iri yaşamlarını sürdürmektedir.
Ne mutlu soydaş ve kardeşlerin; Bir, İri ve Diri olmasına.
(*-Lamos: Tarihi süreçte; Lemos, Lamus, Lamıs, Lamas olarak söylenir.)
(** -Susanlı: Tarihi süreçte; “Sinanlı, Sinan Gediği” olarak mevkilendirilmiş.)
(***- H.Aksungur oğlu Ali Aksungur,1944 y.da Lamos’un ikinci öğretmeni olur.)
Şubat/2021
Süleyman YILDIZ
(Lemos 5303)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.