FITRATIN KADAR KONUŞ ADEM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Her şey bir elma ile başladı Adem. Alt tarafı bir elma yahu. Sen başlarda konuyu o kadar da yanlış anlamamıştın aslında. Fıtratından uzaklaşmak için binlerce yıl geçmesi gerekti. Sen sanırım aslında durumun nasıl olduğunu unutmuşsun. Adem veya Konfüçyüs fıtratına dön yoksa fena olacak. Demek ki yine kolları sıvayıp sana ta en baştan, o elmadan o ilk ısırığı aldığı günden bugüne dek olanları kısa bir özet geçmek gerekiyor. Kutadgu Bilig’ de haddini bilsin artık.
Sürekli diline dolayıp dinsel temalarla süslediğin fıtrat var ya Adem, işte o senin bana giydirmeğe çalıştığın bir beden küçük olan betimlemen. Bizler Adem ve Havva iken aslında fazlası ile Anaerkil bir yaşam biçiminde sevişiyorduk. Cinsel tabuların olmadığı, kadının bırak üstün olmayı tanrısal bir varlık olarak görüldüğü bin yıllarca yıl yaşanmışlığımız var bizim seninle Adem. Edinilmiş ne kadar veri, kaynak, tarihi eser, doküman varsa bize bunu söylüyor canım. Üzgünüm ama ilk peygamber Adem babamızın yaşadığı zamanlara bilinen tarihsel en yakın zamanlarda sen değil ben birincildim. Bu nedenle akıllı ol ve fıtratına geri dön!
Toprak ana ve Bereket Tanrısı seni kutsasın ki Adem sen o elmayı yediğin günden beri çoğalmanı bana borçlusun. Önceleri avlanırken, mağaralarda kalabalık bir yaşam sürerken Aile toplumun yapı taşı değilken, henüz yerleşik hayata geçip eline dinsel metinler alıp savurmuyorken, endüstri çılgınlığı seni benden bunca uzaklaştırmamışken biz bir bütündük. Avlanıp eve ekmek getirmen gereken günlerde bile bana ‘’ Kalk da şu ceylanın derisini yüzüp önüme koy. Bir de o suratına gülümseme ekle. Kadın dediğin müşfik olur, erkeğinin sözünü dinler, mağarasından dışarı başını çıkarmaz’’ gibi laflar etmezdin ki zaten öyle bir fıtratın yok senin.
Doğurganlık tarihler boyunca benim gücüm olmaya ve sen de bu güce saygı duyup hakkını vermeye devam ederken ne ara ‘’ kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin’’ demeye başladın. Aslında bilinen ilk tarihsel dönemler de sen doğurganlığın defalarca kez heykelini yapıp önünde diz çökensin Adem. Şimdi söyle bana, hangimiz fıtratımızdan uzaklaştık? Yin ve Yang tamamen senin ürettiğin yepyeni bir fıtrat sembolüdür. Çin kendi tarihini kılıçları eline alan erkeklerden önce hiç bilmiyormuş gibi davranabilir ama ana soylu insanlık tarihi orada öylece duruyor.
Ana soylu ne demek Adem? Bu senin esas fıtratının ne olduğunu anlatan bir tarihtir. Eski zamanlarda kendi kanından olanların klanı ile cinsel aktivite yapılamazmış. Bu yasa daha biz maymuna benzer canlılarken den beri böyleymiş. Kandaş olan yasakmış yani Adem. E, çok eşlilik de yasak, günah değilmiş. Yani bir kadın isterse dört, isterse on dört eş edinebilirmiş. Bu kural erkekler içinde geçerli tabi. Burada eş tanımı şimdiki aile birliği tanımına göre değerlendirilirse hata edilir. Yani hangi çocuk, hangi erkeğin olduğu da bilinmezmiş. Bu nedenle klanlar, boylar kadınların adları ile anılır, aynı kılandan olan kadın ve erkekler çiftleşmezmiş. İnsanın aklına Habil ve Kabil ve dahası karındaş üreme yolu ile çoğaldığımız geliyor değil mi? İşte sen o elma işini hep yanlış anladın, diyorum ben sana Ademciğim. Yabanıl toplumların bozulmadan günümüze kadar gelmiş olanlarına biraz odaklanırsan gerçekleri daha net görebilirsin. Avusturalya yerlileri, Afrika’nın bozulmamış kabileleri gibi kapitalizmin dişlerini henüz geçiremediği topluluklarda kadınları sokak ortasında katletmezler, kocalar tahakküm uygulamaz, kızlarını mal gibi alıp satmazlar, kadınlar savaş mahsulü sayılmaz, kadınlar evet kadınlar Adem erkekler ile omuz omuza aynı çadırın, mağaranın, damın, çatının altında birlikte, bir olarak yaşarlar. Toplumun en küçük yapıtaşı aile diye bir şey yoktur. Birlikte yaşanılan ve mücadele edilen hayatlar vardır. Erkeğin ve kadının görevleri sıralaması ve bu sıralama içinde kadınların sosyal hayattan azledilmesi yoktur. Kadınlar, toplayıcılar olarak aslında tarım toplumunun ve sonucunda da yerleşik hayata geçisin ana faktörüdür. Kadınlar, modern hayata geçisin esas yol göstericisi olarak aslanları kovalayan Adem’e alet kullanmayı, toprağın kıymetini öğretip onunla beraber medeni bir toplum olmayı Ademe ilk öğretendir. Ancak zavallı Havva başına geleceklerden haberli olsa belki de o Ademi o aslan yiyene kadar beklerdi. Düşün ki açlıktan bir dönem yamyam bile olmuş insan ırkı onca ilkelliğine rağmen asla ‘’namus cinayeti’’ (katliamın, barbarlığın, psikiyatrik hastalığın süslü sonucu) işlememişlerdir. Birbirini yiyen Pekin insanı veya kelle avcılığı yapan tikelciler bile kadına sadece kadın olduğu için şiddet uygulamayı reddetmiştir. Aslında düşünürsen Adem fıtratından sapıp insan dışında bir varlığa dönüşen sensin.
Tarihsel süreçte ilk kardeşlik tanımlamasından bu yana elimizde kalan şey ‘’karındaş’’ olmakla ilgilidir. Zaman içinde erkeğin soyadını alarak ilkel toplumlardan daha ilkel bir kafa yapısına geçmiş olduk. İlk başlarda hangi uterusdan doğdu isen kardeş olma meselen orada bitiyordu. Mantıklı düşünürsen konu zaten esasen budur. Piç, bir çocuk için baba sorgusu mevcuttur değil mi? Oysa annesi belli olmayan bir çocuk bahsi geçmez. Bir babalık testi gerçeği falan da vardır. Yani ANNE tektir. Anne bulmak gibi bir sorunumuz da yoktur. Dur bakayım bu benim vajinamdan mı doğmuş demeyiz. Doğurduğumuz çocuğu da biliriz. Ama bir Adem baba olacağında illaki haberdar edilir. Eğer bilgisi dahilinde doğum olmamışsa ruhu duymadan dünyanın dört bir yanında çocukları olabilir. İlkel toplumdan bu yana bize annelik tespiti mi yoksa babalık tespiti mi daha kolay yapılacak bir şey gibi gözüküyor? Sen zeki bir insan cinsisin Adem. Sen de bir kez daha doğduğun annen de dahil olmak üzere aile kavramının kimin karnının üzerinde yükseldiğini pekala biliyorsun aslında. Zaten mağaraların önünde dinozorlarla oynarken hiçbir çocuk diğerine, ‘’Sen bir piçsin. Git, bizimle oynama’’ dememiştir. İlkel insanların hayatı bizlere nasıl daha insanca olunuru çok iyi ifade ediyor sevgili Adem.
İnsanın iki büyük gereksinimi vardı. Öncelikle beslenmek, ikinci olarak cinsellik. Cinsellik en ulaşılabilir ve tehlikesiz olanı iken kitaplar dolusu dinler boyunca ne diye cinsel tabular ve yasaklar deklare edilmiş olsun ki. Hem de tüm bunları kadın bedeni üzerinden ne demeye sayfalar dolusu günahla önümüze getirsin. Kaldı ki her insan türünde en az bir dönem yamyamlık tarihi varken bunu yapsın ki dinler. Düşün! İnsan insanı yiyormuş açlıktan yahu. İlk insanlar kendi klanından olanların yenmesini yasaklamış. Durum bu derece ciddi tabulara, totemlere dönüşmüşken aç insanın işi gücü yok da Havva’nın incir yaprağının boyunu mu konuşmuşlar. Yapma lütfen. Ne yani Havva komşu mağaraya boş tabak geri çevrilmez diye pişirdiği deve etinden götürürken vahşi hayvanlar tarafından yenilmeyi, hatta insanlar tarafından yenilmeyi düşünmeyip de tecavüze uğramayı mı düşünmüş de gece vakti üzerine ayı postu giyip uzun elbise yapmış kendine. Yine de tecavüze uğradığında tecavüzcüsü ‘’O saatte mağaranın dışında ne işi vardı?’’ diye mi sormuş? Bu mu yani fıtrat?
Totemcilik sürecinde bile tanrısal varlıklara dönüşen yasaklı listesi yokmuş. İnsanlar yiyecek için bir arada yaşamayı öğrenip kolektif çalışmaya başlamışlar. Bu bir arada çalışma modeli kadının eseridir. Nasıl mı? Şimdi siz Ademler doğadan örnek göstererek Havvanın doğurganlığının aslında onun aynı zamanda zayıflığı olduğunu öne sürüyorsunuz ya. O aslında öyle değil Adem. Doğaya dikkatle bakacak olursan erkek ögelerin, şiddet yanlısı, anlaşmacı tutum içinde olmayan, sürekli gergin ve kızgın olduklarını görürsün. Oysa dişilerin doğurgan, eğitici, bir arada durmayı ve güven içinde olmayı sağlayıcı davranışlar içinde yavrularına sahip çıktığını görürsün. Bu durum insan cinsinde de mevcuttur. Kadınlar, bu davranış biçimleri ile hem dişilerini hem de erkeklerini toplum olma yolunda eğitmiştir. Özellikle etobur hayvanlara bakarsan bireysel yaşarlar, kendi yiyeceklerini kendileri edinirler ve asla başkası ile paylaşmazlar. İşte bu hayvan türlerinde bile dişiler yavrularına yiyecek temin ederler ve onların hem hayatta kalmasını sağlarlar ve hem d o yavrulara hayatta kalmayı öğretirler. İlkel insan da tıpkı böyle idi. Düşünsene erkek hayvanlar gibi davranışları olsa idi insan dişisinin de ne üreyebilirdik ne de hayatta kalabilirdir. Bir yavru iken savunmasız halde dişiler de erkekler gibi yavruları bırakıp gitse sence dünya nasıl olurdu? Hangimiz daha güçlüyüz? Hangimiz daha benciliz? Hangimiz türün devamını sağlamış? Doğurmak sence hala eksiklik mi? Anabakım davranış şekli sayesinde milyonlarca yıl sonra hala buradasın ve bu yazıyı okuyabiliyorsun Adem. Bunu asla unutma. Dişiler de erkekler gibi bireyci davranış biçimi geliştirmiş olsa idi aslında genel olarak insan dahil hiçbir canlı türünün devamı olmazdı. Bitkisel yaşardık artık.
Etobur veya ot obur tüm hayvan türlerinde erkek cinsi bireyci, rekabetçi, uyum içinde yaşamaya elverişli olmayan cinstir. Bu durum toplumsallaşmaya gidildiğinde de değişmediği için erkek hayvanı dişiler için savaşmaya, dişiler üzerinde üstünlük kurmaya devam etti. Tüm savaşçı tantana arasında dişi insan, insan gruplarını bir arada tutmaya milyonlarca yıldır devam etti. Kadın, insan topluluklarının neredeyse her açıdan mimarı iken gelin görün ki şimdi ‘’İstanbul Sözleşmesi’’ kadar bile edemiyor.
Bir şiire hiç yakışmayacak
Bir kelime gibi yaşıyorum şimdi.
Fıtrat dediğimiz şeyi Kafka’ya sormak lazımdır. Babasının otoritesi altında büyürken şekillenen şey midir fıtrat?
Kadın fıtratı nedir mesela? İçinde büyüdüğü taşlaşmış yapılanmanın ortasında ruhuna diz çöktürülürken isyanının dile gelemeyişi midir? Töresel imgelerle sunulan, sınıfsal, cinsel ötekileştirmenin öğrenilmiş çaresizliği midir kadın fıtratı? Yabanıl duygulara yabancılaşırken şehirli, yeni moda fıtratlarımız ile biz insani olan ne varsa kitaplara hapsedip dilimizin ucunda şiirden şarkı sözleri ile köpüren dalgalarla paylaşılan bir video görüntüsünde geçen yüzlerce katledilmiş kadının akıbetini beklemek midir fıtrat?
Deniz...
YORUMLAR
Dini evirip çevirip, eğip büküp kendi iğrenç dünyasında yarattığı şablona sığdırmak için her türlü cambazlığı yapanların bu konudaki beyanları da hükümsüzdür.
Bu zihniyet değil midir, çalıyor ama çalışıyor diyen.
Bu zihniyet değil midir israfın dibine vurmuş naylon peygamberin gönüllü marabalığına soyunan.
Bunlar değil midir sabilerin ırzına geçmeyi dinin tırtıkladıkları ayet ve hadislerine yamayan.
Kadın ve erkek her konuda eşittir.
Bunu tartışan embesil ne Müslüman ne başka din mensubudur ne de insandır. Ayrı bir türdür. Onu söylemeye de terbiyem müsaade etmez.
Yazını ve yerini kutlarım abim.
Den(iz)
Hay ağzına sağlık be Abi. Buradan sonrası zaten lafügüzaftır.
En sevdiğim Ademlerden birisin abim.
:))
Sevgilerimle...
Kadin erkek herkes haddini bilmeli, hak ve hukukunu bilmeli
Rahat etmek istiyorsa
recetesini yaratanindan alip uygulamali...gerisi bos caba
Den(iz)
Rahat bıraksanız da rahat etsek. Yüzyıllardır Ademden çektiğini düşününce rahatsızlık sebebimiz ademler gibi duruyor. Artık YETER Adem! Haddini bil Adem!
Sevgilerimle...
Mustafaoğlu İlyas
Daha çok yakın bir zamanda "Kadın şeydan" diyen birisi .. Daha sonra "Benim anam bir melekti" dedi.
Kadın memeli hayvan bile oldu... Ondan dünyaya geldikleri halde bu yakıştırma ile o zaman kendilerinin de birer "Hayvan oğlu oldukları" akıllarına getirmeden.
Ama hepsi pekala da biliyor ki, Kadın olmasa onlarda olmazdı.
NOKTA
Den(iz)
Böyle güzel bir NOKTA ardından sussunlar ve yaptıkları eziyetleri durdursunlar artık.
Sevgilerimle...
Ne erkek ne kadın önde olmalı , yan yana olmalı ki denge olsun huzur olsun.
Ne erkekler kadınsı ne kadınlar erkeksi olsun. İşte şöyle olsun yok böyle olsun ... diye uzar gider temennilerim ama...
Ama şu bir hakikat sanki:
Dünya asla yaşanabilir bir mekan olmayacak Ademin oğul ve kızlarına.
Biz kendimizi gerçekleştirmeye geldik ; yaşanan her olay ve durum buna hizmet ediyor.
Hak ve haksızlık bazen görünenin arkasında çok başka saklı bir gerçeğe hizmet ediyor olabilir. Muhteşem bir adalet var dersem herkes: hadi canım sen de diyebilir..
Desinler, ben ve onlar ve herkes kendi algısı içinde kendi zihninde inancında renginde inanıyor. Bizler de inandığımızı kabul ediyoruz.
Henüz insan olma sürecinde evrimleşen bir dünya seyrediyorum.
Tekamül tamamlanmadı, insan olmak aşamalarında çokça vahim süreçlerden geçiyoruz.
Farkında olan geçecek anlamayan güç müptelası olansa kaybedecek.
Yazın beni bu yöne sevk etti.
Emeğin var olsun, yazı için teşekkürler.
Gündeki başarısını kutlarım.
Saygımla.
Den(iz)
Konusu kadın olan bir yazıda kadınların konuşması benim için en önemli başarıdır. Nasıl düşünürsek düşünelim ''adalet'' sorgusu yaptıran bir insan düzeni içinde öyle boynumuz büküldü ki kederim tarifsiz. Umarım dediğin gibi bizi gören ve bilen ilahi sevenimiz vardır ve bize de adil olanı sunar.
Sevgilerimle...
Efendim,
Edebi cümlelerle yazdığınız tüm yazılarınızı okumaya çalışıyorum. Haliyle katıldığım fikirler olduğu gibi bana ters düşenler de vardır. Yine de kıvrak zekanızdan ve bilgi birikiminizden çok yararlanıyorum desem, inanın mübalağa yapmamış olurum. Çünkü yazılarınızda görüp takdir ettiğim; pratik, çabuk ve sonuçları başlangıçta analiz eden geniş bir bakış açınız vardır, güçlü kaleminize hayran kalıyorum.
Tüm ademlere hitaben ders verici niteliğinde bir yazı okudum… Edebi yönüne hiç bakmadan yazının içeriğini elbette çok önemli gördüm. Doğru düşüncelere teşekkür etmekten başka katkım olabilecek bir söz bulamadım, üstadım...
Kadın deyince akan suların durması gerekirken; nice gözü dönmüş ademlerin yüz yıllardır sürüp gelen vahşiliklerini savunacak kadar vahşi olmak istemem. Kadınsız bir dünya düşünmek insanlığı inkar ile eş değerdir.
Ademlere göndermiş olduğunuz mesajlar yerini bulmuştur. Bu anlamlı yazıyı okuyan hiçbirinde sadistlik, vahşilik olacağını sanmam. Kadına yapılan şiddete karşıyız, hayatı ortak olarak görüyoruz.
Efendim, genel olarak yazınızda belirttiğiniz fikirlerin çoğuna katılıyorum, ancak izninizle bazı cümle ve paragraflara değinmeden edemeyeceğim, katılmayabilirsiniz tabi.
“Sürekli diline dolayıp dinsel temalarla süslediğin fıtrat var ya Adem, işte o senin bana giydirmeğe çalıştığın bir beden küçük olan betimlemen. “
Hiçbir bir ilahi din kadınları küçüksememiştir, hele İslam dini asla. Aksine kadınları küçümseyen din değil, sizin söyleminizle adem yani erkil düşünceye sahip herkes; bizden önce yaşayanlar ve şu an bile.
‘’ kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin’’
Bu söylem ve kadını küçümseyen diğer söylemlerin tümünü kabul etmiyorum. Söylenmesinde dahi tahammül edemediğim yukarıdaki cümleyi ademlerin hangi atası söyleyip günümüze kadar halen güncelliğini korumuşsa, o atayı lanetliyorum.
“……. maymuna benzer canlılarken den beri böyleymiş. “
Ademoğlu maymundan türememiştir. Elmayı ısıran Adem ile Havva’nın doğurganlığını düşünürsek çocuklarının insan olarak dünyaya geldikleri bilinir ki, siz de yazınızda belirtmişsiniz, iki çelişki bir yerde olmamalıdır.
“E, çok eşlilik de yasak, günah değilmiş. Yani bir kadın isterse dört, isterse on dört eş edinebilirmiş. Bu kural erkekler içinde geçerli tabi. Burada eş tanımı şimdiki aile birliği tanımına göre değerlendirilirse hata edilir. Yani hangi çocuk, hangi erkeğin olduğu da bilinmezmiş. “
Yukarıdaki cümleler bana ALDOUS HUXLEY 'in "CESUR YENİ DÜNYA" kitabının temel düşüncelerini oluşturan tezleri hatırlattı. “ Herkes, herkes içindir. Toplu Se… “ gibi, edep gereği yazmak istemediğim benzer çok söylemler vardır. Bu tür söylemler, görüşler veya düşünceler şu uygarlık çağına aykırı olarak görüyorum. Hele genç Türkiye Cumhuriyeti Devletinin medeni kanunlarına çok aykırıdır.
“Doğaya dikkatle bakacak olursan erkek ögelerin, şiddet yanlısı, anlaşmacı tutum içinde olmayan, sürekli gergin ve kızgın olduklarını görürsün. Oysa dişilerin doğurgan, eğitici, bir arada durmayı ve güven içinde olmayı sağlayıcı davranışlar içinde yavrularına sahip çıktığını görürsün.”
Doğru söze ne denilir, değişinizle adem yani erkek gerçekten bencildir, kendisinin yaptığı her şey mübah, kadının yaptığı günahtır. İkisi de aykırı olanı yapmasınlar.
Yine de “Allah biz ademleri ıslah etsin “ derim.
Mehmet Burhan AKIN tarafından 12.4.2021 17:59:50 zamanında düzenlenmiştir.
Den(iz)
Sizin gibi yetkin bir kalemin yazdıklarım hakkında söyledikleri benim için güzel ve anlamlı bir armağan gibi. Teşekkür ederim.
Elbette ki farklı düşünüp farklı bakacağız zaman zaman. Ne güzel böyle açıkça fikirlerinizi ifade edebilmek. Ben çok memnunum.
Sonuç olarak adem konusunda hemfikir olmak da aklın yolu bir olunca mümkündür.
Katkınızdan dolayı teşekkür ederim sevgili Adem
:)
Sevgilerimle...
Den(iz)
Sevgilerimle...
Dünya çok daha güzel ve yaşanılabilir bir yer olabilirdi aslında...ve evet dediğin gibi eskiden cinsiyetçi bi tutum olmaksızın insanlar ilkel bir çağda bile bir arada yaşayıp geçinebiliyordu ve hatta anaerkil düzende kadınların söz sahibi olup öne çıktığını ve üstün olduklarını görüyoruz...zamanla bu dengeler bozuluyor...doğurganlığı ve sorumluluğu almasıyla, tarımdan hayvancılığa geçişle kadının konumu da el değiştirip gitgide arka plana itiliyor...
Özel mülkiyet kavramlarının da işe karışmasıyla avcı-toplayıcı toplumdan ataerkil döneme evriliyor zaman...Erkeğin evi geçindirme derdi, kadının da ona bağımlı olma fikri de bu süreçte yaygınlaşıp iyice benimseniyor sanırım...hoş sen zaten daha detaylı ve en ince ayrıntılarıyla çok güzel anlatmışsın...
Çok eskilere de gitmeye gerek yok geri kalmış toplumlarda kadınların da hayvan yerine konulup, başlık parası olarak büyükbaş hayvan karşılığında verildiğini değil resmen satıldığını görüyoruz...yani kadının bi söz hakkı yine yok, hatta satılmasını da geçtim, seviyor mu? gönlü var mı? bu bile sorulmuyor...
Yeri geliyor diyoruz ki modern çağdayız artık ilkel çağda yaşamıyoruz bunların hiçbiri kalmadı o eskidendi falan ama hayır efendim günümüzde bile bu ve bunun benzeri birçok örneğini görüyoruz, duyuyoruz, okuyoruz ve biliyoruz...kadına ve çocuğa şiddetin, tecavüzlerin, ölümlerin kol gezdiği ve artık suç bile sayılmadığı bi yerde sen kalkıp kadın haklarından ve kadının statüsünden bahsedeceksin olacak iş mi?
Tabi burda yine dini inançların da iyice çarpıtılıp saptırılmasıyla kadına biçilen rol de değersiz, sinik ve ezik, itilip-kakılan ve hatta üstünde her şeyin hak olduğu bir varlık haline dönüştü...
ne demişti Karl Marx "din toplumun afyonudur"...haksız mı peki? şu geldiğimiz-gerilediğimiz duruma bakınca çok da haksız sayılmaz...
Tabi kadının da kendine değer vermesi, her şeyden önce kendini sevip sayması ve artık aynada görmesi gerekiyor...artık kabuğunu kırması ve başını o kumuldan, o ıssız ve sessiz ve de her söyleneni yapan, her şeyi kabullenen evcimen dünyasından dışarı çıkarması, gözlerini açması ve sesini duyurması gerekiyor...
Biz taşlarımızı hep eteğimizde biriktirip saklamışız, sabır küpü gibi hep etimize uslu uslu batırmışız artık onları yerinden oynatmanın ve kurtulmanın vakti geldi de geçiyor bile...
Ben tarihi çok sevmem ama senin bilgece kaleme aldığın bu yazını tıpkı bir kitap sayfasını okuyormuşum gibi sürükleyici ve güzel buldum Deniz...hele ki bir kadın olarak gurur duydum...
Duyarlı yüreğine selam olsun canım...çokça sevgiler...
Den(iz)
Tüm yazdıkların içinde kadının kendine değer vermesi ile ilgili olan bölümün ayrıca altını çizmek isterim. Silkinip içindeki yabanı görmeli kadın. Kurtlarla koştuğu zamanı hatırlamalı. Aslında ruhunda coşan amazon fırtınasına kulak vermeli. Kadın ki milyon yıldır ayakta kalan bir türün anasıdır. Bu ne muhteşem bir özbenlik, bir düşünsene. Diyorlar ki insan kibri kadardır. Oysa ezip geçtiği yolları ve mücadeleyi görünce evrimsel süreçte gerçekten de insan bir mucizedir ve onları biz doğuruyoruz. Tüm Havvalar artık uyanmalı!
Yazının işleniş biçimini sen beğendin ya Gule, Gule yani,beğenmiş! wuhuwwwwwww daha ne olsun.
Saygılar sevgili Havva...
:))
Sevgilerimle...
Gule
Ayrıca bana yazdığın cevap da yine çok anlamlı ve güzeldi...
Den(iz)
Den(iz)
Teşekkürler sevgili Adem.
:)
Sevgilerimle...
Herkes fıtratı kadar konuşsa
ne güzel olurdu dünya bir an düşündüm Denizim
kalemine yağmur değmesin
kutluyorum.
fazlasıyla günü hakketmiş yerine de çok yakışmış
sevgilerimle
Den(iz)
Yine bir kucak gül ile sayfamdasın. İyi ki varsın.
Sevgilerimle sevgili Havva
:)
Konişmirem;))) sustum...
en iyisi bi şiir yazam sana, ANCAAAAAK kimse kıskanmaya;))
sayfada bir gül esmiş
kızarmış batan güneş
havva ademe eşmiş
Ne mutlu BANA dünya
SEVGİLERİMLE
Den(iz)
:))
Güzel şiire teşekkürler Adem.
Sevgilerimle...
MÜSLÜM BAYRAM
o dediğin doğada hayvanlara has özellik
oysa insanoğluna Yüce yaratan akıl ve fikir vermiş
neyi nasıl yapacağının yolunu cizmiş
anlamak istenmeyenler işine gelinmeyenlerin tümü, susuz fıtrat havuzuna atılmış
aynen torba yasası gibi
oysa şiirde de bahsettim havva ve adem eşmiş diye, o halde kötülük niye?
dünyayı iyilerin birlikteliği kurtarır, o birliktelik olmadan da asla diyorum
nice sevgimle
İlk insan(lar)ı ben de çok düşündüm ve çok merak ettim. Araştırma gereği duymadım. Çünkü ben her sorunun cevabının insanın aklında ve içinde olduğuna inanıyorum. İnsan iç dilini öğrenince bir şeyler seziyor en azından. Mesela ben şunu sezdim. Ben ne kadar bilgiliysem, içimdeki duygularla hangi yönlerde ilerliyorsam ilk insan da aynısı olmalı. Küçük bir bebeğin büyüyüşünü, beslenmesini, oynamasını, dil öğrenmesini, basit cümlelerden sonra zor ve anlamlı cümle kurmaya başlamasını iyi izlemek lazım. Adem orada bence. Adem mağaradan vs den çok 4 yaşındaki bir çocuğun, desteksiz, özel derssiz, kalemsiz, kitapsız kendi kendine anlamlı cümleler kurmaya başlamasında, mantığını işletmeye başlamasında, ilginç ve zor cümleleri kolayca doğru anlayabilmesinde. Matematiğin yarısı milattan önce bulunmuşsa ve gözümüzün önünde her doğan adem ya da Havva harika bir canlıysa ilk adem de aynısı hatta daha ilerisi olmalı. Şunu da fark ettim, insanın ilk 6 yaşta kendi kendine öğrendikleri başardıkları muazzam, ne zamanki okula başlıyor ve bir başkası ona öğretiyor başarısızlık günleri de başlıyor insanın. Demekki ilk insanlar kesinlikle daha başarılılardı. Daha çok kendi kendilerine idiler, özgürdüler çünkü.
kader hamağı tarafından 12.4.2021 06:56:47 zamanında düzenlenmiştir.
Den(iz)
:))
Sevgilerimle...
Yok yok biz o ateşi keşfetmeyecektik. Ne olduysa ondan sonra oldu...
Hay allah!
Den(iz)
:))
Sevgilerimle...
Bir belgesel tadindaydi okuduklarım.
Belgeselin sonunda çita yine avını yiyor ve biz tüm caresizliğiyle çırpınan o masum ceylan için üzülüyoruz.
Sonra da doğanın kanunu diyoruz.
Üzüntümüz geçiyor, başka bir kanal açıp çok da komik olmayan dizilere gülüyoruz. Çünkü o ceylanin acısını unutmak istiyoruz.
Den(iz)
Sevgilerimle...
Her şeyi yanlış anlamışsın Havva.. İnsanın şeytanlaşmış düşümceleri ve eylemleri değildir Adem ile Havva işe Adem diye başladığımızda aslında her şeyin bilgine sahip olan bir varlık olarak varolan bir yaşamanın kendi tekamülünün bütünleyicisi olmaktan ötedir Havva.. Herşeyin bilgisi Havking ceviz kabuğuna sığdırdığı evren algılamasından öte birşey dir. Tüm evrenin 16 saniyede oluştuğunu varsayarsak insanın bu oluşumdaki yeri kayıtlara geçecek değerde bile değildir oysa insan tüm evrenin kendi gerçekliği olduğunu düşünecek kadar kibirdir. Bu kadar kibirli bir varlığın bırak kadını evrene nasıl musallat olacağı hatta olduğu malumumuz iken sadece Adem e kızmak keşke sorunlarımızı çözseydi... Mesele ne Adem ne Havva insan için.. Bir günah için niyet varsa muhakkak bir incir bulunur suçlanacak...
Den(iz)
Farklı bir bakış açısı bu anlatım. Bilim herşeyi çırılçıplak ortaya koyan X-ray ışını gibi bize adım adım insanın evrendeki hiçliğini anlatıyor. Bu elbette ki real bakış açımız olmalı. Ancak benim anlattıklarım da tamamen bilim. Tarihin ve Dünyanın tozuna toprağına bulanmış kanıtların izdüşümü işte. Cinsel farklılıklarımız farklı dönemlerde bizi diğerimize bilinçli veya bilinçsiz üstün kılmış. Yüzyıllardır sıra sizde idi ve bundan hiç rahatsız olmadınız. Bu da bir gerçek.
:))
Sevgilerimle...
Atilla Çakıroğlu
4700. Benim eksik, artık sözlerimi işitmeni, benim kötülükler düşünen canımın işvesini düşünüp durdum, özleyip yattım. Benim sence mâlum olan kalp akçelerimi sağlam para gibi kabul ettin. Şuh bir küstahın küstahlığına gösterdiğin hilme karşı bütün hilimler, bir zerreden ibaretti. Dinle bak, hizmetinden ayrıldığım andan itibaren nelere uğradım: İlk önce benim için ne evvel kaldı, ne âhir… ön de gözümden kalktı, son da! İkinci, ey güzel sevgili, çok aradım ama sana bir ikinci bulamadım."mevlana Celaleddin Rumi"....
İnsan o dur ki kendinle iyilik edenle kötülük eden arasında bir fark görmez... Der bir derviş.. bir dereden bir tepen bunları yazıyor olmamın sebebi sevgili alev Alatlının kadere karşı koy a.ş. Kitabını okuman için tavsiye.. okuyunca "dünyanın dibine parmak atmak " deyiminin ne kadar güzel yakıştığını kahkahalarla gülerken aslında durumun trajedisi içinde şimdi de başka türlü anladım diyebileceğin bir pencere... Bende senin her seferinde beni anlamana şaşmıyor değilim... Az oku az :))) Başını belaya sokma... Sevgilerle kal...
Den(iz)
:))
Her zaman yerin baş üstüne.
Den(iz)
:))
Sevgilerimle...
Yaradılış hikayesinde kopukluklar ya da benim henüz bilmediğim bir başka hikaye var. Bana öyle geliyor ki bu yazıda birbirine benzemezler in iç içe geçmişliği var... Yazar Adem'i kabul ediyorsa mağarayı ve post ile örtünen insanı reddetmeli, yok diğerini kabul ediyorsa üzerine konuşulacak bir Adem ve Havva olmamalı diye düşünüyor insan. Bu iki birbirine benzemez i bir arada değerlendirebilecek tek seçenek Adem ile Havva'nın kurduğu medeniyetin bir tufan ile silinmesi - ki bu Nuh tufanı olursa her iki anlatıyı da besleyecek bir argüman olur.- sonrasında mağara dönemiyle başlayan, rehberi peygamberi olmayan ikinci bir dünya hayatı söz konusu olabilir bu ihtimal daha kabullenilesi geliyor bana hiç bir somut gerekçem de yok sadece öyle inanmak istediğim için... İnsan için, Melekler de) O'na: "Orada fesat çıkaracak ve kan akıtacak birini mi yaratacaksın? demişlerdi Bakara Suresi 30. ayet. Bizim fıtratımızı melekler böyle haber vermişken bu bozguncu adem oğlunu herhalde ancak kadın terbiye edebilirdi.
Kadının sırtından sopa karnından sıpa ne kadar aşağılık bir deyimdir.. Ve anası belli bir piçliği yaratan, alı koyan, zorlayan savuran, sömüren, kirleten ve bütün bunları sistemleştiren, acze düşütten erkeğin hoyratlığını dile getiren yazar ne kadar haklı...
Yazının hakkını tarif edecek daha kutsal bir şey yok o Anamızın ak sütü kadar helal bir sitem !
Tebrik ve sevgilerimle,
Sahir Neva tarafından 11.4.2021 14:05:32 zamanında düzenlenmiştir.
Den(iz)
Aslında benim harmanım bu. Benzemez sandıklarımızın yakınlığını kendime veya belki de reddetmek istemediğim masum inanç olguma ispat peşindeyimdir. Adem ve Havvanın ''insan'' tanımında tam olarak neye benzedikleri hakkında dini kitapların açıklayıcı bir tarifi yok gibi. Kurumuş çamur der, siyah ve beyaz toprak der, Tevrat başka Kuran başka bir hikaye der falan da ''ol'' denilip olan canlının tipi bir primata benzemez diye bir ifade şekli veya benzer şeklinde bir ifade şekli yoktur. Evrimin en önemli kanıtı ise insanların son yüzyıl içinde bile hem ömürlerinin hem de beden ölçülerinin değişmesi bile gösterilebilir. Bu sebeple mağara argümanı Adem ve Havvaya ters düşmüyor bence. Gökten inip villaya yerleştiklerini veya ellerine kazma kürek alıp çiftçi olduklarını düşünüyorsak mağara duvarlarındaki tasvirleri kimler çizdi?
Hz. Nuh konusu başlı başına tartışılır elbette. Ancak benim meramım şudur ki, içinde bulunduğumuz Dünyayı birimiz diğerine neden dar ediyor? Anlamaya çalışıyorum. Bin yıllar önce kadınları sevip baş tacı eden, hatta fiziksel güçlerine rağmen anaerkil bir yaşamı kabullenen erkekler, neden süreç içinde kadına bunca zulmü reva gördü? Anlamaya çalışıyorum. Hayvanların bile dişisine yapmadığı şeyi düşünebilen bir varlık nasıl oluyor da üreme ağacına böyle davranıyor. Mesela bir albatros bile dişisine romantik kurlar yaparken ''insan'' nasıl bu hale geldi? Argüman bol da Adem insan düşünmeden edemiyor. Saçı uzun aklı kısaya biz primat tüylerimizi döktükten kaç bin yıl sonra kavuştuk?
:))
Sevgilerimle...
Semboller eşiğinde yazı tamamen tarafgir görünse dahi söylenenlerin en azından yüzde 70 inin doğruluğunu kabullenmek gerekmektedir. Ilk toplumlar ilk mitlerde her zaman Tanrı ve Tanrıça kavramı olmuştur buda normalde cinsiyetsiz olarak görmemiz gerekenlere cinsiyet bağlamak hatasıdır zira bu bağlamda tek tanrılı dinlerde yine aynı ego cinsel kimligi birebir söylemesede arketipsel olarak erkek olarak vermektedir. Tabiki tüm toplumsal kaygı ve fantazyayı tek cinse bağlasakta ilk yerleşik toplumlardan itibaren günümüze kadar kadınların baskı altındaki yaşamları az yada çok sürmektedir, bazı dönemler bu azalmış bazen artmıştır hatta kadınlara tanrıça egosu sunulduğunda dahi belli sınıf kadınlar haricinde baskı unsuru var olmuştur. Elbette romanın yıkılışı ve ortacağ karanlığı asıl baskı unsurlarının oluştuğu döneme işaret eder ama bu başka bir yazının konusu olur.
Yazıda tarafgir olarak gördüğüm yer ise bireysel rekabetin savaşın rekabetin ve uyumsuzluğun sadece tek cins ile bir arada adledilmesidir. Oysa bu var olan türlerin hepsi için geçerlidir zira rekabet yaşam rekabeti üreme rekabeti yuva ve barınma rekabeti yaşayan her organizma için vardır. Ve doğurmak yada doğurma işi için katalizör olmanın pek bir örüntüsü olduğunu düşünüyorum zira tarih boyunca dogum sonrasi depresyonu nedeniyle birçok dişi tür yavrularını öldürebilir yada terk eder günümüze değin toplumsal kültür birleşimi bize annelik yada babalığı kutsal addetsede pek kutsal degillerdir ve kutsal olmamalıdırlar. İnsan nüfusunun aşırı derecede arttığı bu günlerde anne veyahut baba olmak için ehliyet gerekmektedir. :)))
Uzun bir yazı uzun konular ama söylenen çok şey haklı özellikle genç çocukları arzulayan harem kurmak isteyen kadınları meta olarak görenlerin sesinin aşırı derecede çıktığı bu günlerde.
Güz yazıydı pikachum :) fıtrat is coming
Den(iz)
Gel biz onu yüzde doksan yapalım.
:))
Şimdi sana bir kaç bilim insanının ismini yazacağım ve seninle kavga etmeyeceğim.
Robeıt Briffault, Analar
Marshall Sahlins, ("The Origin of Society")
Solly Zuckerman
V. Gordon Childe, Kendini Yaratan insan
. Wood Jones, Arboreal Man
William W. Howells
vs vs vs
Ben demiyorum bunları onlar diyor cınım.
Depresyona girip avlanmaktan vazgeçen bir aslan da olabilir ama bu aslanların geneli avlanmaz demek değildir efenim.
Son olarak,
Sen şimdi bana doğurganlık payemi vermiyor musun?
Hım o zaman kendini deniz atı olmaya hazırla piyadem. Valla bana göre hava hoş.
:))
Sevgilerimle...