- 674 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
MÜJDE BABA OLUYORSUN
Canım Sevgilim;
Sana bu muhteşem müjdeyi kucağına zıplayarak ve seni öpücüklere boğarak vermek isterdim. Ancak her zamanki gibi uzaklardasın yine.
Birtanem,
Baba oluyorsun baba! Doğru duydun. Evet!.. Gazetedeki o köşeyi okumak hiç adetim olmadığı halde geçen gün nasıl olduysa gözüm takıldı. Hani şu uzun beyaz saçlı, cinsellik ve aşk doktoru Haydar Dümen var ya canım ha o işte onun köşesi. Şöyle bir soru sormuşlar kendisine: Sevgilimle sanal ortamda aşk yapıyoruz. Bu durumda ben hamile kalır mıyım? Eyvah! Aldı mı beni de bir merak. Biz de seninle bu sonsuz ve derin aşkımızı yalnızca sanal ortamda hayaller kurarak yaşamıyor muyuz dolu dizgin. Ee hal böyle olunca, benim de içime bir kurt düştü doğal olarak. Ertesi gün kalkıp yakınımızdaki sağlık ocağına koştum erkenden. Test sonucu olumlu çıkınca...Bir sonraki gün soluğu bir jinekologda aldım. Muayene sonrasında doktor, benim dördüzlere hamile olduğumu söylemez mi ! Ah canımın içi bundan daha güzel bir müjde olabilir mi hayatta söyle bana!.. Doktor ayrıca, böyle bir olaya bu güne kadar dünyanın hiçbir ülkesinde rastlanmadığını, ancak bu durumun yakın zamanda teknolojinin doğal işlevi sayılacağını da söyledi.
Sevgilim; aşermem şimdiden başladı. Bir elimde telefon, diğer elimde sabaha kadar açık olan lokanta, pizzacı, kebapçı ve tatlıcıların (daha çok sütlü tatlılar çekiyor canım) telefon numaraları...Şu ana kadar 5 kilo almışım. Dün gece yarısı tutturdum: sakızlı Maraş dondurması diye. Kızım gidip alacak, ama geceler tekin değil buralarda, malum. 155’i aradık. Polis geldi. Birlikte gidip aldılar. Lakin polisler: Bu yaptığınız polisi gereksiz yere meşgul etme suç kapsamına giriyor! Bu yüzden zabıt tutmamız gerekecek dediler. Anlayacağın bizim oğlanlar daha ana rahmindeyken ülkelerine yakışır bireyler olduklarını kanıtladılar bir güzel. Solcu, Devrimci, Ergenekoncu olamasalar da!.. Daha şimdiden polis kayıtlarına geçmeyi başardılar ya, sen ona bak!..
Canım sevgilim, orada eline ne geçerse, yolla buraya. Hatta belediyelerden, valiliklerden, kaymakamlıklardan yardım iste. 5 kişiyi beslemek kolay mı a canımın içi.. 4 erkek can. Bir de obur anneleri. Var sen düşün gayri...
Bu kurumlar hanidir asıl işlerini güçlerini bırakmış, toplumun bu uyanık, asalak, satılmış güruhunu besleyip bakmıyorlar mı, bin bir çeşit haksız yardımlarla? Bakarsın şöyle göz ucuyla da olsa bize de bakacakları tutar. Ne de olsa hem Başbakanın tavsiyesini yerine getirmiş olduk bir çırpıda. Hem Türkün gücünü ispatladık bütün dünyaya! Daha ne olsun a gözbebeğim...
Ah!..Ablalarını görme hayatım. Uçuyor sevinçten. “Yıllardır bir kardeş özlemi çekiyordum, şimdi anında 4 kardeşim olacak!” diyor. Etrafımda pervane adeta. Yalnız bir durum var ki...Kız onu bilmiyor işte!.. Çocuklar doğar doğmaz elimizden alacaklarmış. Genlerini araştırmak, incelemek maksadıyla. “Babaları bizim için çok daha önemli. Asırlardır ’bir Türk dünyaya bedel’ sözünüzü hep duyardık, ama bu kadarını beklemiyorduk!” diyorlarmış.
Televizyon ve gazeteler seninle uzun uzun röportaj yapmak için, yine uzun kuyruklar oluşturdular daha şimdiden. Resimlerin afişlerin asılacakmış ülkenin her bir yanına. Hatta pullara basılacağı bile söylentiler arasında.
Bak Birtanem, sakın ola ki, hiçbir kadına şöyle göz ucuyla bile bakmayasın. Aman ha, aman! Ortalık çocuktan geçilmez olur, bilesin!..
Canikom; bu durumda ben de içimde ukde kalan ne varsa hepsini yapmak istiyorum haliyle.
Bunlar sırasıyla şöyle: Saçlarıma Kırmızı kurdele bağlamak, Kırmızı loğusa şerbeti içmek ve loğusa yatağıma girip, eski usul kaplamalı Kırmızı saten yorganı üzerime örtmek...
Ne kadar mütevazı, gözü-gönlü tok, soylu bir kadın olduğumu bir kez daha görüyor, anlıyor ve ne kadar şanslı bir erkek olduğunun farkına varıyorsundur değil mi sevgilim..
Canımın içi; sen de biliyorsun ki, bu güne kadar iki yakamız bir araya gelmedi bir türlü.
Gelen–giden onca ülke idarecileri, sorumluları başta olmak üzere ne kadar soyguncu talancı uyanık kurnaz açgözlü utanmaz varsa hepsi bizim gibi namuslu, onurlu, ahlaklı ve de dar gelirli-ama gani gönüllü insanların yakalarından kesip kesip, kendi yakalarını, dünyanın taa öteki ucuna kadar genişletip durduklarında,. bizim gibilerin Avrupa yakasına geçmesi bile hayal oldu.
Hatırlarsın..
Evlendiğimizde kuyumcu vitrinde bakıp bakıp iç çektiğim, Kırmızı kurdeleye geçirilmiş Beşibiyerde’yi bana alamamıştın ya hani..İşte şimdi tam sırası bana kalırsa.
Hemen Başbakana bir telgraf çek. Durumu anlat. O “en az 3 çocuk!” demişti. Biz 4 tane yapıyoruz! İnan bana bizi armağanlara boğacaktır. Vatandaştan gelenler de cabası. Bir anda medyatik olmamızın bize neler kazandıracağı ise, hayal tüccarlarının hayallerine bile sığmaz!
Bu fırsatlar ülkesinde zerrece adamdan sayılmayacak, yüzlerine tükürülmeyecek her kesimden, her türden niceleri, kısa
sürede ün şan servet sahibi olmadılar mı-olmuyorlar mı? Allah “yürü ya kulum!” dedikçe onlar bırak yürümeyi, dört nal koşuyorlar!..
Gene de O aç gözleri doymak bilmiyor bir türlü!!!
Bir de bizim halimize bak!..Onca yokluk yoksunluk çektik. Kimseler bilmedi. Ayrılık özlemiyle yandık. Kimseler duymadı. Bu çocuk işine de de az mı emek verdik Allahısen!..
En önemlisi de Türk Ulusu’nun‘çocuk sevgisini kanıtlamış olmadık mı bütün dünyaya böylelikle!..
Aç-susuz-işsiz-güçsüz ama, MUTLU! bir toplumuz Allah’a şükürler olsun! “Ne Mutlu Türküm diyene!”
(Zamanı Sorma Bana kitabımdan alıntıdır.)
8 mayıs 2010 cumartesi