- 483 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞİİR OKURUNA NOTLAR
ŞİİR OKURUNA NOTLAR
1
X
Şiire başlayışım çok iddialı değil.herkes 18’inde şairdir 20’sinde bitirir.ben onların bıraktığı yerden başladım.ilk şiirimi lisede yazmıştım. Hece ölçüsüyle idi. Kompozisyon dersinde hocamız şiir yazmamızı istemişti. Son dörtlüğün son mısraını yazamamıştım.sonra ne oldu nasıl oldu şiire başladım hatırlayamıyorum. Herhalde Sezai Karakoç’u tanıdıktan onun şiirlerini okuduktan sonra başladı bende modern şiir hevesi.yıllar sonraydı.ikinci fakültede öğrenciydim. Şiirlerimi toplayıp bir defter yapmıştım. Kasımpaşa’da bir otelde kalıyordum öğrenci arkadaşlarla bir öğrenci misafirimiz vardı Ankara’dandı herhalde. Şiirlerimi ona okudum. Ses çıkarmadı. yıllar geçti fakültede bir kıza aşık olmuştum. Alevden Güller 1-2 ve benzeri şiirleri yazmıştım. O yine gelmişti. Bu kez yeni şiirlerimi ona okudum. İşte dedi şimdi oldu. Bunlar gerçek şiirler. Bu kız senin şair olman için görünmüş sana. Kara sevdaydı. Hiçbir zaman yüz vermedi bana. Ben onun acısıyla bir sürü şiir yazdım.
2
Fen Lisesi öğretmenliğim yıllarında yazdığım şiirlerden. Bu öğrencilerin zeka pırıltıları beni aydınlatmış bu şiirlere ilham kaynağı olmuştu. Derslere hep bir şiir kitabıyla giriyordum. Ders bitince onları serbest bırakıyordum şiir kitabını açıyordum. Benlik şiirleri o zaman yazıldı. O günlerde Behçet Necatigil’in kitaplarını bilmem kaçıncı defa okuyordum. Birinci cilde ilaveten bir dostumun evinde bulup aldığım, hala geri vermediğim vermeye kıyamadığım bu kitapları ezberlercesine tekrar ediyor, yutarcasına okuyordum. Derslerde şiir okumamı istiyorlar, ben de onlara ünlü şairlerden en güzel şiirleri okuyordum. Bir sınıfta okuyunca öbür sınıflar duyuyor, onlar da isteklerini bildiriyorlardı. Ayrıca kendi şiirlerimi de okumamı istiyorlardı.Ben bu konuda biraz cimri davranıyordum. Onlara şiirlerimi yayınladığım siteleri tanıtıyor, oradan kendilerinin okumalarını salık veriyordum.
Ben şiir okurken büyük bir sessizlik oluyor, şiir bitince alkış kopuyordu. Bense burası sınıf şov dünyası değil diyerek engellemeye çalışıyordum onları. ‘Sessiz dinlemeniz en büyük alkıştır’ diyordum. Bu okulda 3.5 yıl süren öğretmenliğim boyunca yazdığım şiirler kitaplık çapa ulaştı.
Hiçbir okulda şiir yazdığıma dair bir açıklama yapmamıştım. Oysa yıllar önce dergilerde tek tük şiirlerim yayınlanıyordu. İkindi yazılarında tek uzun ‘kutlu tarih destanı’yla görünmüştüm. Şimdilerde ise İslami Edebiyat dergisinde bir şiir ve yazımla göründüm. Ayrıca kendi editörlüğümde yayınladığım İlim dergisi de şiirlerimin okurla buluştuğu ortam oluşturdu. Bu okul farklıydı. Ya da ben öyle düşünüyordum. Aslında zamanı gelmişti topluluklara açılmanın. Sonradan tayin olduğum bu yeni okulda da aynı eğilimi sürdürdüm.
3
Şairliğim bir tesadüf sonucu. Ama yaşadığım o onulmaz aşk, ulaşılmaz karasevda, şifasız hastalık bunca şiirin yazılmasına neden oldu. Aslında bu imkansız aşk benim şiir kapımı açan en önemli olaydı. İyi ki başıma gelmiş. ‘Alevden Güller’i bu acıyla yazdım. O günlerde Baudlaire’in şer çiçeklerini okuyordum. Onun etkisi herhalde böyle düzenli mısralar doğdu. Sevgilerin kedisi Baudlaire etkisi altındadır.
Nasip, Mona Lisa şiirleri bu sevgi çağlayanı ile meydana geldi.Hikaye-i aşk o yaşadığım karşılıksız aşkın acısıyla yazıldı. O sıralar bolca nazım okuyordum. Nazım’ın Jokond ile Siyu’sunu pek sevmiştim. Kitabımı çaldırdım ama o mesneviyi hep içimde yaşadım. Beni bu modern mesnevi çok etkilemişti.
O kız kendisinden küçük bir felsefe öğrencisiyle çıkıyordu. O da kendisiyle aynı görüşteydi. Onunla bir arkadaş vasıtasıyla tanışmıştık. O aralarında olup biteni bana anlatıyordu. Çok acı çekiyordum. Binbir Gece Masalı da daha sonra bu etki altında yazıldı.
4
Gizli Kapı Üzerine:,
Bu kitap nereden doğdu? Daha önceleri bu şiir dilinin ipuçları bazı şiirlerimde ortaya çıkmaya, ilk işaretleri görülmeye başlamıştı. Ramazan Konuşmaları ve şimdi hatırlayamadığım bir çok şiirde bunun ipuçlarını görmeye başlamıştım.
Bundan iki yıl önce Ramazan gecelerinde sahura yakın bu şiirler kendiliğinden sökün etmişti. Tv’’lerde dini filimler herkes uykuda, sıcak yaz gecesi, balkondan esen rüzgarın serinliği altında yazıyordum bunları. Bazen bir, bazen iki ve nadiren de üç şiir yazılı veriyordu. Elimde bir pilot kalen, bir mavi kaplı, kalın yapraklı ajanda. Bu ajanda çeşidi bana şiir yazmada çok uğur getirmişti. Bu ajandaları okulda bulmuştum. Çoğu kabul edilmeyen hediyelerdi.
Nereden aklıma gelmişti bunlara şiir yazmak. Önceleri ders notları alıyordum, sonraları günlüğe çevirdim. Eğitim Günlüğü böyle ortaya çıktı. Daha sonraları da tek tük şiirler döküldü ortaya. Ben, Ve Şair, Dilseza onlardandır. O günlerde yoğun bir okuma gerçekleştiriyordum. Çoğunlukla şiir kitapları oluyordu okuduklarım. Romanlar ve hikayelere onları takip ediyordu. Öğrencileri sınıf bazında haftada bir kez kütüphaneye çıkarıyorduk. Onlar sayesinde ben de okuma faaliyetlerime hız veriyordum. Bazen öğrenciler beni lafa tutuyor, oyalıyorlardı. Şair, entelektüel bir hocaları olduğuna göre onun düşüncelerini ve hayatını merak ediyorlardı.
30 yıllık şairlik hayatımda yeni bir çığır açılmıştı. Üniversite öğrenciliği yılları dışında 20 yıllık öğretmenliğimde bu denli velut olmamıştım. Fen lisesi öğretmenliği bana ikinci bir ergenlik, yahut başka bir deyişle şiirimin ikinci baharı olmuştu. Şiir okuma serüvenime hiç ara vermemiştim. 20 yıl içinde topu topu 20 şiir yazamamıştım. Sonraysa 3,5 yıl içinde neredeyse elli şiir olmuştu. Haricen günlük yazımı ve düşünce yazıları da cabası olmuştu.
Geçen yıl onları temize çekmiştim. Önce antoloji.com da yayınladım. Sonra kendi sitemi kurdum. Hikayeler net.te okunası yazı seçildi bir kaçı.A Denemeleri Şiir Okuruna Notlar 5 Raks şiiri Üzerine
5
Raks Şiiri Üzerine
Atilla İlhan ‘meraklısına notlar’ derdi.Ben bu yazıların ilhamını ondan aldım. Onun şiir kitaplarını okurken bu notları büyük bir zevkle, tekrar tekrar, büyük bir iştahla somururdum. Hoş onun şiirlerini de bir o kadar zevkle ve tekrar tekrar okumuşumdur. Özellikle bazı şiirlerini, hemen burada söyleyeyim bestelenen Mihrimah ve Sultan-ı Yegah şiirini. Raks şiirini’ Nazım Hikmet’ten ilhamla yazdım. Bir dergide görmüştüm,şimdi hatırlamıyorum. Çok hoşuma gitmişti. O’na nazire yaptım. Benim şiir hayatımda bazı şairlerin büyük etkisi vardır. Bunlardan biri Yahya Kemal’dir. Müstearımı basit bir akıl yürütmeyle ondan aldım. Necip Fazıl hiçbir zaman beni etki alanına çekmedi, çekemedi. Çünkü o kendi şiirini kendi buldu, kendi tüketti. Benim asıl kaynağım Sezai Karakoç’tur. Onun Hızır’la Kırk Saat’i, Taha’nın Kitabı, Leyla İle Mecnun’u, Zamana Adanmış Sözler’i, Gül Muştusu; işte benim kaynaklarım. Yıllarca başucu kitabı yaptım onları. Yıllarca derslerde yanımda taşıdım onları. Onlardan şiirler okudum durdum öğrencilerime. Ahmet Haşim’i çok sevdim. Mukaddime, Bahçe, Tahattur, Merdiven. Bu ve benzeri şiirler onun şah eserleridir. Ayrıca Ölmek, Yol, O Belde şiirlerini de hiç yabana atmadım. Kişiliğini hiç tasvip etmesem de şairliğini inkar edemezdim.
:6
Hacı Bayram ı Veli 1-2
Ankara’da 8 yıl kaldım. ilk öğretmenlik yıllarım. Ondan önce de gitmişliğim var birkaç kez. Erzurum üniversitesini kazandığım ilk yıl başkente gittim. Öncesi şimdi hatırlayabildiğim kadarıyla Rize yolculuğu için geçtiğim başkent. Daha önceleri var mı bilmiyorum. Antalya yolculuğu dönüşü vardık mı bilmiyorum. Hatırladığım ilk varış orada bir akrabamızın evinde 3 misafir bir arada olduğumuzdu. Hatta 4 kişiydik o gece. Biri teröre kurban oldu yıllar sonra. O yıllarda öğrenciydi ankara’da ve akrabası olan bu yeni evlilerin evinde kalıyordu. Öbürleri de yeni evli bir aileydi. Sonradan ünlü biri oldu. Benim de yakın akraba bir çift. Cennet kuşu diye takılıyorlardı birbirlerine. Oradan Erzurum’a geçtim ben.
Yıllar sonra bir bakan dostumuzun yanına gittik. O bizi hep aldattı. Ankara’da benim hep ilk durağım Ulus ve özellikle Hacı Bayram oldu. Gece trene biner, sabah inerdim. O meşum heykel karşıma dikilir, Oğüstüs tapınağı nefret damarlarımı tahrik ederdi. En son türbeye varır bir dua eder camiye girerdim. Elmadağ ilçesinde öğretmenlik yaptığım yıllar hep oradaydım hafta sonları. İlla bir vakit namaz kılar ve dualar ederdim o türbede. Bir gece gökten büyük bir nur sütunu indiğini gördüm oraya. Bu olayı hiç unutamam. Bu şiir böyle bir alışveriş sonunda yıllar sonra Ankara’dan ayrılıp memleketime tayinim çıkmasından epey zaman geçince bu intibalarla yazdım. 18.02.14
7
Güneşli bir hava, hafif tertip yanıyoruz. Benim düşük tansiyonum yokluyor. Verimli bir gün geçiriyorum. Sınavlar, şiir yazma, günlük hepsi bir tarafa www. hikayeler.net’ te şiir yayınlamak
Hayatımın en bereketli günlerimi geçiriyorum. Geçen yaz Ramazan- ı Şerif’te yazdığım Ramazan Konuşmaları şiirleri düzelterek temize geçiyorum. Bu bana müthiş bir haz veriyor.
Hayatımın hikayesini yazacağım. Emekli olunca mı olur yoksa parça parça yavaş yavaş yazar mıyım bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa hikâye, roman ve deneme de yazmam gerek. Emir adlı o pek sevdiğim yıllarca önce yazmış olduğum şiirim ilk el yazımının bir kısmını buldum. Tamamını bulacağıma emini. Bu benim başyapıtım olacak belki de.
Eski defterleri beriye almalıyım. Ancak eskileri temize çekmek şiir dışında bana pek haz vermiyor. Şiir de de her defasında yenilikler değişiklikler ilave ve çıkarmalar yapmak işin zevkli tarafı. Yeniden yaratıyormuşum o an ilham geliyormuş gibi oluyor bana.
Yıllar önce yazdığım o modern romanları ve günlükleri temize çekmem gerekecek. Üniversite yıllarımın ürünleri o roman. Günlükler öğretmenlik hayatımın en cafcaflı günlükleri. ‘Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer. O günlere gitmek pek eğlenceli olacak galiba.
Laptopta spontan yazmak işime geliyor. Oysa hiç böyle yazabileceğimi zannetmiyordum ama oldu. İyi de oldu.
Herkes 18ine kadar şairdir derler bir mesel vardır mesel atasözü demek. Ben 18’inden sonra şiir yazmaya başladım. Hepsi Sezai Karakoç’ u okuduktan sonra oldu. ilk şiirlerim kayıp. İyi ki şimdi yok onlar. Şiir denilemeyecek kötü şiir taklitleriydi bunlar. Bu şiirlerimi bir defter yapmıştım da İstanbul’da kaldığımız bekar evinde misafir bir arkadaşa göstermiştim Unkapanı köprüsü üstünde gezerken. Başımdan her hangi bir önemli aşk vakası geçmemişti. Bir yıl sonra aynı misafir arkadaşı yeni aşk serüveninden sonra yazdığım şiirleri /ben kendi kendimin oğluyum ben/ göstermiştim de hah işte şimdi şair oldun be arkadaş demişti. Alevden güller şiirleri idi onlar. Yıllar sonra facede paylaştığımda pek beğenip aşırılmıştı. Oysa ben o denli beğenileceğini hele 30 sene sonra bu beğeniye ulaşacağını hiç tahmin etmemiştim edemezdim de.,
Aynı arkadaş başımdan geçen o aşka da muttali olmuş bu kız demişti seni şair yapmak için gelmiş. Bu imkansız aşk sendeki cevheri ortaya çıkarmak için oluşmuştu.
Nasip şiirleri, Mona Lisa, Raks, Sevgilerin Kedisi, Hayal Kent, Rintlerin Şarkısı, Ölüm Şiirleri, Sonsuz Şarkı,Emir, Senin İçin Ey Kadın şiirleri o devir ürünlerindendir.
________________________________________
Ey Kutlu Peygamber
x
Bu eser nasıl doğdu. Süleyman Çelebi’nin mevlidine oldum olası hayrandım. Hele onun serinin asıl adının Vesile’t-ün Necat/Kurtuluş Vesilesi olduğunu öğrenince içimden böyle bir kurtuluş vesilesi eser yazmak geçti. Askerliğim yaklaşmıştı. Anakara Hasanoğlan Atatürk Anadolu Lisesinde öğretmendim. Geceleri yalnız başıma oturuyor stres atmak için kitap okuyor, şiirler yazıyordum. Tam böyle bir ortamda oluştu bu şiirler. Her gece bir tane yazıyordum. Gençken ben o mevlidi düğünlerde ve ölüm yıl dönümlerinde kalabalıklara babamla birlikte hem de Osmanlıca baskısından okurdum. O günleri hayal ederek şuuraltım bana böyle bir hediye vermeye hazırdı. Ayrıca Necip Fazıl’ın Esselam’ını çok sevmiştim. Erzurum’da öğrencilik yıllarımda bu eserin çağdaş bir mevlid olduğunu anlatıyordu MTTTB’deki seminerinde Mehmet Kahraman-yanlış hatırlamıyorsam-. İşte yıllar sonra ortaya çıktı bu eser. Tabii bu eser o iki eser yanında adı bile edilmeyecek mütevazilikte. Ayrıca Nurullah Genç’ın Yağmur adlı eseri de beni etkiledi. İşte bütün bu etkilenmeler bu eserin ortaya çıkmasına sebep oldu.
Ahmet Kemal
________________________________________
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.