- 480 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
AŞK GÜLÜŞÜNDE SAKLIDIR
Küçük Güvercinim;
Kanayan bir yüreğin halinden anlayamazsın sen... Bilemezsin onun acılarını, kudurgan sancılarını. Kaç kez uçurumlardan dönmüştür bilemezsin, kaç kez bileklerinde intihar izleriyle uyanmıştır. Yaralı bir yürek, sürgün bir yazara benzer... Kentten kente kovulur, ama yine de uslanmaz... Yazar yazmaya, doğrularını haykırmaya, yürek, sevmeye, aşka devam eder. Uslanmazdır, peşinden birçok yürek ağlatır. Uğradığı her yerde bıraktığı sadece tarifi imkansız sızılardır. Ah anlamaya çalışma onu, anlayamazsın. Küçüksün sen, yağmalanmış bir yüreğin dünyasına giremezsin. Umudu yitiktir onun, son sözünü söylemiş, öyküsünü tamamlamıştır, hayata rest çekmiştir. Yaralı yüreğin yaşadığı ömür de yarım yamalak, paramparçadır. Şarabın kırmızısına sığınmış berduş gibidir, şarkılarını geceye söylemiştir hep. Kanamıştır tek başına sabahlara dek, söyleyemediklerini sahilde balıklarla, denizle paylaşmıştır. Çıplak ayakla yürümüştür çakıl taşlarında, bağrını ılık rüzgarlara açmıştır... Onun dünyasına inmek, duygularına dokunmak zordur.
Şimdi sen, yaralı bir yüreğe sokuluyorsun en acemi ürkekliğinle. Susuyorsun, titriyorsun ama sokuluyorsun. Sustuğunda en sakin sular asileşir, kan kaynar, yaşam ayaklanır, aşk başlar. Söz biter, duygu konuşur, yürek titrer. Aslında güvercinim, her susuş bir destansı aşktır. Susuyorsun; yoksa sen de mi kanayan bir yürek taşıyorsun?
Çünkü aşk senin gözlerinde kıvılcımlaşıyor...
Sen daha yazılmamış, söylenmemiş bir destanın en güzel yerindesin. Dilediğin zaman mavi bulutların arasında özgürce kanat çırpabiliyor, yağmur olup toprağa yağabiliyorsun. Senin yüceliğin buradan geliyor işte.
Güvercinim; sen küçüksün, yaşamın gök kuşağı bin bir renkte önünde ışıldıyor. Yüreğinden sevgi taşıyor, insancıl bir sıcaklık var gülüşlerinde... Ben senin sevgiyle dolan yüreğini, kanatlarının sıcaklığını sevdim. Anaç bakışlarını, dost gülüşlerini. Yalansız, çıkarsız duruşunu...
Küçük güvercinim;
Kanayan bir yüreğin halinden anlayamazsın sen... Sen taş gibi katı bir coğrafyada büyümedin. Karanfil yerine nar çiçekleri takmadın yakana. Hüzün gözlerine asılı kalmadı, acı oturmadı hiç gülüşlerine. Sancıyla kıvranan ruhumun yaralı halinden anlayamazsın sen. Yıldızları çok, yıldızları parlak gecelerde sabaha dek gökyüzüne bakmanın, sevdiğinle yürek yüreğe uzayın boşluğunda gezintiye çıkmanın tadını bilemezsin. Ben hep böyle gecelerde ağladım, yapayalnız. Boşlukta kopan yıldızların ardından sakalıma dökülen yaşlar, aslında ruhumu aydınlatıyordu. Gözlerimde yaşamın gizemli izi duruyor, sevgilimin yerine hüzünlerimle sevişiyorum her gece. Dudakları ateş parçası, elleri bıçak bedenimi çiziyor kederlerimin... En çok da yüreğim kanıyor. En çok da duygularım. Hep geç kalıyorum sabahlara. Yakasında kırmızı bir karanfille kurşuna diziliyor uykusuzluğum.
Sen şimdi konmak istiyorsun ya yüreğime küçük güvercinim; orada seni nelerin beklediğinden habersizsin. Orada kanayan sevdalar, sere serpe intihara uzanmış aşklar var... Terk edilmiş, yenilmiş, ama yenilgiyi de sindiremeyen bir yürek o. Ölüm kadar soğuk, o kadar donuk bakışlı sevdalara yenilmiş bir yürek. Ah dokunabilsen, anlayacaksın ne denli güçsüz olduğunu, ne denli çaresiz. Notaları eksik, eski anı şarkıları gibi. Her gece yanlış söylenir, her gece duvar dibinde sessizce ağlar. Orada örselenmiş bir ömür kanamakta. Ne zaman uzatsa dudaklarını, ateşte yanmakta, kana bulanmakta. Nedense güvercinim, delice susamakta, suya hasret kalmakta, her gece suyla sevişmekte.
Oy güvercinim;
Yüreğime ok gibi saplanan kirpiklerine konuk olurum her gece. Ah her gece, ömrümle, yüreğimle konuk olurum sana. Hüznümle, çığlığımla, kızgınlığımla, dağınık duygularımla, yamalı, kanayan yanımla gelirim sana.
Sen şimdi uzaklardasın, sana yüreğimden bir tomar sevgi, sıcak bir selam gönderiyorum. ’seni seviyorum.’ Unutacaksan, al sevgimi ve selamımı yüreğinin bir köşesine kazı, hep hatırla. Unutma, daha önce hiçbir güvercin kanadının yumuşaklığı teğet geçmedi yüreğime, hiçbir kanat bu sıcaklığı vermedi. Benim yüreğim, üşümüş bir yürek anla, tutkuyla gelmelisin söylemiştim sana. Isınacaksa, senin kanadının sıcaklığıyla ısınsın. Körpe kanatlı, sıcak kucaklı yar!
Hep yanlış kentlerde, yanlış adreslerde bekledim.
Giden ömrüm benden şikayetçi şimdi... Şimdi kanayan yüreğim dertlenmekte. Yalnızlıklar denizinde boğulan umutlarım söylenmekte. Yaralı yanlarım, sahipsiz ağıtlar yakmakta. Bunalımlı sevdalar yaşamakta. Hep ertelenen bir ömrün peşine takıldı hayallerim. Şarkılar hep ayrılık makamında çaldı, aşk geç kaldı, aşk yetişemedi gençliğime.
Benim öyküm yaralıdır, kanıyor...
Biliyorum, herkesin kanayan bir öyküsü vardır, ama benimki daha çok acıtıyor beni... Uçurumlardan her gece düşen hayatlar kadar paramparça sevdalarım.
Küçük güvercinim; yaralı yüreğimi o küçümencik avuçlarına koysam, onu öpücüklerinle sağaltabilir misin? Kederlerimi, hayatımın kanayan yanlarını, kararan ruhumu avuçlarına bıraksam o ışıltılı gözlerinle dokunabilir misin? Nefesin, nefesim olabilir mi? Kanım kanına karışsa bir bedende sürer mi dersin yaşam?
Sen bana bir gülsen aslında, tüm yorgunluğum uçar gider, ruhumun kararan yanları aydınlanır, kanayan yüreğim sağalır inan bana. Sen bir gülsen; rüzgarlar eser, nehirler akar, çiçekler açar... Sen bir gülsen, ay doğar, yıldızlar çoğalır, gecelerim aydınlanır... Sen gülsen, güneş doğar sabah olur. Ah bir gülsen, çocukluğumun tüm acıları yiter. Yenilenir ömrüm sen gülsen. Gülüşün aşkın ta kendisidir... Gülüşün, coşkulu bir sevdadır, kavuşma sevinci, yaşam kaynağı. Gülüşün yeni bir maceraya atılma coşkusudur.
Aşk gülüşünde saklıdır, yani hayat, yani su, yani hava...
Sevda sözleri en çok yaralı yüreğe yakışır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.