Aydınlık ve karanlık
-----------Siz kırağı ayazında üstü açık bir kamyon kasasında yaptığınız bir saatlik yolculuktan sonra ulaşılan orman ağaçlandırma alanında amelelik yaptınız mı...?
------------’’avam’’mı dediniz...bence de....
-----------İlk o zaman fark etmiştim aydınlıkla karanlığın farkını, gideceğimiz uzunca yol sabahın alaca karanlığında öyle büyürdü ki gözlerimizde aklımızda yüreğimizde.
-----------Aydınlığı bir daha sever, karanlıktan bir daha korkardık.
-----------O zaman karar vermiştim, illaki okuyacağım diye, illaki büyük adam olacağım, asla ve asla karanlıklar beni teslim alamayacak. Nakit paraya ihtiyaç olmazdı bizim evde her şey üretilirdi, hani karnımız tok sırtımız pekti de, yüreğimizde de fırtınalar hiç dinmezdi, iyi hatırlarım üç-beş yıl öncesinin gazetelerini o gün basılmış gibi heyecanla okuduğumu.
-----------Kitaplık dediğimiz, köydeki evimizin merteklerine tutturulmuş yarım bir kalasın üzerinde babamın eğitmenliğinden kalan kitaplar, annemin özenle ve hepimizin başımızdan yüksek tuttuğu, bazen Kelam-ı Kadim, bazen de Mushaf dediği, biraz daha büyüdükten sonra onun 1930’lu yıllarda Arapça Baskı ve Latin Harfleriyle tercüme edilmiş Kuran-ı Kerim olduğunu öğrendim.
-----------Bütün kitaplığımız bunlardan ibaretti ama annem o kadar çok öykü bilirdi ki, canlı kütüphane gibiydi. Bazen peri, bazen mezar ve mezarlık öyküleri anlatırdı, bazen de cinli minli şeyler ne güzel anlatırdı, korktuğum olmuştur kimi zaman ama gene de ellerimle gözlerimi kapatır dinlerdim. O zaman karar vermiştim, bulduğum her kitabı okuyacağım diye, bir türlü doymadı okumaya ve kitaplara olan açlığım.
-----------O zaman karar verdim kendi kitaplarımı kendim alacağım diye, çok değildi belki de iki üç kitap parasıydı verecekleri gündelik ama olsun, az şey miydi iki üç kitap.
-----------Kurumuş çam dalları ve yapraklarını toplayıp yaktığımız ateşte hem ısınır, hem de aydınlanır ve karanlıkları kovalardık, amele kamyonu gelene kadar o ışık ve o ateş bütün korkularımızı kovardı aklımızdan, yüreğimizden. Sonra bir ateş böceği, bir tane daha bir tane daha hızla uçardı ateşin üzerinden, düşüp yanacak diye içimiz burulurdu. Biz böyle öğrendik aydınlıkla karanlığın farkını.
-----------Siz hiç ateş böceği gördünüz mü....