- 436 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Taşlamak melekliğin şanındandır
Bir önceki yazıda ’casus uydular’ üzerinden ’şeytanların recmi’ mevzuuna bakmaya çalışmıştık. Demiştik ki: Şaşılacak bir durum yok. Bugün devletler de, tıpkı şeytanlar gibi, istihbarat toplamak için semaya çıkıyorlar. Hatta hasımlarının çalışmalarını engellemek niyetiyle ’casusları taşlama’ yöntemleri geliştiriyorlar. Hindistan’ın denemesi yaptığı ’uydu vuran füze’yi de misal vermiştik. Tabii bir yönüyle "Zaman ihtiyarladıkça Kur’an gençleşiyor!" hakikatine bakmaya pencereydi bu. Ve elbette esasında Mülk sûresinin 5. ayetine bakmaya bir pencere. Hani orada kısa bir mealiyle buyruluyor: "Biz dünya semasını kandillerle donattık. Şeytanlar için o kandilleri birer taş yaptık. Onlara bir de alevli ateş azabı hazırladık."
Yani kimse semasında şeytan istemiyor. Casusluk istemiyor. Hırsızlık arzu etmiyor. Meleklerin tavrında garipsenecek bir durum da yok dolayısıyla. Elhamdülillah: Kur’an’ın rumuzları insaniyetin tecrübeleriyle de daha bir tavazzuh ediyor böylelikle. Daha doğrusu: Teknolojimiz böylesi ezelî-ebedî hakikatleri anlamaya merdiven oluyor. Ki zaten 15. Söz’de mürşidim de seküler darlanmaları böylesi bir genişliğe çıkarmaya çalışıyor. Hatta ahirde diyor: "İşte yıldız böceği hükmünde olan kafa fenerine itimad eden ve Kur’ân güneşinden gözünü yuman kozmoğrafyacı efendi! Şu Yedi Basamaklarda işaret edilen hakikatlere birden bak. Gözünü aç, kafa fenerini bırak, gündüz gibi i’caz ışığı içinde şu âyetin mânâsını gör. O âyetin semâsından bir hakikat yıldızı al, senin başındaki şeytana at, kendi şeytanını recmet."
Yani bu taşlama işi de bir kanun işi. Her semada sürmesi gereken bir cihad. Her cephede sürmeli. Semamız olarak gördüğümüz hiçbir yere şeytanlar sokulmamalı. Hatta birey de tefekkürle şeytanını recmetmeli. Çünkü kalbi de onun semasıdır. İtikadı da bir nevi semadır. Dininin semasıdır. İçtihad Risalesi’ne döndüğümüzde ’arzî-semavî içtihad’ kavramlaştırmalarıyla şunu da apaçık farkediyoruz ki: Orada da bir recmetme ihtiyacı var. Nasıl? Bu zamanın arzî içtihadının semavî olanların katına çıkmasını engellemek lazım. Taşlamak lazım. İçtihad Risalesi de zaten bunun için yazılmış. Öylelere atılan bir gülle olmuş: "Üç nokta-i nazar, şu zamanın içtihadâtını arziye yapar, semâvîlikten çıkarıyor. Halbuki, şeriat semâviyedir; ve içtihadât-ı şer’iye dahi, onun ahkâm-ı mesturesini izhar ettiğinden, semâviyedirler."
Buradan melek idrakimize de bir nasihat çıkarabiliriz arkadaşım hem. Nasıl? Bizim idrakimizde melek ’etliye-sütlüye karışmayan’ değil demek ki. Ya? Semasını kolluyor. Haddi olmayanı taşlayarak uzaklaştırıyor. Cemal kadar celale de malik melekler. (Zebaniler de melekler.) Sınırlarını koruyacak izzete sahipler. Hem maşaallah: Yerde onların nümunesi sayılacak salih âlimlerimiz de aynı tavrı sergiliyorlar. Şunlar nasıl cinnî şeytanları taşlıyor bunlar da insî şeytanlara reddiye yapıyorlar. Semamıza çıkmak isteyen bid’a ehlini tardedip uzaklaştırıyorlar. "Buralara varmak, konuşmak, ahkam kesmek sizin haddiniz değil!" diyorlar. Yine elhamdülillah. Cenab-ı Hak bu semayı da kandilsiz-nursuz bırakmıyor. Meleksiz bırakmadığı gibi güllesiz de bırakmıyor. Çünkü buralarda da konuşulan tüm ümmete dairdir. Ümmetin bahtını ilgilendirir.
Sen de bu hakikatlere bakarak kendi semalarını kolla arkadaşım. Hangi semanı mesela? Mesela: Hayranlığını. Hayranlık da bir semadır. Rağbet nefsin semasıdır. Oraya çıkana meyleder. İlgi gösterir. Seyreder. Kime hayran olduğuna dikkat et. Hayreti haketmeyenlerin o semada yer etmesine karşı uyanık bulun. Taşlarını sıkı tut. Bugün bütün bir Batı (me)deniyeti İslam gençliğinin hayretini avlamaya çalışıyor. Uzanmaya çalıştığı yerleri tutarsa uzananları da yönetebileceğini umuyor. Onlara attığın taşlarda sakın hafif davranma. Melekler kadar sebatlı ol. Korkma. Her isabetinde gözden düşür birisini. Eleştir birisini. Devir birisini. Fâsık-ı mütecahirin gıybeti de caizdir. Çünkü bu utanmazları popülist semadan düşürebilecek yararlı bir taştır. Hiçbir semanı küçük görüp vazifeni boşverme. Göğünü çiğnetme. Âmin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.