İşçi kız
Hayatımda gördüğüm en güzel kızdı Ayşe. Onu Lüleburgaz’da devlete ait bir çiftlikte tanıdım. 80’li yılların başıydı. O, çiftlikte haftalık usulü çalışan bir tarım işçisi bense ziraat mühendisliğinde okuyan, çiftliğe staj için gelmiş bir öğrenciydim. Ayşe gözleriyle beni büyülemişti. Mavi gözleri adeta beni hipnotize etmişti. Ben ona vurulmuştum, ona aşık olmuştum. Yıldırımdan da hızlı bir aşktı bu. Çok tuhaf duygular içindeydim.
Ayşe her yönüyle güzeldi. Simsiyah, kömür gibi saçları, beyaz bir teni vardı. Kaşları yay gibi, burnu küçük ve muntazamdı. Sesi de çok hoştu. Görünen her yeri kusursuzdu. Onbeş , onaltı yaşında olmasına rağmen olgun bir kadın edası vardı.
Annesiyle beraber çalışıyordu. Babası ölmüştü. Bir kız kardeşi vardı. Fakir bir roman kızıydı. Onunla pek ortak noktamız yoktu ama bu ona aşık olmama engel değildi. Geceleri rüyalarımda hep onu görüyordum. Rüyada çalıştığı mısır tarlasındaki mısırların dibinde yan yana yatıyorduk. Ellerimiz birbirlerine sıkıca sarılıydı. Ellerimiz terlemiş fakat biz yine de birbirimizi bırakmıyor, gökyüzüne bakıyorduk.
Ayşe’yi mısır tarlasında çalışırken izlemek benim için bir zevkti. Yaptığı iş mısırların tepe püsküllerini yolmaktı. Çalışırken çok neşeliydi. Beraber çalıştığı diğer kızlarla sohbet etmeği, şakalaşmayı çok severdi.