- 578 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
755 – RUH ÇAĞIRMA
Onur BİLGE
“Neden başa döner insan? Anlayamadığım bu!”
“Neden mi başa dönmek istedim? Belki de geçtiğim yolları tekrar geçmek istediğimden... Bir yere kadar sağlam adımlarla ilerledim. Doğruyu bulmak istedim. Önce içime yöneldim. İçimden başladım. İnsanın ruhuyla bedeni bir ahenk içindedir. Beden olmadan ruh, ruh olmadan beden olur mu! Yalan olmadan doğru... Belki de birçok sesi dinledim. Onun için öyle oldu. Yanlışa saptığımı fark etmedim bile.”
“Şirkin sesi işitilmez! Şeytanın ayak sesi de duyulmaz. Fısıltısı tesirlidir yalnız!”
“Her ses aynı ağızla, aynı şarkıyı söylüyordu. Kimse işin içine içini katmıyordu. Ben içimi katarak söylemek istedim. Onun için başa döndüm. En başından başlama şansım varken, değerlendirmek istedim.”
“Ne kazandın?”
“Çok büyük bir günah kazandım! Ne kazanacağım? Deliler muaf ya... İnşallah ben de muaf tutulmuşumdur!”
“İnşallah!.. Sen içine dönüp içinin sesine değil, şeytanın fısıltısına uyup, o iki kör kızın sesine gittiğin için yolundan saptın. Yolunu bulmak isteyen, dosdoğru yolda dümdüz ilerlerken, herkes aynı yolda aynı şekilde ilerliyor diye farklılık yaratmak gibi anlaşılmaz bir istekle geri dönüp tamamen aksi istikamete gider mi! Sen hiç yolunu bulmak için körlerin peşine takılan gözü gören birini gördün duydun mu? Senin yaptığında akıl mantık var mı! Neymiş efendim, vakit ve imkân varken geri dönüp, baştan başlayacakmış! Hiç düşünmedin mi bunun sana yarar mı sağlayacağını, zarar mı getireceğini?”
“Bir insanı cennete cehenneme götüren olgunun ne olduğunu düşündüm. Âdem baba ile Havva anamızın yasağı ihlal etmeleri onların suçuydu. “Bizi dünyaya attırdılar!” dedim önce. Onları suçladım. Sonra onlar: “Şeytanın aldatmasıydı. Bizim suçumuz ona inanmaktı!” dediler hayalen. Ben de şeytana ve o kızlara uydum. Suçu onlara yükleyip kendimi soyutlayamayacağıma göre... Tövbe etmekten başka bir seçenek kalmadı bana! O’nu tanımaya çalışmadan O’na sığınmaya kalkıp “İnançlıyım!” mı deseydim? Kimi kandıracaktım ve bundan ne elde edecektim?
Cehennemden kurtulmaya ve cennete girmeye çalışmak... Tüm Müslümanlık bu olmamalıydı. İnsanları boşa mı yarattı! “Beni bulsunlar!” dedi. “Doğruyu bulsunlar!” Bedenim topraktayken, ruhum ıstırap çekerken: “Doğruyu arama şansım varken neden aramadım? Bunun için neden kendime yeni bir başlangıç çizmedim?” dememek için başa dönmek istedim.”
“Başa, tövbeyle dönülür, Işıl! Dininden çıkarak, başka dine girerek değil! “Önce dinimden çıkayım, başka dine gireyim, sonra tekrar dinime dönerek sıfırdan başlayayım!” denip de ana yola çıkmışken tali yollara, çıkmaz sokaklara sapmak, tekrar ana yola çıkmaya çalışmak akıl kârı değil! Bu nasıl bir mantık! Nasıl bir düşünce tarzı, anlayamıyorum! Ne arıyorsun oralarda? Ana yol seni rahatça ve hızla hedefe ulaştıramayacak mı! Seni buna zorlayan ne?”
“Körü körüne inanmak istemedim. Bu dinin içine doğmuşsam, ille de ille bu dinde kalmak zorunda mıydım! Belki daha güzeli, daha iyisi vardı. Aramak suç mu?”
“Din aramak için dininden memnun olmaman gerekir. Neydi seni din aramaya zorlayan? İbadetler miydi? Emirlere itaatte ve yasaklardan kaçınmakta mı zorlandın? Dininden çıkmadan da başka dinler hakkında bilgi edinebilir ve mukayese yapabilirdin. İyice emin olmadığı halde bir insan nasıl dininden çıkar! Aklımın almadığı bu! Müslüman’dan, başka bir Hak din dahi kabul edilmezken ki zaten başka Hak din kalmadı, hepsi tahrifata uğradı, bir Mümin, nasıl birilerinin tavsiyesiyle dininden çıkar da hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı bir dine girer? Ne diyeceğimi bilemiyorum! Bu arayış, başka dinlere mensup kişilerde olur. Olmalıdır! . Doğru olan odur! Çünkü diğerlerinin aksayan tarafları, akla yatmayan yanları çoktur. Fakat Müslüman için... Allah affetsin!”
“Seni daha fazla üzmek ve yormak istemiyorum artık dede. Sorularıma ve sorunlarıma ara veriyorum. Sadece başımdan geçen ilginç olayları anlatacağım. İnşallah sıkılmadan ve üzülmeden onları dinlersin!”
“Tabii kızım! Memnuniyetle... O konuda rahat ol! Bu zamana kadar binlercesini dinledim. Ağır gelmez bana. Sabırla her şey düzelecek. Merak etme! Allah, inananlarladır! Sen sadece “Allah!” de!”
“Çok canını sıktım. Günlerdir rahat vermedim sana ama ne yapayım! Bir insanın tek dert ortağı olmak kolay değil! Affet! Bir rüyalarım kalmıştı onları da anlattım. Bari son noktayı da koyayım!”
“Son nokta mı Işıl? Emin misin? Kim bilir daha ne rüyalar ne garip olaylar vardır sende! Hatırına gelmemiştir bence.”
“Bilmem ki dede! Galiba bu son! Belki şu anda başkalarını hatırlayamadığımdandır. Hatırlarsam eklemeyi ihmal etmem, merak etme!”
“Artık o kadar alıştım ki anlatmayı kesersen, bir arkası yarının daha sonu geldi diye üzülebilirim de...”
“Ah dede! Her gün farklı bir sözle beni şaşırtıyorsun! Sen değil miydin dinlemek istemeyen? Katlanamayan...”
“Zamanla her şeye alışılıyor kızım. İnsan acılarına, ağrılarına sızılarına bile alışıyor. Bilmem anlatabildim mi?”
“Anladım dede, anladım maalesef! Ben de senin bu iğnelemelerine alıştım. Onun için şaka kabul ediyorum. Gülüp geçiyorum. Bak bu anlatacağım bence çok önemli! Lütfen iyi dinle dedeciğim.
Bir gün bir arkadaşımın evine onu ziyarete gittim. Bahçede oğlan çocuğuna benzeyen bir şey gördüm. Arkadaşımın evinin penceresine doğru bakıyordu. Beni görmedi. Yalnız ben onu gördüm. Sanki arkadaşımın evinden birinin çıkmasını bekliyor gibiydi. Her neyse... Hemen hızlandım, aceleyle zile bastım. Dış kapı açıldı, içeriye girip, evin kapısının açılmasını bekledim.
Kapı açılınca oda kapısına doğru ilerledim. Kapıyı açınca, gençlerin yuvarlak bir masanın etrafında toplanmış, ruh çağırmakta olduklarını gördüm. Ortalıkta afacan bir çocuk dolanıp duruyordu. Ben şiddetle ve hiddetle onun gözlerinin içine baktım. O anda kayboldu!
Oradakilerden biri: “Ne yaptın!.. O ne güzel bizimle konuşuyordu! Bak, bu kâğıtlara, sorduğumuz soruların cevaplarını yazıyordu.” dedi. “Bu olay bitmiştir!” dedim. “Siz ne yaptığınızın farkında mısınız?” “Biz gönderebilirdik. Duamız vardı!” dedi. Ben de: “Çok güvenmeyin gönderebileceğinize!” dedim.
O gün orada onlarla oturdum, konuştuk, çay kahve içtik. Ruh gelir mi? Gelmez mi? Ruh çağırıldığında gelen cin midir? Gelirse kuzu kuzu gider mi? Yoka musallat mı olur? Bu konularda konuştuk, tartıştık ve ortak bir sonuç çıkaramadık. Her kafadan bir ses çıktı. Kimse kimseyi doğru dürüst dileyemedi. Kimse kimsenin iddiasını kabul etmeye yanaşmadı. Akıllarımız iyice karışmış bir vaziyette dağıldık.
Ben de eve döndüm. O gece yatağıma yattığımda, daha uyumamıştım ki yanıma bir kadın geldi ve bugün yaptığım şey için bana teşekkür etti. O bir anneydi. O afacan çocuğun annesiydi. Çok minnettar olduğunu söyledi ve bana: “Dile benden ne dilersen! Ne istersen yapacağım!” dedi. Ben de: “Bir şey dilemem ama sevdiğim bir büyüğümü kırmıştım, onun benimle barışmasını isterim! Başka da bir dileğim yok!” dedim. Gülen yüzüyle gitti. Buna ne diyorsun dede?”
“Ruh çağırıldığında gelmez. Ruh, Allah’ın emrindendir. Ölen kişinin ruhu, anında Yaratan’ın emrine girer. Ruh, Rabbine koşar! O kadar ki demir tozlarının mıknatısa gittiği gibi hızla! Belki de göz açıp kapayıncaya kadar! Belki ondan da kısa bir zaman zarfında... O gelmez! O, insanların çağırmalarıyla gelmez! Allah’ın emrine tabidir!
Fakat cinler vardır, gerçektir var oldukları. Cin suresinde etraflıca anlatılmışlardır. Diğer surelerdeki ayetlerde de insanlarla beraber onlardan da bahsedilir. Hud Suresindeki bir ayet gerçekten çok korkunç bir etki yapar! Orada cehennemin insanlarla ve cinlerle ağzına kadar doldurulacağı yeminle bildirilmiştir.
Böyle haddini bilmez insanların yaptıkları davetlere ancak cinler icabet ederler. Onlar da sorulanların birinin cevabını verip, güven kazanırlar, arkasından diğerlerini yalan yanlış cevaplayarak onlarla alay ederler. Kalp gözleri açık olan insanlar onları görebilirler. Onları görmeleri onlara hiçbir şey kazandırmaz. Merakla giriştikleri bu macera kendilerine pahalıya mal olur!
Allah, günlük hayatla ve yakın gelecekle ilgili olan, bilmemizi dilediği her şeyi rüya kanalıyla da bildirir. Bildirmediklerini öğrenmeye çalışmak da hoş bir şey değildir. Zaten O’nun izni olmadıkça cinler de kulak hırsızlığı yaparak bilgi sahibi olmazlar.”
“Ben de çok meraklıyım, biliyorsun dede. Fakat cinlerle bağlantı kurmak istemem. Geleceğe dair bir şeyler öğrenmek isterim ama o yolla değil. Daha çok rüyalarımdan ve uyanıkken gördüklerimden etkilenirim.”
“Kimse bir şey görmez, göremez zaten. Gerçekten gördüklerimiz de rüyalarımız da o bahsettiğin hayaller de gösterilir bize. Gözümüz de kulağımız da Allah’ın dilemesiyle çalışır vaziyettedir. Görme veya işitme duyusunu kaybedene o duyuları Allah’ın izni olmaksızın kim tekrar kazandırabilir! Her an her konuda O’na muhtacız! Onun için ben: “Elini üstümüzden, sevgini gönlümüzden alma Allah’ım!” diye dua ederim.”
“Eski bir tıp öğrencisi olarak neler söylemek isterdim ama sen de biliyorsundur insan vücudunun ne kadar harika bir tasarımla yaratıldığını! Bütün organlar İlahi bir kudretle gerektiği gibi gerektiği kadar çalıştırılıyor. Bağlantı kesildi mi iş bitiyor!”
“Fakat maalesef insanlar kesiyor Allah’la bağlantılarını. Öyleyken Allah onlara ayrım yapmaksızın sürekli nimetler sunmaya devam ediyor. Hem de imansıza o kadar cömertçe veriyor ki! Ne isterse anında sunuyor! Ne dilerse yapmasına müsaade ediyor. Tabii ki dünyada... Bir yere kadar yani! Sonra “Gel bakalım buraya!” dedi mi vay o inkârcıların ve Allah’tan korkmadan günah işlemeye devam edenlerin hallerine!..”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 755
YORUMLAR
"Deliler muaf ya... İnşallah ben de muaf tutulmuşumdur!” Çok sevdiğim bir arkadaşım buna benzer bir cümle kurmuştu benim için. Üzülsem mi, sevinsem mi bilemedimdi.
Adem ile Havva konusunda ben de Işıl gibi düşünüyorum. Onların günahının ezasını niye biz çekiyoruz? Allah, İblis ve Adem arasında geçen bir mevzu yüzünden niye biz cehenneme doluyoruz? Hem cehennem ağzına kadar dolacaksa bu iddiayı şeytan kazanmış olmayacak mı? Gerçekten dönüp dolaşıp aynı yerlere takılıyor aklım.
O kadar çok şey kaybettim ki! Dillendirmek ve daha beter cehennemlik olmak istemiyorum. Deliler muaf mevzusuna da güvenemiyorum. Sonuçta yarım akılla da deli olunmuyor.
Gördüğüm şeylere de hiç değinmeyeyim.
Özcümle sanki benim için yazılmış bir yazı gibiydi. Çok enteresan.
Hayranlıkla...
Onur BİLGE
Teşekkürler ilgi ve yorum için. Sevgiler... :)
Aynur Engindeniz
Seviyorum sizi. Sevgiler.