- 806 Okunma
- 6 Yorum
- 2 Beğeni
12 DEN 12 YE
Büyük bir salon.
Salonda iki yuvarlak masa. Her masada beşer adet dizüstü bilgisayar.
Yerler halı, tavanda avizeler, bir duvarda; Orhan Veli, Nazım Hikmet, Necip Fazıl ve diğer şairlerin resimleri.
Karşı duvardan da Sait Faik, Haldun Taner, Orhan Kemal, Muzaffer İzgü, Aziz Nesin salonu seyrediyor. Salonun boğaza bakan bölümünden görünen Boğaziçi köprüsü ışıklarla yıkanıyor.
Saat akşam altı suları.
Salona önce şık kıyafetleriyle şiir seçki kurulunun üyeleri girdi. Üç bayan, iki erkek. Ellerinde not defterleri. Kendilerine ayrılmış yuvarlak masada yerlerini aldılar. Okuma gözlüklerini takıp, dizüstü bilgisayarlarını açtılar.
Peşinden yazı seçki kurulu üyeleri girdi salona. Diğer yuvarlak masaya yerleştiler. Üç erkek, iki bayan. Erkekler takım elbiseli ayakkabıları rugan. Bayanlarınki yüksek topuk. Üzerlerinde ceket ve şık pantolonlar var. Onlarda açtılar bilgisayarlarını. Gözlüklerini taktılar.
Salona gülen yüzüyle yönetici girdi. Kurul üyeleri ayağa kalktı.
“Lütfen… Lütfen rahatsız olmayın. İyi çalışmalar.”
Salona hakim odasına geçti. O da açtı bilgisayarını…
Her iki kurulun bir numaraları:
“Evet, arkadaşlar bu günkü eserlerin paylaşımını yapıp değerlendirmelerimize başlayalım.”
Hummalı bir çalışma başladı. Üyeler birbirleriyle konuşmaya fırsat bulamıyor, okuyor notlar alıyorlardı.
Gece on bire doğru işlerini büyük ölçüde bitirmişler, karar aşamasına gelmişlerdi.
Her iki masada tatlı bir tartışma başladı. Kolay değildi karar vermek. Her şiir, her yazı bir emek ürünüydü. Yazılanlar, yazanın evladı gibiydi. Onun öne çıkmasını, sevilmesini takdir edilmesini yani yazdığının günün seçkisi olmasını istiyorlardı. Kurul üyeleri bunu biliyordu. Ama ancak iki şiir bir yazı seçebileceklerdi. Kural buydu.
ŞİİR SEÇKİ KURULU
Bir üye:
Ben kararımı verdim. Suat ZOBU’nun ANAM şiirini öneriyorum. Eminim ki sizler de bana katılacaksınız. Çok anne şiiri okudum. Ama bu kadar yürekten, bu kadar sade ve bu kadar içli bir şiir okumamıştım.
Başka bir üye:
Ben de ALİBABA’nın BİLMİYORSUN şiirini öneriyorum. Şiirin her bir mısrası sanki atasözü, ders alınacak ustaca yazılmış bir şiir. Kafiyeler uyumlu ve anlamlı.
Yeni akıma meraklı romantik üye:
Bende içinde - denizatının kulağına konmuş kelebek aşk şarkıları söylüyordu- sözlerinin geçtiği şiiri öneriyorum.
Diğer üyeler:
“Ne demek bu?”
“Ustalık burada işte. Her okuyan kendince bir yorum yapıp, şiire değişik anlamlar yükleyecek.
Sonunda üyeler anlaşamadılar. Başka iki şiiri günün şiiri olarak seçtiler.
YAZI SEÇKİ KURULU
Bir numaralı üye:
“Evet arkadaşlar. Çalışmalarımız bitti ise karar aşamasına geçebiliriz.
Kurulun en yaşlısı, tepe saçlarının bir bölümü dökülmüş, kalan saçları da ağarmaya yüz tutmuş üyesi:
“Ben kararımı verdim. Bedri Tokul’u öneriyorum.
Başka bir üye:
“ Bedri Tokul’ ne zaman bir yazı yazsa hemen Onu öneriyorsunuz.
“Evet, Onu öneriyorum. Adam her gün yazmıyor. Genelde yaşadıklarını olduğu gibi hiçbir şeyi saklamadan yazıyor.”
Üçüncü bir üye:
“ Bedri Tokul bu sitenin on bir yıllık üyesi. Birçok yazısı GÜNÜN YAZISI seçilmiştir. Bence Onun güne gelmek gibi bir derdi yok. Aslında bizler; yeni üyelerin yazılarını seçerek, onları yüreklendirip, teşvik etmeliyiz.
Üçüncü üyenin bu açıklamasından sonra sıra günün yazısını seçmeye gelmişti.
GÜNÜN YAZISI seçilmesi konusunda üyeler iki iki berabere kaldılar. Beşinci üye kararsızdı. Yöneticiye sordular:
“O iş sizin işiniz. Beni karıştırmayın. Şayet teknik bir sorununuz varsa o da benim işim.”
Bu açıklamadan sonra kararsız üye fikrini değiştirdi. Oyunu iki yazıdan birinin lehine kullandı. Bir yazı üçe iki oyla GÜNÜN YAZISI seçilerek sorun halledildi.
Gece 12 de sonuçlar açıklandı. Kimisi hayal kırıklığı yaşarken, üç kişi mutlu olmuştu.
Bu gece de işler bitmişti. Yönetici seçki kurullarının yanına geldi:
“ Emekleriniz için teşekkür ederim. Bu güne gelme tartışması yıllardır sürüyor, daha yıllarca da sürecektir.”
Dışarıda kar yağıyordu. MART bitmek üzereydi. Kış bahara halâ el vermiyor, hırsını lapa lapa kar yağdırarak alıyordu.
Olsun. Yağmur, kar bereketti.
YORUMLAR
Defterden birisi:
"Hep yaşadıklarını yazıyorsun. Üstelik bir de iyi yazar havalarındasın, Hadi bir de kurgu yaz da görelim?"
Niyeti beni tenkitti.
Yazarlık iddiam hiç olmadı.
Bu kurgulu yazıyı yazdım.
Benim ne defterle ne de defterdekilerle hiç bir sorunum yok.
Kavgayı sevmem, ama bilmez de değilim.
Bu DEFTER benim yuvam. Hep te öyle kalacak
Alınan yanlış anlayan oldu ise de o da onların sorunu.
Bu yazıma yorum yazan tüm dostlarıma selam ve saygılarımı gönderiyorum.