- 456 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Kadının adı unutuldu
Sene 1975 di. Anadolunun güney doğusunda Fırat nehrinin kıyısına yakın şirin bir kasabaydı burası. Elif bu kasabaya beş yıl önce gelin gelmiş. Henüz çok gençken onbaşı olan kocasını vatan uğruna şehit vermişti. Ondan kalan tek oğlu ile yalnız yaşamanın savaşını veriyordu.Elif daha yirmibeş yaşındaydı. Babasını iki yıl önce kaybetti. Yaşlı annesi kilometrelerce uzaktaydı. Bu dar görüşlü kasabada dul bir kadın olarak nasıl yaşayacaktı. Bunu kendi de bilmiyordu. Bildiği tek şey vardı .Mucizelere inanıyordu. Hayat kendine ne sunacaktı ? Ne sunarsa kabulüydü.
Oğlundan başka bir şey düşünmüyordu. Onu büyütmek ve yetiştirmek için dişini tırnağına takarak elinden gelenini yapıyordu. Elif güçlü ve azimli, korkusuzdu. Gençti , güzeldi, yeni evlenme teklifleri alıyordu ama eliyle hepsini reddediyordu. Oğlunu üvey baba elinde büyütmek istemiyordu. Daha üç yaşındaydı çünkü.
Geçimini sağlamak için kasabadaki memurların evine , gündelik temizliğe gidiyor ,elinden dikişte geliyordu. Konukomşunun getirdikleri dikişleri gece yarısına kadar bitirmek için uğraşıyordu. Eşinin yokluğu zor geliyordu ve özlüyordu. Allahtan başka sığındığı yoktu. Dualarında sabır istiyordu.
Hava açık ve güneşli,eylülün başladıydı. Elif çocuğunu güzelce giydirip ,kasabanın en büyük marketine doğru yola çıktı. Mutfak alışverişini yapacaktı. Siyah saçlarını örmüş ,belinden aşağı dökülüyordu. Esmer teni, yanağının çukurunda gamzesi, kara gözleri ,kasabanın gençlerini büyülüyordu. Güzellikte böyle yerlerde başa belaydı.
Oğlunun adını daha doğmadan , ölen eşi Fırat olsun diye karar vermişti. Fırat nehri gibi güçlü ,heybetli, mavi umutlu olsun diye seçmişti. Marketin yakınında bir kalabalık gördü Elif .Yerde küçük bir köpek yavrusu yatıyor, başında üç beş çocuk vardı. Çocuklara ne olduğunu sordu. Çocuğun biri yabancı plakalı bir arabanın çarpıp kaçtığını anlattı. Yavru köpek nefes alıyor, ayağından yaralanmıştı. Elif kucağına köpeği alarak evine döndü. Öyle bırakamazdı, vicdanı sızladı.
Elif ilk yardım çantasını koridordaki dolabın içinden çıkarıp ,yara kremini sürdükten sonra sargı beziyle sardı. Oğlu heyecanla izliyordu.
_ Anne bu benim benim diyordu
Önüne süt ve su koydu. Evinin bir köşesine eski battaniyeyle yatacak yer hazırladı.
Fırat’a arkadaş bana da yoldaş olur diye düşündü.
_ Fırat buna bir isim bulalım ama önce markete gitmeliyiz oğlum dedi Elif.
Çantasını boynuna taktı. Çocuğu ile beraber tekrar marketin yolunu tuttu.
Kayınbabası ve kayınvalidesi Fırat doğduktan sonra bir trafik kazasında ölmüştü. Aynı yerde bir kayınbiraderi vardı . Bazen Elif’e uğrar alaycı bir gülümseme ile hal hatır sorar ,bakışları ile rahatsız ederdi. Elif’in hiç hoşuna gitmezdi. Bu insanı ilk geldiği günden beri sevmedi. Sorumsuz, haylaz ve dengesizdi. Aşırı derecede narsizdi. Evli ve iki kızı vardı. Eltiside Elif’in hamaratlığını ,sevgi dolu ,aklıbaşında olduğunu kıskanırdı. Elif bu insanların neden böyle olduklarına üzülür bir anlam veremezdi. Kadın olmak zordu bu yörelerde. Hele de yalnız ve dulsan.
Akşam yaklaşıyordu. Gün tepeden aşmış ,Elif acele acele yürüyordu. Fırat acıkmıştı. Akşam yemeğini hazırlamamıştı. Markete yakın tenha dar bir sokakta ansızın karşısına iki genç çıktı. Elif’in yolunu kestiler.Sözle taciz ediyorlardı. İğrenç teklifler sundular. Daha ileri gitmeye başladılar. Fırat korkusundan ağlıyordu. Elif “ imdaat“ diye bütün sesiyle haykırdı. Tam o sırada marketten dönen kayınbiraderi Elif’in sesini duydu. Sarhoş olan iki gencin üzerine yürüdü. Kayınbiraderinin kabadayılık hareketi kırk yılda bir işe yaramıştı. Gençler korkup oradan hızla uzaklaştılar.
Elif ve çocuğu çok korkmuş , rengi sapsarı olmuş ,ayakları titriyordu. Market işini bırakıp kayınbiraderi eşliğinde evine geri döndüler.
Elif _ “ Teşekkür ederim ağabey sen olmasaydın ben ne yapardım “ dedi. Kapısını kapatıp kendi iç dünyasıyla yalnız kalarak olanlara çözüm üretecekti. Ama nasıl?
Feride
25-03-2021