- 693 Okunma
- 3 Yorum
- 9 Beğeni
AŞK KURŞUN GİBİDİR
Yağmurlu bir gündü, o kadar çok yağıyordu ki genç kız ilk kez annesinin (yağmur yağacak kızım şemsiyeni al) sözünü dinlemediğine üzülmüştü ama yapacak bir şey yoktu yağmurda kalmıştı ve şemsiyesiz!
İçinden geçirdi (daha kötü ne olabilir ki) derken iş yerinde elektrikler kesildi. Artık korkuyordu (daha kötüsü var mı) demeye. Saat baya geçmişti eve gitmek zorundaydı yavaşça indi merdivenleri, sokakta herkes kaçışıyordu ıslanmamak için, yağmur o kadar hızla yağıyordu ki genç kız (bir saçak bulup altına girmeliyim) diye içinden geçirdi.
Birkaç saat saçağın altında bekledi, yağmurun durmaya niyeti yoktu sonra köşe başında elinde şemsiyesi olan o delikanlıyı gördü. Delikanlı da dikkatini çeken şemsiyesi değil yağmura inat gözünden akıttığı yaşlarıydı, evet delikanlı ağlıyordu. Genç kız çıktı sığındığı saçaktan delikanlının yanına gitti, oysa hiç tanımıyordu ve ince bir sesle -Merhaba dedi. Delikanlı ağlamaya devam ediyordu genç kız sözlerine devam etti -Neden ağlıyorsun? Delikanlı kafasını kaldırıp yukarı baktığında genç kızın deniz mavisi gözleriyle karşılaştı, nutku tutulmuştu, konuşmaya çalışıyor konuşamıyordu.
Sonra genç kızın titrediğini farketti, ceketini çıkarıp genç kıza verdi, genç kız çok duygulanmıştı sevdiği adama sarılır gibi sarıldı delikanlının ceketine, derin bir sessizlik hakimdi sokağa sonra delikanlı -Beraber yürüyelim mi dedi. Genç kız -Tamam dedi.
Beraber arşınladılar sokağın kaldırım taşlarını, ağızlarını bıçak açmıyordu sanki her şey onlar tanışsın diye ayarlanmıştı, sokakta kimse yoktu onlardan başka.
Genç kız minik bir kedi yavrusu gördü onu da koynuna alıp yola devam ettiler, delikanlının kıza olan hayranlığı ikiye katlanıyordu (ne kadar merhametli) diye geçirdi içinden. Genç kızı evine bıraktı genç kız bu ilk kez tanıştığı delikanlıya teşekkür etti, elini sıktı ve ayrıldılar tam kapının ziline dokunacaktı ki genç kız geri döndü ve delikanlıya ceketini verdi el sallayıp kapıdan içeri girdi. Delikanlı ceketi alıp yoluna devam etti.
Genç kız kapının arkasına yaslanıp kazağının kolunu kokladı, bu aşkın kokusuydu ama bilmiyordu, aşk ağlarını örüyordu (inşallah tekrar karşılaşırız) diye geçirdi içinden ve o günden sonra hiç şemsiye almadı yağmurlu günlerde. Ne şemsiyeyi, ne de delikanlıyı unutmadı. Delikanlı ise o ceketi o günden sonra hiç giymedi, her gece koklayıp uyudu.
Tesadüf diye bir şey yoktur, aşk kurşun gibidir hedefi belli olsa da kimi vuracağını asla kimse bilemez...