- 438 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ÖYKÜ
Yıkıldığım zamanlarda yeniden ayağa kalkacağıma inanmasaydım deryalarda
başı boş bir gemi gibi ufukları seçemeden belki de
kendi kendime gel etme eyleme demeden içler acısı halimle
sulara atılmış cam şişenin içinde hiç açılmamış mektup gibi körü körüne
o coğrafya senin bu okyanus benim bütün kaçak denizleri nasıl geçerdim kim bilir
belki hırs belki de avuntu cinsine bakmadan diktiğim çiçekler çabucak büyümesine
çok hevesliyim çünkü kin haset ile tohumu elinden düşürmez isen toprağa
can suyunu verir vermez hissedersin çiçeklerin ne renk açacağını yada dilersin
istersin gerçekten ALLAH sevgisi varsa içinde ülke ülke dolaş manada gerek kalmaz
yeter ki güzel olsun sevdiğinin huyları
kendini dünyalardan daha sevdiren keder vermesin diye Musa ağacının dallarına
çaputları
doldurursun kış gelir bütün yaprakları tek tek kopartır rüzgar ama ilmek ilmek bağladığın
çaputları çözmeye gücü yetmez karın boranın sevinirsin tuttuğum dilekler yerinde
duruyor diye oysa tuttuğun her bir dilek çaputun arasından çoktan kayıp gitmiştir
Kaf dağına
çok önceleri rüyalarımda görmüştüm yıldızlardan düşen sahipsiz bütün sevdalar
orada gömülü olduğunu
garip yetim sevdalara kol kanat germeyenler nerden bilsin ki
her gün orada aşıklar el ele tutuşup mehtap olurlar
yıldızlardan düşemeyenlerde bir birine ahbap olur gece olunca da, yan yana
gelir bir birlerinin yüzünde gözündeki
hüzünlere bakar bakar içlerini çekerler çünkü neşe huzur manzarası çizilmemiştir
yüzlerine
hep merak etmişimdir insanlar melek olarak doğar
hemen hemen her insan
bunu bilir ama neden her insan melek olarak ölmez
tek dileğim hiç bir sevilen sevdiğine kuş bakışı bakmasın
sevda yazan kalemin rengi ne olursa olsun ayrılık yazmasın
bütün sevenlerin gözü gönlü gönül gözü açılsın deyip çok kısa bir sessizlikten
sonra tilal mızrabın ucunu
vurdu sazının teline
ellerini ateşe sokup yüreğini yaka yaka coşkusu yarım kalmış türküsünü
içinde ismi geçmese de buğlem için söylediği çok belliydi gözlerini kapatmış
sanki dizelere düşlerini çiziyordu
miran bir sigara daha yaktı buğulu gözleriyle türküyü dinliyordu o sırada
tilal ile çocukluk günleri aklına geldi
çiçek tarlalarında oyunlar oynarken
insanlar bu kadar tuhaf değildi insanlar bu kadar
zalim hatta hain değildi şekerci Racih geldiğinde toplanırdık başına kısa
pantolonlarımızın cebi bile yoktu ki ne parası girerdik
sıraya beş on kişi hepimize birer tane horozlu şeker verirdi biz de ona
birer tane kemik gülle bizimle beraber oda dalardı
oyuna bazen ip atlardık bazen saklambaç bazen de yakar top oynardık o zaman
hayatı hep şekerci racih in şekerleri gibi
tatlı şeker tadında bilirdik ama hayat şimdi sandığımız gibi tatlı
değilmiş insanlar hayatının hayatlarımın içine
ne kadar acı varsa zulüm varsa doldurup katmış içine
insanlara elim değmeğe
başladığı günden beri içlerinde neler gördüklerimi
bir Allah bilir yüreğine baktığımda içlerine ne varsa ısrarla sırasız dizmişler ama
yine de insan oğlu muhteşem kendilerinin bile
hissetmedikleri de bir çocuk yönleri var kimi40 kimi 60 kimi 70 yaşında ne kadarda
şuurlarını kötülük zalimlik kapatsa da
çocuk damarlarına dokunduğun zaman 70 yaşından 10 yaşına inip seninle fırıldak
çevirip kır çiçeklerinin arasında oynayıp
zıplıyor çocukluğundan başka hiç bir şey düşünmüyor o kötü kalpli buruşmuş tenli
atma telaşını yavaşlatmış kalbine huzur doluyor BELKİDE ......?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.