Meşrubat-ı Müstesna Üzerine
Kelim, kelam, kalem. Bu üç kelime yazar çizer taifesinin tekelinde değil elbette. Zaman zaman bencileyin ham ervahların da başvurduğu zenginliklerdendir cümlesi.
Evet, sözcük vadisinde düşe kalka yol almaya çalışırken fakirlik çektiğimiz doğrudur. Söz dağarcığımızın altı deliktir. Henüz sözün başında, bu durumu inkar cihetine gitmeyeceğimizi, kusurumuzu gizleme gayreti içinde olmayacağımızı belirtelim. Bu cümleden sonra "Vira bismillah"
Efendim, meşrubat-ı müstesna müstesna insanlara hitap eden bir içecek değil. Tam aksine beş vakit, üç öğün halkın emrine amade "demlik güzeli". Bizim de bu müstesna meşrubatın müstesna hallerini şiire ve yazıya dökmeye çalışmayı vazife addettiğimizse gün gibi aşikar.
Yıllar evvel, bir edebiyat dergisinde Beşir Ayvazoğlu’nun "Çintemani" adlı bir şiirini okudum. Şiir bildiğimiz çay üstündeydi. O vakit çayla bu denli haşır neşir olacağım hiç aklıma gelmemişti. Lakin, gel zaman git zaman meşrubat-ı müstesna müstesna bir şekilde ilgi odağımız oldu. Gelsin, çay mahreçli çay merkezli şiirler yazılar. Çaya dair binlerce şiir- ya da şiir denemesi demek daha doğru- yazdığımızı söylemek asla mübalağa olmaz. Nasıl ki çay beş vakit, üç öğün halkın içeceği, biz de beş vakit, üç öğün çayla alakalı bir şeyler karaladık. Karaladık da ne oldu? Çaykurun ruhu duymadı, kimsenin umurunda olmadı. Ama biz yılmadık. Azimle karalamaya devam ettik.
Başka bir ifadeyle "dönersek kahpeyiz çaya hizmet yolunda bir azimetten" sözünü düstur edindik. Yazdıklarımızı lüzumsuz bulan lüzumsuzlara rağmen yazdık.
Yazdık da ne oldu derseniz?
Edebi bir değeri olmasa da çayla ilgili bir yığın şiir, bir tomar yazı hasıl oldu. O hale geldik ki: Ziya Paşa’nın
"Marifet iltifata tabidir müşterisiz met’a zayidir" bercestesi dahi bizi yolumuzdan çevirmedi. Çaya müstesna dizeler yazamasak dahi, müstesna davrandık. Özenle demledik, özenle içtik ;yazdık babam yazdık...
Bu ahvalimizi, bizim köroğlu dahi eleştirdi. Nemi yaptık? Sükutu seçtik acı acı tebessüm ettik
Başka bir ifadeyle "yazmak kaderde var ne gelir elden" dedik. Kah hüzünlendik kah sevindik. Ama asla ne oldum delisi olmadık. Tevazu ikliminde, tevazu deminde demlendik. Meşrubat-ı müstesnadan kam aldık.
Şiirlerde çayın müstesna hallerine değindik. Düz yazılarda çayla hayatın iç içeliğinden, çayla simidin ünsiyetinden dem vurduk. Kimse anlamasa da biz anladık. Çayınız ışıl ışıl, hayatınız pür neşe olsun. Sürç-i kalem ettik ise affola...
Ankara, 20 Mart 2021 İbrahim Kilik