- 386 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yaşam ve ölüm
Ah biliyormusun ‘Aşk daim yaralı kalplere sığınır ‘ der bir kitapta ! Yaralı kalpler öyle kıyıda köşede yitikleşmiş tutunmayı başaramamış insanların kaderi değildir.
Kaybedenlerin acılarının yürekteki hüznünü bilemeyiz biz . Herkes kendi acısının korlarında tükeniyor. Kimbilir şiir belkide toplumsal olgudan öte bireysel haykırışımız oluyor. Anlaşılıyorki edebiyat ölümcül yaşamaktır .
Yazıyorsanız korkmayın çamurlaşın ! Başka türlü anlatamazsınız yaşananları. koca bir ömürde çoğumuzun yaptığı bu degilmi birilerini memnun etmek .kendi hayatımızı zehirlemek.
Bu gece seni aradım,sanki hiç aramamış gibi .Camlarda bekledim gelirsin diye. Sanki beklenilen gelirmiş gibi.
Çagırdım tüm korkularımı yanıma ilk ışıklar yanasrken şehirde yoktun sen. çekip gitmiştin yanımda bıraktığın özleminle bekledim .
Gidiyorsun hiç söylemiyorsun gittiğini. Bilmiyorsun yorulduğumu sen gidince. Ben kalınca seninle.
Biliyorum ‘ bu illet beni bitirdi ‘ demiştin ! öyle oldu ölüm aldı seni artık sen gelmeyeceksin ben geleceğim o meçhul karanlığa !
Ölüm bir yanılgımıdır .Yoksa bir devinimmi. Yaşam nereye kadar yaşamdır.Ölüm ötesinde karanlık nasıl aydınlatılacak .Hoş geldin inanç !
Yaklaşık biryetmiş( cm) metre kazılan toprakta maddesel varlığınız nötürleşiyor. beden yerini kemiklere bırakıyor ! kefen denilen beyaz bir beze sarılmış ceset üzerine çapraz konulan bir kasç tashtanın altında meçhuliyetin sonuna mahkumlaşıyor . Ağlayan ,gülen düşünen o muazzam ruh nerelerde şimdi !
‘Her canlı ölümü tadacaktır ‘ enbiya sür.35 ayet. Ölüm yaşamın bilinen haliyle yok oluşu !
Ölüm asla kolay değildir. Her insanın ölüm yolculuğu benzersizdir. Her hayatta kalanın iyileşme süreci de aynı şekilde farklıdır.Sevdiğiniz birisinin ölüme yakın olduğunu kabullenmek çok zordur. Eğer yaşlıysa veya ölümcül bir hastalığı varsa, ölümünün yakın olabileceğini bilmek genellikle uğraşması veya kavranması bizi zorlar.
Acı ölümün geride kalanlara bıraktığı en zorlayıcı duygudur. Yaşam anlamsızlaşır. arzular sönükleşir. Deger verilen herşeyin aslında gereksizliği daha bir belirgendir. Ölüm katlanılası zor bir yüktür hepimiz için. Birgün ölümün bizi bulacağını bilmek ve meçhuliyeti kabullenmek !
Kimbilir yazılan düşünülenin sözcüklere dökülmesinde bir şeyleri yitiklikten kaçırma duygusuda bize yön verir olmaktadır. Yaşam ve ölüm iki içsel varsalın ruhumuzdaki yoldaşları olmuyormu.
Gümüş bir tepside önüne getirdiler bakır bir cezvede pişirilmiş türk kahvesini. Kırmızı güllü halep işlemeli fincanlara şöyle bir göz attı ortadaki fincanı alıp önündeki sehpaya koydu. Evdekilerin kendisinede biçtiği bu agır abi rölünü artık sevmeye başlamıştı .Küçük bardaktaki sudan bir yudum içti arkadan çekersiz kahveden bir fırt çekti. yaklaşık onyıldır uğramadığı bu komşu evinde seksenini geçmiş merhum arkadaşının eşinin rahatsızlığında geçmiş olsuna gelmişti. Yaşam bir devinimdi oda bunu biliyordu. Kahveyi bitirince yarım kalmış suyu yine yudumladı. Yaşlı kadının yorgun bakışlarını takip eder görünüyordu. kendiside o yaşlarda olduğu halde daha dinçti hala bahçeye gider küçük çapa motorunu kullanır ağaçları zamanınnda budamayı ehmal etmezdi .Yinede bir şeylerin sonlarında olduğunu içten içe hissediyordu .Gençliklerinde hiç düşünmedikleri ölüm şimdi akıllarının odağında kendini hatırlatmayı görev bilir gibiydi. Neydi o günler o bıçkın delikanlılık anları gökyüzünde güneşin bir başka parladığı zamanları .Geçmiş asla geçmiş değildir !
Esmer bakışlı kadının her sabah aynı saate gitigi o kaldırımın taşlarında bugün onun topuklu sesleri duyulmuyordu. Acaba birşeymi olmuştu. Büyük ihtimal hastalanmıştı. Çalıştıgı fabrikanın mülkiyet kodomanı yetkinceleri yövmiyesini kesermiydi. Yoksa rapormu alırdı hasta olduğuna dair. Kimbilir belkide canı gitmek istememişti bu sabah her sabah mahkumlaşıp koşarak yetiştiği işine. ‘Canı cehenneme ‘diyesi gelmişti belki ‘işininde parasınında ‘
Emekçi insanlar fabrikalarda yıldızlar verilmiş turistik otellerde ömür tüketiyorlardı . o büyük otellerin o dev fabrikaların iş insanı sahipkarları mavi yakalı işgörenlerini önemsemez kendilerini farklı görürlerdi. Hani tüm insanlar eşit yaratılmıştı ‘esirgeyen ve bağışlayan’ Tanrı niçin buna musade eder görünüyordu .Vardır bundada bir hikmet diye düşündü .Bir gün herkes herşeyin hesabını verecekti kuşkusuz. o herkesin hesaba çekileceği özel günde !
Tanrı günahları sevmiyor .Bizse seviyoruz çünkü yaşamak istiyoruz.Günahkarlarız bunu biliyoruz.
Nisan yaklaşıyor bahar geliyor memleketimin kadınlarının hüzünlü gözlerine. Artık daha çok özlenir oluyorlar ölümün alıp götürdüğü yolcular. Kimbilir belki bu son olacak .ilkbaharı görmeyecek gözlerimiz. Bir kadın Diyarbakır kerhanesinde kesecek saçlarını kendisini batağa düşüren umudun. Yorgun bir gece olacak son gecemiz bir türlü gelmeyecek o sabah .
Kapıda bir sessizlik içerde umutsuzluğu çaresizliğin. o gece saklanacak yıldızlar karanlığın arkasına ay hiç yokmuş gibi aratacak kendini .geçkin yorgun bir ömü yaşatacak gece herkese inad en umulmaz günahlar içinde. ölüm gelecek kahverengi gözlü kadınımın hayellerine.
Ben seni hiç sevmedim sadece istedim yanımda olasın ,sabah olsun bir çay demlesin kara çadırın yörük kadınları Toroslarda bir köy evinde izdüşümü olsun nefes almanın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.