- 573 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
744 - GAYB
Onur BİLGE
Işıl bizi şaşırtmaya devam ediyor. Meşhur rüyalarından biri Define’ye o kadar ilginç gelmiş olmalı ki: “Küçükken havale geçirdin mi?” diye sordu ona. Naklettiği rüya şöyleydi:
“Rüyamda ruhani bir kadın vardı. Gerçek değildi, vizyondu sanki. Annemin ismini söyledi. Benim ismimi de biliyordu. “Sen kendini iyi hissetmiyorsun, değil mi? Seni ben iyi edeceğim!” diyerek alnıma elini dayadı. Ne okudu, ne söyledi, nasıl dua etti bilmiyorum. O zaman çok hastaydım. Bakırköy’de yatıyordum. Kadının elinin değdiği yerde, yani alnımda bir elektriklenme oldu. O elektrik kafamın içine girdi. Beynimde hızla dolandı. Sanki beynimde bir radyo vardı ve birisi istasyon arıyordu. “Vıcı vıcı vıcı...” sesler duyuyordum.
O günden sonra o elektriklenme tam uykuya dalacağım esnada olmaya başladı ama her zaman değil. Her defasında dozajı artarak devam ediyor. Giderek artan bu elektriklenme olayı beni korkutuyordu. Olduğu zaman bir an önce o atmosferden çıkmaya çalışıyordum.
Senin dini telkinlerinden cesaretlenerek en sonunda geçenlerde korkmayıp, olayın sonuna kadar gittim. Biliyor musun bir başka alemdeydim. Kendimdeydim, zihnim açıktı. Yine aynı cereyanlanma başladı ve beynimin içindeki sinirler arasında radyo frekansı aranır gibi sesler duydum. Sanki birisi beynimle bir merkez arasında bağlantı kurmaya çalışıyordu.
Uzaylılara inanan arkadaşıma söylediğimde: “Uzaylılar seni Sirius’la bağlantıya geçirmeye çalışıyorlardır.” dedi.”
“Sirius nedir?” diye sordu Define.
“Akyıldız da denilen, Büyük Köpek Takım yıldızındaki bir yıldızmış. Uzaylıların dünyayla haberleşme istasyonu oradaymış. İşte böyle bir şeyler diyorlar. Annem de: “Olsa olsa o yıldız, şeytanın haberleşme istasyonu olabilir. Uzaylı dedikleri cinden başkası değildir.” diyor.
Bu yıldız, kuzey yarı kürede baharda görülebilen, berrak havalarda geceleri gökyüzündeki en parlak yıldızmış. Çıplak gözle bir tek yıldız gibi görünen Sirius, aslında, bir çift yıldızmış.”
“Tamam tamam, anlaşıldı. Devam et sen! Benim aklım daha fazlasına ermez zaten.” dedi dede.
“Ayrıca bilmiyorum ama o arkadaşım, İlahi âlemle konuşacak duruma geldiğimi söyledi. Beni ne hale getirdi bu tuhaf insanlar! Kimse neler hissettiğimi bilemez! Nasıl bir hale geldiğimi anlatsam inanmazsın! Hele o zamanlarda böyle şeylere hiç hazır değildim ve çok büyük korkular içindeydim. Artık korkmamayı öğrendiğim için yine böyle olduğunda kendimi hazır hissediyorum. Uzaylılardan falan değil, her şey gibi o halin de Allah’tan olduğunu biliyorum. Bunun böyle olduğunu senin sayende öğrendim ve rahatladım. Sen olmasaydın, halen korkular içinde olacak, kâbuslarla boğuşacaktım. Tekrar tekrar teşekkür ederim dede! Allah senden razı olsun! Allah sana uzun ve sağlıklı bir ömür versin! Kim bilir kimlere daha böyle faydan dokunacak!”
“Olabiliyor böyle şeyler kızım. Kimisinin keşfi açıktır. Özellikle tasavvufta beklenen bir olaydır. Ayrıyeten kendini kaybedecek kadar acılar içinde olan kişilerde, sürekli Allah’ı düşünenlerde, devamlı zikir çekenlerde görülür. Sende de olmuştur, oluyordur. Yadırgamadım. Büyük bir gücün çekiminde ve kontrolündeyiz. Başıboş değiliz. Hepimiz O’na bağlıyız, vasıtasız!”
“Geçenlerde sana da çıtlatmıştım bu olayı. Benzer bir yorum yapmıştın. Bu zamana kadar bu yaşadıklarımı kime anlattıysam beni tatmin edecek bir yorum yapamamıştı. Baktığım kaynaklarda da benzer bir olaya rastlamadım. Benim olayımla ilgili ne bir hastalık var ne de böyle bir enerji türü... Neden olduğunu anlayamadım. Birkaç gün önce de oldu. Demiştim ya... O zaman senin anlattıklarından aldığım cesaretle olayın sonuna kadar gittim. “Şayet ölüyorsam öleyim! Ne olacaksa olsun artık! Korkunun ecele faydası yok! Sonunda ölüm de olsa götürdüğü yere kadar gideceğim!” dedim. Merak bu ya! Bu şey ne ise artık ondan ondan kurtulmak istiyordum. Hani daha önce de sana söylemiştim ya... Halen sonunda ne olacağını öğrenemedim. Onun için ısıtıp ısıtıp önüne getiriyorum. Senden başka bu işi çözebilecek bildiğim birisi yok. Verdiğim rahatsızlık için de özür diliyorum!”
“Gaybı kimse bilmiyor. Herkesin Allah’la arasında bir bağlantı var. Kimisi uyur, rüya görür, rüyası çıkar. Kimisi uyanıkken rüya benzeri bir şeyler görür. Gördüklerinde gerçek payı vardır mutlaka ama ne orandadır, yaşanmadan bilinmez. Allah bazılarına doğrudan bunlar gibi veya altıncı his gibi bazı kanallarla bir şeyler malum eder, bazılarıyla alakalı olanları da başkaları vasıtasıyla bildirir. Bilginin tek kaynağı vardır. O da Yaratan’dır! Çünkü her şeyi bilen yalnız O’dur. Ne bildirdiyse de doğrudur! O geçmişi de geleceği de hali de bilir. Kâinatta bilgisi dışında hiçbir şey olamaz! Ancak bence sen böyle şeylerin üzerinde fazla durmasan iyi edersin. Bunlar sana bir şey kazandırmaz! İman et, ibadet et, iyilik et yeter!”
“Bana gaybı mı verecek? Neden beni seçti? Neden bana gaybı veriyor? Benden ne istiyor? Ben doğru dürüst bir Müslüman bile değilim. O esnada baş dönmesi yaşamıyorum. Baygınlık hissi de... Gözlerimi kapattığım anda beynim de kendi kendine elektriklenmeye başlıyor. Sonra gökyüzünden ötede olduğumu, uçtuğumu hissediyorum. Sanki tüm dünya, tüm evren bendeymiş gibi...
Günaha gireceğim belki ama sanki evren bana anlamsız geliyor. Kendimi o kadar üstün hissediyorum öyle zamanlarda!
Gözlerimin önüne bambaşka bir pencere açılıyor. Gözlerimle gördüğüm karanlık ve bilinmez... Ayrıca, evren içimden taşıyor sanki! Sesler duyuyordum en son öyle olduğumda. Radyo frekansları halinde... Anlamsız sesler... Türkçe değildi. Olsaydı anlardım. Yabancı bir dil de değildi. Yine anlardım ama o seslerle oluşan kelimeler ve cümleler, başka bir âleme ait bir dildeydi. Öyle olduğundan eminim ama neceydi bilmiyorum.
O zamanlarda vücuda bürünmüyorum. Yalnız ruh kalıyorum. Dedim ya, evren içimden taşıyor sanki! “Galiba ben evrenim!” diye diye evren oldum galiba. Sence neden oluyor? Ruhani bir varlıktan el alma diye bir şey olur mu? O kadın alnıma dokunarak bana el mi verdi? Ama neden bana el versin ki? “Kafam almıyor!” desem yalan demiş olacağım. İşin ilginç yanı, kafam zehir gibi işliyor.
Yaratan, kulunu kendi katına çıkarır mı? Ona her şeyi öğretir ve gösterir mi? Dün yanımda kimse yoktu ama O vardı. Çünkü yaşadığım şeyler basit şeyler değildi. Yani bu dünya aklı ile anlaşılacak şeyler değildi. Galiba korkumu alan da O’ydu! Hani bir annenin bir babanın çocuğuna davranması gibiydi. “Haydi, bütün her şey senin!” der gibiydi bana. Ben bir çocuk heyecanındaydım o anda ve işin aslı, bütün o olanlara alışkındım sanki... Sanki hiç yabancı değildi yaşadıklarım. Sanki kendimi evimde gibi hissettim orada. Ne oluyor? Söyle lütfen!”
Işıl, kontrolünü kaybetmişti. Rayından çıkmış tren gibiydi. Bizi korkuttu. Define dilini yutmuştu. Artık ona söz dinletemeyeceğini anlamış olmalıydı. Işıl, yaşadığı bu garip olayın o kadar etkisinde ve merakındaydı ki gözü dönmüşçesine art arda sorular soruyor, Define’yi boğuyordu.
“Sana yönlendiren de O... Belki de senden öğrenmemi istiyor. Çok garip! İşin aslı, deli falan da değilim. Bilincim yerinde yani. Kafam alıyor her şeyi. Aklım başımda... Evet, büyük bir hastalık geçirdim ama o geçti gitti artık. İyileştim. Bana deli muamelesi yapmasın kimse! Öyle bir deli damgası yedim ki ne kadar aklımın başımda olduğunu söylesem de ne yazık ki kimse inanmıyor artık bana. Biliyorum, şu anda sen de bana kaçık gözüyle bakıyorsun. Zaman zaman ben de kendimden şüphelenmiyor değilim ama deli değilim. Gerçekten! Bilmem ki milleti nasıl inandırsam artık iyileştiğime!”
“Biz sana o gözle bakmıyoruz Işıl. Hastalık da sağlık da Allah’tan. Öyle murat etmiş. Kaderde varmış, olmuş gelmiş geçmiş gitmiş! Sen demeseydin nerden bilecektik! Keşke söylemeseydin de bizi de böyle töhmet altında bırakmasaydın! Kendini de bizi de üzüyorsun kızım! Vazgeç bu konulardan bahsetmekten! Lütfen...”
“Hani uzaylılar diyorum ya... Sana komik gelecek belki de ama geçen gün onları da aştım. Bir anlık film izlediğimi düşündüm ama tüm sinema şeridinin beynimden geçtiğini...”
“Kendini dinlemekten vazgeç! Radyo koy başucuna. Şarkı türkü falan dinleyerek uyu! Yattığında bu tür şeyler düşünme! Deli değilsin ama böyle giderse delireceksin! Beni dinle!”
“İstanbul’da yaşayan bir veli varmış. Öyle dediler. Onun yerini biliyorsundur sen. Beni ona yönlendir. İstanbul’da seksen seksen beş yaşlarında beyaz sakallı biri varmış. Yüzü nur gibi parlayan, sürekli ağlayan biriymiş. Öyle dediler. Bilmiyorum ama böyle biri var değil mi? Beni ona gönder! Lütfen dede!”
“Öyle birini bilmiyorum. Bunu da uzaylılar mı fısıldadı sana?”
“Yok! Rüyamda gördüm. Biri anlattı. Tavsiye etti. Onu bulmamı, ona gitmemi söyledi. O yoksa, o zaman sen biliyorsun tüm anlattıklarımın cevabını. Değil mi? Söyler misin? Neler oluyor bana? Bilme zamanım geldi. Söyle lütfen!”
Define’nin sabrı taştı. Işıl laf anlamıyordu. Onu sarsması gerektiğine inanmış olacak ki iyi bir silkeledi! Kendine gelmesi için böyle bir çıkışma gerekiyordu. İyi de etti. Soğuk duş tesiri yaptı Işıl’da. Birazcık kendine gelir gibi oldu. Belki de şimdilik...
Dedim ya... O bir matruşka... Her kendinden bahsedişinde bir kişilik çıkıyor üstünden elbise gibi, altından, bir öncekinden farklı başka bir kişilik görünüyor. Onu anlamaya çalışırken bir kat daha elbise çıkarıyor. Böylece devam ediyor. Merakla izliyoruz.
“Sen laf anlamıyorsun kızım! Kafanın dikine gidiyorsun! Çok biliyorsun! O nedenle ne desem boşa gidiyor! Onun için bir şey demiyorum! Bildiğini yap! Rüyanın peşine düş bakalım ne geçecek eline! Bir arkadaş vardı. Çok söyledim: “Namazını kıl. Parayı, dünyayı ikinci plana at!” Yok! Bir yıl uğraştım. Kırk dört yaşındaydı. Dinlemedi. Kırk beş yaşında öldü! İki ay önce.”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLER - 744
YORUMLAR
OKUNDU....
BİR ÖYKÜ:
Harun Reşid bir ara Behlül’ü aramış, mezarlıkta uyurken kaldırıp huzuruna getirtmiş. Behlül Dana Halifeye sitem etmiş:
-“Neden beni uyandırıp da getirdiniz? Ne güzeldi halim. Rüyamda padişah olmuştum Tahtımda azametle oturuyordum.” Harun Reşid gülmüş:
-“Ey Behlül, uykudaki padişahlıktan ne olacak, o da birşey mi sanki? ” Behlül Dana hemen cevap vermiş:
-“Ne farkeder ey Harun! Ben gözlerimi açınca padişahlıktan düştüm, sen ise kapayınca düşeceksin, fark yok ki.” Harun Reşid tasdik makaminda basını sallar, düşünceye dalar.
Onur BİLGE
Teşekkürler... Sevgiler... :)