DEVE İLE EŞŞEK
Hikayeler hayatımızın bir parçası.
Biz insanoğlu olarakta hikayeleri çok severiz,
okuruz okudukça da mutlaka hikayelerden ders çıkarırız.
Bugün de konumuz "Deve ile Eşeğin"
hikayesini sizlerle paylaşmak istiyorum.
*
Eskiden motorlu taşıtlar olmadığı için
nakliye işleri eşekler ve develerle yapılıyordu.
Bu hayvanlar doğanın zor koşuları karşısında yük taşımak için
en dayanıklı hayvanlar olarak biliniyor.
Yani bu hayvanlar yük taşımakta en güçlü hayvanlardır.
*
Hikaye şöyle:
"Bir deve ile bir eşek vakt-i zamanında bir kervanda yük taşırlarmış.
Kervanın sahibi de biraz insaftan yoksun biriymiş.
Hayvanlara yükü çok vururmuş, yemi de az verirmiş.
O yüzden kervandaki cümle hayvanat,
atlar eşekler develer zayıflıktan perişan bir haldeymişler.
Ağır yükler altında aylarca yol alırmış bu zavallı hayvanlar.
Ovalar, dağlar aşarlarmış.
Seferin biri bitmeden diğeri başlarmış.
*
Yine böyle uzun seferlerden birinde
kervanın yolu sarp bir dağa vurmuş.
Ta aşağılarda bir dere varmış.
Yol demeye bin şahit ister bir ince çizgi üzerinde
ölüm korkusu duya duya ilerliyorlarmış.
Bir ara nasıl olmuşsa deve ile eşek
uçurumdan aşağıya yuvarlanmaya başlamışlar.
Tesadüf bu ya sırtlarındaki yükler yola yakın bir yerde kalmış.
Bizim eşek ile deve yuvarlana yuvarlana dereye kadar inmiş.
Kervanın sahibi yukarıda kalan eşyaları diğer hayvanlara yüklemiş.
Aşağıya yuvarlanan eşek ile deveden
artık bir hayır gelmeyeceğini düşündükleri için onları
kendi kaderlerine terk edip yola revan olmuşlar.
*
Bizim zavallı eşekle deve aşağıda epeyce kıvranmışlar,
canları yanmış ama şans eseri önemli bir sakatlıkları da yokmuş.
İlk şaşkınlıklarını atlattıktan sonra anlamışlar ki
kervancı onları bırakıp gitmiş.
Sevinmişler tabi bu duruma.
Neticede zalim bir sahipten kurtulmanın
mutluluğunu yüreklerinde hissetmişler.
*
İki kafadar, dağlar arasında epeyce gezdikten sonra
suyu otlağı bol bir mekân bulmuşlar.
Yiyip içip günlerini gün etmeye başlamışlar.
Kısa zamanda kendilerine gelmişler, güç kuvvet bulmuşlar.
Doğrusu keyiflerine diyecek yokmuş.
*
Bir gün eşek, deveye demiş ki ben aşka geldim,
çıkıp şu tepeye dünya âleme aşkımı ilan etmek,
bestelediğim şarkıyı dağa taşa dinletmek istiyorum demiş.
Deve, bunun yanlış olacağını,
birilerinin onları duyabileceğini,
yeniden bir kervana dâhil edebileceğini falan
uzun uzadıya anlatmaya çalışmış ama
eşeğin inadı tutmuş bir kere.
Yüksekçe bir yere çıkmış eşek ve başlamış anırmaya.
Ama ne anırmak.
Dağ taş eşeğin sesiyle inlemeye başlamış.
*
Tam da o sırada oralardan bir kervan geçiyormuş.
Eşekle deveyi görmüşler.
Sahipsiz olduklarını anlayınca da kervana dahil etmişler.
Sırtlarına ağır yükler vurmuşlar.
İkisi de oflaya puflaya yan yana yürüyorlarmış.
Fakat deve durmadan eşeğe kızıyormuş,
şarkı söylemeseydin bu hale düşmezdik diye.
Eşek de ne yapayım canım şarkı söylemek istiyordu,
kendime hakim olamadım diye cevaplıyormuş.
*
Eşek yolda bir hinlik düşünmüş.
Yalandan topallamaya başlamış.
Kervan sahibi eşeğin yükünü de deveye yüklemiş.
Eşek rahatlamış ama içindeki fitne devam ediyormuş.
İyice toplamaya başlamış.
Kervancı, eşekten vazgeçemediği için
eşeği de devenin sırtına yüklemiş.
Devenin canı iyice sıkılmış ama ses çıkarmamış.
Derken yolları yine sarp bir dağa gelmiş.
Dağın zirvelerine yakın bir yerinde deve,
sırtındaki eşeğe demiş ki
eşek kardeş hani çayırda sen şarkı söylüyordun ya
o şarkı benim çok hoşuma gitti.
Şimdi de ben aşka geldim, canım oynamak istiyor.
Eşek itiraz etmiş, olmamış yalvarmış olmamış.
*
Deve, "O zaman sen şarkı söyledin
şimdi de ben oynayacağım.
Sen o zaman benim sözümü dinlemedin,
sözüme değer vermedin.
Şimdi ben seni niye dinleyeyim."
demiş ve oynamaya başlamış.
Derken sırtındaki eşek bu çılgın oyun üzerine
devenin sırtından aşağı düşüp uçuruma yuvarlanmış.
Taşlara çarpa çarpa ölüp gitmiş.
Deve aşağıya yuvarlanan eşeğe bakıp,
sen aşka gelince şarkı söylersen
ben de aşka gelince oynarım.
Sonuç da böyle olur işte demiş."
Kalın sağlıcakla...