- 585 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
743 - EKSİKLİK
Onur BİLGE
Işıl her karşılaşmamızda bizi şaşırtmaya devam ediyor. Matruşka diyorum ona artık. Her defasında içinden bir öncekine benzemeyen başka bir bebek çıkan matruşka ama... Birbirinin tıpkısı değil, normalde olduğu gibi. Belki de o kendisini yeni yeni keşfediyor. Bu defa da iradesinin gücünden bahsederek başladı kendisini anlatmaya.
“Dün kendimle ilgili neyi fark ettim biliyor musun dede? Ben bir şeyi yapmak istersem, ne kadar zor görünürse görünsün yapıyorum. Kimseye sormadan kendi kafamın dikine gidersem doğruyu buluyorum. Mesela dün... Oruç borçlarım vardı. Çok uzun olmayan günlerden istifade ile oruç tutmaya karar verdim. Kimseye oruç tutacağımı söylemedim. Söyleseydim: ”Nasıl dayanırsın sen sigara tiryakisisin!” gibi sözler duyup, etkilenecektim. Annem bile oruç olduğumu dün akşam öğrendi..
Dün bir ara sigara içme isteğim arttı. “Dışarı çıkacağım.” dedim bizimkilere. Çıkıp gezdim, yalnız başıma. Yolda sokakta da sigara içen birileri vardı. Bir yerlerde oturmuş bir şeyler içen, ellerinde sigarası olanlar da vardı. Görürsem ya da tütün kokusunu alırsam dayanamam zannediyordum ama öyle olmadı. Etkilenmemek için temiz havayı olabildiğince çok çektim ciğerlerime. Çünkü Yaratan’ıma söz vermiştim. Ne olursa olsun, o sözü yerine getirecektim. Ancak yine de O’ndan yardım istedim dua ederek. “Dayanacağım ama Sen de bana sabır ver!” dedim. Sabrettim de... Demek ki isteyince her şeyi yapabilirmişim.”
“Benim şüphem yok zaten senin bir şeyleri başaracağından. İstersen gayet tabii her şeyi yapabilirsin! Kim demiş yapamazsın diye! Yeter ki iste! Her şey sana bağlı, her şey sende biter kızım!”
“Dün bir şeyi daha fark ettim, dede. Kendimi yenilenmiş ve daha emin hissettim. Ayrıca, dün tuttuğum oruçtan, kıldığım namazdan, okuduğum Kuran-ı Kerim’den o kadar büyük bir haz aldım ki anlatamam! Bu zamana kadar da böyle şeyler yaptığım olurdu ama dün yaptığım ibadetlerden aldığım tat bambaşkaydı. Sebebini bilmiyorum. Sen tahmin edebilir misin acaba? Neden böyle oldu dede?”
“Belki bu zamana kadarki imanın taklidiydi. İmanın pekiştiyse, ibadetlerinden zevk almaya başlarsın. Öyle ki, hiçbir eğlence sana ibadetin hazzını veremez! Galiba fidanım gül vermeye başlamış.” diye memnuniyet ve sevinçle gülümsedi dede.
“Bir de Allah’ıma şükrettim. Başıma gelen onca olaydan sonra bana böyle bir mutluluğu tattırdığı için. “Allah’ım! Sana ne kadar şükretsem az kalır!” dedim iftar ederken. Bir de demli çay içtim yemekten sonra. Haydi, şimdi sigaradan da bahsetmeyeyim. Anlayan anlamıştır zaten. Biliyorum, çok kötü bir alışkanlık ama alışmışım bir kere! Hızara elimi kaptırmış gibi hissediyorum bunu düşündüğümde.”
“İnşallah Allah sana da bana da akıl verir de en kısa zamanda yakamızı o meretten kurtarırız! Yalnız ben düşündüm de... Sen sigarayla ben pipoyla bütünleşmişiz biz. Yıllarca senin sigaran benim pipom, ellerimiz gibi, parmaklarımız gibi bize ait parçalar halini almış. Benim bir pipo içişim vardır, şöyle iskemleme kurula kurula, onu elimde, parmaklarımın arasında bir tutuşum vardır! Biliyorsunuz işte! Anlatmaya ne hacet! Tavırlarımıza sinmiş giderek. Sende de aynısını izledim. O mikrobu parmaklarının arasında öyle bir tutuşun var ki! Onu yaktın mı jestlerin mimiklerin değişiyor. Bilmem hiç dikkat ettin mi, sigarayı yakmadan evvel mutlaka ayak ayaküstüne atıyor, arkana yaslanıyor, kendine has bir vaziyet alıyorsun. Sigarayı bırakırsın bırakmasına da bir eksiklik olur parmaklarının arasında ve tavırlarında. Onu nasıl tamamlayacaksın? İşte bence bütün mesele burada! Kendimden biliyorum. Onunla bütünleşmişim. Sanki pipo tüttürmüyorum, varlığımı haykırıyorum! Galiba eksikliğimi onunla tamamlamaya çalışıyor, kapattığıma inanıyorum. O bana özgüven veriyor. Belki de onunla kendimi büyük veya zengin bir adam gibi hissediyor ya da hissettirmeye çalışıyorum. Hani yeni yetmeler sigara içerken büyüdüklerini zannederler, onunla etrafa caka satarlar ya... İşte bence bizimkisi de öyle bir şey... Yani aşağılık duygusundan ileri geliyor galiba. Ezikliğimizi onlarla örtmeye çalışıyoruz.”
“Belki de dede. Bilemem ki! Benim aklım çok karışık. Yeni yeni kendime geliyorum. Bir şeyler fark ediyor, seninle paylaşmak için buraya koşuyorum. Tedavimde rolün doktorlarımdan da ilaçlarımdan da büyük çünkü.”
“İnşallah bir faydam dokunuyordur! Ne kadar istiyorum bilsen, eski sağlığına kavuşmanı! Onun için anlatmalısın içine dert olanları. Ne kadar cerahat varsa bedeninde çıkarıp kurtulmalısın! Seni usanmadan dinliyorum. Rahat ol! Sendeki gelişmeleri de memnuniyet ve sevinçle takip ediyorum. Her geçen gün daha da iyi olduğunu görüyorum. Mutluluğum katlanıyor!”
“Ayrıca; iki gündür uyku uyumuyorum. Ne yapıyorum, sabahlara kadar, biliyor musun? Kitap okuyorum. Okumayı seviyorum. Bir kitaba başladım mı bitirmeden ya da beyhut düşmeden bırakamıyorum elimden. Bu da uykuya karşı direndiğim için tansiyonumu çıkarıyor. Yatınca yarım saate kalmıyor, tansiyonum normale dönüyor.”
“O zaman neden o kadar zorluyorsun kendini? Uykun gelince yum gözlerini. O arada zaman mefhumu kalmayacak ki zaten sende! Gözlerini bir açacaksın ki sanki hiç ara vermemişsin! Kaldığın yerden okumaya devam edeceksin, sağlığını riske atmadan. Bunu da başarmaya çalış! Haydi, göreyim seni!”
“Bende bir merak var ya dede! Elimde değil! Durduramıyorum kendimi! Yalnız şunu öğrendim. Okudukça insan kendini eğitiyor, haddini bilmeyi öğreniyor. “Ben bir şey değilim!” diyebiliyor. Ayrıca, dün şiirle ilgili bir yazı yazmaya başladım, sonra vazgeçtim. Çünkü insanların çoğu şiirden anlamıyor.”
“Şiiri herkes sevmez. Sevmeyenler ondan bir şey anlamayanlardır. İbadeti de herkes sevmez. Onu da sevmeyenler, gerçekten iman edememiş kişilerdir. Hayatında aşkı tatmamış birine aşkı anlatamazsın. O yaşanır, anlatılmaz. İslamiyet de yaşanır, anlatmayla olmaz! Afişlere bakarak film hakkında bilgi edinmeye çalışanla bilet alıp sinemaya giren, bir koltuğa kurularak filmi seyreden aynı hazzı alabilir mi! İşte, sadece nüfus cüzdanlarında İslam yazılı olanlarla, birileri yapıyor diye adet kabilinden ibadet edenlerle, gerçek Allah aşkıyla ve olgunlaşmış bir inançla ibadet edenin aldığı haz aynı olabilir mi!”
“Ne kadar güzel bir örmek verdin dede! Ben de seni tanımadan önce körü körüne ibadet ediyormuşum. Sadece bedenimle yani... Kalbimde çok bir şey hissetmiyormuşum. Bu defa da kalbimde olup bitenleri hissetmekten bedenimi hissedemedim, inanır mısın? Namazımı da huşu içinde kıldım. Bu arada bir şey daha itiraf edeceğim, kaçıncı rekâtta olduğumu unuttuğum çok oldu. Onun için birçok yanılma secdesi yapmak zorunda kaldım. İnşallah Allah, ibadetimi eksikleriyle kabul etmiştir!”
“Sehiv secdesi... Yanılma, unutma ve dalgınlık nedeniyle namazın sonunda yapılan secdedir. Namazda istemeyerek bırakılan eksiklik onunla giderilmeye çalışılır. Sehiv secdesi yapılınca namaz tamam olur. Aranızda bilmeyen var mı gençler? Şayet bilmeyen, öğrenmek isteyen varsa, bir müsait zamanda benden veya bilenlerden öğrenebilir. Namaz kılan herkesin bilmesi gerekir çünkü. İnsanız. Unutabiliriz, yanılabiliriz. “İnsan, unutan demektir. Nisyan kelimesinden gelir.” diyenler de vardır, “İnsan, eksiktir. Noksan kelimesinden gelir.” diyenler de...”
“Ben de eksiğimi sigarayla tamamlıyormuşum, sen de pipoyla... Yani şimdi ikimiz de tamam mı oluyoruz bu durumda dede?”
“Dalga geçme kız! Ne tamam olması! Nasıl tamam olmuşuz! Noksan olmasaydık onlarla ne işimiz olurdu!”
“Yani dede... Dediklerini birleştirdiğimde, böyle tuhaf bir sonuç çıkıyor da...”
“Tepemin tasını attırma şimdi benim! A bak! Annen çağırıyor! Geliyor! Geliyor!.. Koş git!”
“Annem mannem çağırmıyor dede. “Allah çağırıyor!” demelisin!”
“O çağırmasaydı acaba sen bir adım atabilir miydin! O huzura herkes çağrılamaz Işıl! Kaç kişi tanıdım bir bilsen, seccadeye ayağı değememiş!”
“İbadet zor değil ki dede! Çok da zevkli üstelik. Demek ki zavallılara onun tadı hissettirilememiş! Ben de senin sayende tattım o tadı. Anlattıklarını dinleye dinleye haz almaya başladım dinimden. Şimdi o benim övüncüm haline geldi.”
“Din, nasihatle kaimdir. Sizin anlayacağınız gibi söylemek gerekirse, o öğütlerle ayakta kalır. Onun için dini sohbetler yapılır. Ne nedenle bir araya gelinirse gelinsin, laf döner dolaşır dine gelir. Her toplantıda Allah adı anılmalı, hiç değilse bir ayet ya da bir hadis söylenmelidir.”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 743
YORUMLAR
okundu...
Bağımlılık arttıkça artarmış.... tütün bağımlılığı gibi...
ibadet bağımlılığı öyle imiş arttıkça artarmış.
Hud suresi 15-16 ayet: "15 Kim dünya hayatı ve onun ziynetini istiyorsa, orada onlara işlerinin karşılığını eksiksiz veririz; orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar.
16-Onlar, âhirette paylarına ateşten başka bir şey düşmeyen kimselerdir. Dünyada ürettikleri boşa gitmiştir; yapıp ettikleri de geçersizdir. (https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/H%C3%BBd-suresi/1488/15-16-ayet-tefsiri)