- 570 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
BOŞ ÇERÇEVE
Odasını dolduran sabahın ilk ışıkları ile uyandı. Kolunu yana atıp, yanının boş olduğunu anladığında gözlerini açtı. Duvarda ilk defa gördüğü tabloya baktı. Dün akşamı ve yaşadıklarını düşündü. Hayalle gerçek arası neler olduğunu hatırlaması biraz zaman aldı. İçtiği o son kadeh fazla gelmiş olmalıydı. Başı ağrıdan çatlarken, yatmaya devam edemedi. Pencereyi açıp, temiz havayı içine çekerek, biraz kendine geldi.
Oğlu uyanmasın diye kapısını kapattı. Akşamdan masada kalan tabak ve bardakları toplamaya başladı. Yerdeki hediye paketini görünce zihnindeki eksik parçalar tamamlandı.
Lise arkadaşları on yıl sonra evine gelmişlerdi. Alper’le arkadaşlığının evliliğe gidişinde onun yanında olmuşlardı. Düğünde ‘’oğlan bizim kız bizim’’ tezahüratı bile yapmışlardı.
İlk gelen Melis ve çekirdek ailesi olmuştu. Sinem de eşi ile on dakika sonra kapıdan adım atmışlardı. Sevinçle kucaklaşıp, sanki dün ayrılmış gibi muhabbete dalmışlardı. Erkeklerin kaynaşması daha hızlı olmuştu; ilk kadehlerini hemen yarılamışlardı. Özenle hazırlanmış masada yok yoktu; Zeytinyağlı yaprak sarması bile vardı. Sinem ‘’unutmamışsın sevdiğimi’’ derken tabağını çoktan doldurmuştu. O sırada Melis, Sinem’e ‘’evlilik sana yaramış, kilo almışsın’’ diye takılmıştı. Sinem gülümseyerek dört buçuk aylık hamile olduğunu söylemişti.
‘’Kızlar amma kaynattınız’’ diyen eşim elindeki kadehi ‘’geçmişten gelen dostluğa’’ kaldırmıştı… Sinem, doğacak oğlumuza diyen eşine boş bardakla eşlik etmişti. Melis’in eşi de ‘’herkesin sağlığına ‘’dediğinde bir şişe bitmiş, ikinciye geçilmişti.
Hediye almayı seven oğluna paketleri açtırmıştı. Melis, fotoğrafların slayt gösterim yaptığı dijital albüm almıştı. Lise yıllarına ait fotoğrafları görmek duygusal anlar yaşatmıştı. Sinem’in hediyesi ise: kendi resim sergisinden seçtiği ‘Sonsuzluk’ adını verdikleri tabloydu. ‘’Nereye asmalıyım? diye sesli düşününce; kocası Alper’den cevap gelmişti. Yatak odasındaki duvara asılan tablo Sinemi de mutlu etmişti.
Hep birlikte tatil planı yaptıktan sonra yeniden kadehler kaldırılmıştı. ‘’Gelecekte yaşanacak güzel günlere’’ diyerek geceye son noktayı koymuşlardı. Alkol sınırını aşmamış olanlardan biri Sinem diğeri de Alper’di.
Arkadaşlarına ‘’Ben az içtim; sizi evinize bırakırım’’ diyen eşine minnettar gözlerle bakmıştı. ‘’Tekrar buluşmak için on yıl beklemeyelim’’ diye gülüşerek ayrılmışlardı. Herkesi uğurladıktan sonra işleri yarına bırakıp, yatağına yatmıştı.
Bunları düşünürken etrafı toparlayıp, kahvaltıyı hazırladı İşe dalınca zamanın nasıl geçtiğinin farkına varamadı. Geciken eşini arayıp nerde kaldığını sormak için telefonu eline aldı. Tam o sırada kapı zili çaldı. ‘’Anahtarını gene unutmuş olmalı; babana kapıyı açıver’’ diye oğluna seslendi.
Gözü Melis’in hediyesi albümüne ilişti. Gördüğü fotoğrafın doğum gününe ait olduğunu hatırladı. Dördünün de gülen yüzlerine baktı. Kutlayacakları özel günlerin hayali gözünde canlandı. Yeni resimleri de buraya koyacaktı.
Karşısında polisi görünce hızla koşarak gelen oğlu, eline çarptı. Çerçeve yere düşünce ekranı çatladı. Baktığı fotoğraf silinerek, yerini kapkara bir sayfa aldı.
‘’Alper Kaya’nın evi burası mı?’’ diye soran polise ‘’Evet‘’ dedi.
Yaşanan kazayı ayrıntılarıyla anlatan polisin sözleri sanki havada asılı kalan fotoğraflardı.
İnanmak istemediği haberi alınca yere düşen çerçeveden bir farkı kalmamıştı.
Geçmişin anılarını şimdiye taşırken artık gelecek yaşanmayacaktı.
YORUMLAR
Peki devamında ne oldu? Oğlu ve karnındaki bebeği ile hayata tutunabildi mi?? Kazaya ne sebep olmuş? Alkol mü? :(