- 510 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yürek çarpıntılarım
Bir yolun ağzında ayrıldım ondan, nedense kendimi şu sıralar zindanlarda hayal ediyorum; panik içinde. O panikle geçmişin yara izlerinden ölümü saydım - yirmi yıla yakın oldu sanırım saymamıştım - kaç sırt yarası kaldı o gözü bağlı terazi burcu kadından. Sonradan baktım ürkerek geçmişin hayaletleriyle savaşıma, her şey eskisinden de beter.
Ey kam! Şimdi heveslerimin göç zamanımı tamda dibi tutmuş sevdaların yanık arabesklerindeyken. Sirenlerin gürültüsüne uyandım birden, anladım ki bana ilk sen gereksin ve seni ne çok özledim adalet; öyleyse Araf’ta durmuş gibi sessiz ve sakince beklemen neden.
Uzak uzak ellerden yükselterek kaldırımların sesini, öbek öbek girdiler boğaz içeri; nede olsa çok sular aktı bu köprülerin altından dediler ve orası hiç bir zaman burası olmasa da nobran, cahil ve öylesine çok haindiler.
Ve yine sırtımda beyaz atlet, yükten yağrılanmış ayaklarla uzanırken serkeş, kilitler zorlanıyor; bir ileri, iki geri koçbaşı ve elde kelepçeler; hâlâ kapılarda çarpıntım var, açılır kapanır cam olsa da adalet. Başımı ellerimin arasına alıp dalıyorum, içinde kocaman bir güneşin dolandığı bu dünyada atlar hep ayakta uyuyor, çakallar dans ederken; Endülüs’ten yansımalar ve bu ışık oyunlarıyla belki de bakışını yakalamak için bu aldanmalarım; kapımda parmak ucunda ayak sesleriyle darağacının gölgesine uzarken engizisyon, hâlâ çok çarpıntılarım var.
Arada birde olsa buluşmalıyız seninle gözü bağlı terazi burcu kadın, bundan böyle burada tek amacım; hayatı kavramak için bir çıkar yola çıkmak böylesine dingin hallerdeyken ruhum ve kaybettiklerimin sırça köşkünde umutsuz kalmışken atalet, yine yazgım ol adalet.
YORUMLAR
Kaybettiklerimiz hep derin tortular bırakıyor yüreklerde zaman akıp giderken. Kutlarım içtenlikle...