- 438 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
DOĞU TÜRKİSTAN KANAYAN BİR YARDADIR
Doğu Türkistan, dünyanın bağrında kanayan bir yaradır. Bütün dünya, bu yarayı iyileştireceğine buna sessiz ve duyarsız kalmaktadır. Yara da kanadıkça kanamakta ve ağladıkça ağlamaktadır.
Dini, dili, ırkı ve cinsiyeti ne olursa olsun her zaman, mazlum ve masum insanların yanında yer almamız gerekir. Bu bize inancımızın gereğidir. Bildiğiniz gibi dünyanın dört bir yanında Müslümanlara zulümler yapılmaktadır. Bu zulme uğrayanlardan biri de Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman halktır. Sırf Rabbimiz Allah dedikleri için namaz kıldıkları ve oruç tuttukları için zulme ve işkenceye maruz kalmaktadırlar. Burada abdest almak, namaz kılmak, Kur’an okumak ve çocuklara Müslüman isimleri koymak yasaktır. Ayrıca internet, gazete, dergi, mesaj yasak. Konuşmak, gülmek, ağlamak yasak. Yapılan zulmü dünyaya duyurmak imkânsızdır. Beş milyon Müslüman, toplama kampında, ağır zulüm ve işkencelere maruz kalmaktadır. Unutmayın! Orada yanan ateş, bir gün bize de uzanacaktır. Bu yüzden orada yanan ateşi derhal söndürmemiz gerekir. Bu zulüm ve işkence karşısında bir Müslüman olarak acaba ben ne yapabiliyorum? Sen ne yapabiliyordun? Biz ne yapabiliyoruz? Dünya ne yapabiliyor? Bu soruların cevabını vermemiz gerekir...
Burada yapılan zulme köpekler bile utanıyor ve gözyaşı döküyor. Kediler, gözyaşlarıyla buna şahit oluyor. Kelepçeler arasında toprak gözyaşı döküyor. Hapishaneler kan gölüne dönmüş, adalet masallarına parmaklıklar küsmüş. Yaralar ağlıyor uzaktan ve derinden. İlaçlar küsmüş insanlığa, yaraları tedavi etmiyor. İnsanlık insanlığını kaybetmiş. Zindana dönen evler, işkenceler atında kıvranmaktadır. Sahipsiz Müslümanlar; toplama kamplarında adını dahi duymadığınız işkencelere maruz kalıyorlar ve sinsice öldürülüyorlar.
Bu nasıl bir dünya? Adaletin yerin dibine batsın senin dünya! Çocuklar, kadınlar ve yaşlılar haince göz kırpılmadan öldürülmektedir. Unutmayın! Doğu Türkistan’da işgal devam ediyor. İşkenceler, korkunç boyutlara ulaşıyor. Kamplar hapishane, nefesler hasret kalmış özgürlüğe. Yüksek duvarlar, dikenli tel örgüler size umutsuzca bakar. Gözetleme kuleleri, acı ve zehirli bakışlar yapar size. Toplama kamplarının adı bile ürkütüyor insanı. Yapılan işkenceler ile donar insanın kanı. Doğu Türkistanlılar; uykusuz, aç ve susuz bırakılıyor. Masum insanlar; işkence, zulüm, açlık ve susuzluktan sessizce ölüyorlar. Küçücük hücrelerde; insanlar, üst üste yığılmış olarak yatıyor. Orada ne olduğu belli olmayan ilaçlar veriliyor, adını bilmediğiniz iğneler yapılıyor. İslam inancıyla pervasızca alay ediliyor. Cuma günleri, zorla domuz eti yediriliyor. Hiçbir inancın solunmadığı hücrelerde, komünizm aşılanıyor. Ailesini kaybetmiş yetim, öksüz ve günahsız çocuklar, yetimhanelerde ateist yapılıyor. Doğu Türkistanlı kızlar, zorla Çinlilerle evlendiriliyor, nesil böylelikle asimile ediliyor. İşkence ve zulümden bıkan Doğu Türkistanlılar; “Beni öldürün, benin öldürün” diye yalvarıyorlar. Ne yazık ki bütün dünya, bu zulüm ve işkenceye kör, sağır, dilsiz kalıyor ve kalmaya da devam ediyor…
Biz, burada yaşanan vahşete sessiz kalmamalıyız. Dünya, bu vahşete sessiz kalmamalıdır. Mazlum, masum ve işkenceye uğrayan Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin her zaman yanında olmalıyız. Buradaki zulüm ve soykırım bir an önce sona ermelidir. Yoksa insanlık görevini yapmamış ve karanlığa gömülmüş olur...
22.02.2021
Yozgat