- 798 Okunma
- 3 Yorum
- 3 Beğeni
735 - ZARAR
Onur BİLGE
Ölümü kabullenmek ne kadar zor! Aradan bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen Neşe hüzün içinde… Doğum gününde herkes onu mutlu etmeye çalıştı. Yine de güzel yüzündeki tebessümün altında donan hüzün apaçık ortadaydı.
“Ne kadar güzel gülüyorsun Neşe!” dedim. “Herkes gülüyor ama yüzü senin gibi aydınlanmıyor. Sen gülünce gözlerinin içi gülüyor. Ne kadar güzel görünüyorsun!”
“Bütün güzellikler, Yaratan’ı anımsatan görüntülerdir. Tek, kusursuz, en ufak defosuz, en mükemmel biçimde… Hepsi de Allah’ın Cemal’inin birer tecellisidir. O güzelliklerle karşılaşınca: “Süphanallah! Maşallah!..” denir. Her yaratılan ve her olan, tartışmasız Külli Aklın tasarımı, Allah’ın sınırsız ilim ve sanatının eseridir. Güzellik namına ne varsa, O’nun kusursuz ve eşsiz güzelliğinin yansımasıdır. Her şey, akla zarar bir düşüncenin isabetle verdiği kararla kesinleşmiş, “Kün!..” emriyle kayda geçmiştir.”
“Peki, dede… Neden on parmak, iki göz, iki kulak var da bir fazlası yok?” diye sordu Işıl. Define cevapladı.
“Gerek yok da ondan... Her organ için düşünebiliriz bunu... Her şey, yetecek kadar. Bir fazla ya da bir eksik değil. Her şey ihtiyaca uygun büyüklükte... Ne büyük, ne küçük... Tam gerektiği ölçüde…”
“Peki gezegenler neden yaratılmış? Neden bu kadar büyük? Gökyüzü neden sonsuz görünümlü ve genişletilmeye devam edilmekte?”
“Belki de Allahü Teâlâ, ilminin sonsuzluğunu sergilemekte... Fakat onları lüzumsuz, fazla ya da eksik yarattığını asla sanmıyorum. Her yaratılmışın bir görevi var. Ben diyeyim bir, siz deyin binlerce... Bize o konuda bilgi verilmediği için sebebi idrakimizi aşar.
Yaratan o denli yüce ki göklerin böyle yaratılması onun nelere kadir olduğunu bir nebze anlatmakta. Kuran’da Semavati vel Ard, yani gökler ve yer olarak yüzlerce defa zikredilmekte, dikkatimiz yaratılışa çekilmektedir.
Zerreden küreye aynı formül... Tek sanatkâr elinden çıkmışçasına... Düzen, aynı düzen... Bir molekül neyse, bir sistem de o... Gökleri yaratmak neyse, atomu yaratmak da o... Hangisi akıl işi değil! Hangisi hesap işi değil! Hangisi daha kolay! Hepsi Âlim olan Allah’ın ilmiyle var ve gücüyle ayakta.
Mesela Yasin Suresinde gök cisimlerinin her birinin yörüngelerinde döndükleri, gece ve gündüzün oluşumu falan anlatılmış. Dünyanın döndüğü de yün yumağının sarılışıyla tarif edilerek muazzam bir ilim sergilenmiş.”
“O’nu, yarattıklarından tanıyoruz. O’na ibadet ediyor, O’ndan istiyoruz. Dualarımız ortak… Çeşitli vesilelerle okuyor, dua ediyoruz. Hasıl olan sevabı tanıdığımız tanımadığımız bütün müminlerin ruhlarına bağışlıyoruz. Gönderdiklerimiz adedince dönüp, hayır hanemize yazılıyor. Yağmur yağarken kaplarımızı doldurmaya bakalım!” dedi Mahir.
Orçun da: “Birlikte yapılan ibadetler daha da değerlidir. Hep beraber yapmış olduğumuz ibadetlerde ve dualarda arkadaşlık, dostluk ve yardımlaşma sevabı da var.” dedi
“Uyusa, uyuklasa evren dağılır! Hayattan kopsa, ayakta ve hayatta hiçbir şey kalmaz! Fakat çoğu bunu görmüyor, Allah’ın varlığını, birliğini, nelere kadir olduğunu kabul etmek istemiyor.” dedi Hasan.
“Dünya bir oyun sahnesi… Tüm insanlar oyuncu… Her birinin sahneye giriş ve çıkış zamanları belirlenmiştir. Ne kadar kaçarsak kaçalım, ölüm bize muhakkak ulaşacak ve bizi kıskıvrak yakalayacaktır. Her canlı ölümü tadacaktır. Hepimize, düşünüp karar verecek kadar zaman, görebilmek için yeteri kadar ışık verilmiştir. Dileyen gözlerini kapatır, kendisine karanlık bir ortam oluşturur, karanlıklara çakılır kalır. Dilediğini yapar, sonucuna da katlanır. Aklı olan da gözünü açar göle düşer.”
“Evet dede! İnsanlar uykudadır, ölünce uyanacaklar. Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu! Fakat yaratılış hakkında düşünmek, Allah’a varmak için yeterli… Yaratılıştaki harikaları görmek için ille de her konuda profesör olmak gerekmez.”
“Doğru söylüyorsun Mahir. Kimse kendisini yaratmadı. Kendiliğinden de oluşmadı. Yeri göğü kim yarattı? Evrende hayali bir yolculuk yapmaya kalkan biraz bir şeyler idrak eder. Yarım yamalak felsefeyle ateizm bataklığına düşenler de vardır, dört başı mamur düşünce tarzıyla Allah’a varanlar da…”
“Onlar bakarkör Orçun. İnsana baksalar görürler görmeleri gerekenleri ama nerde! İnsan en güzel biçimde yaratıldı. DNA ya bakıldığında, o korkunç karmaşıklığıyla muntazam çalışması, tesadüf eseri olamayacağının, sınırsız bir zekâ ve kudret ürünü olduğunun kanıtıdır.” Hasan atıldı:
“Bazıları da ölünce her şeyin sana ereceğini, hesaptan kitaptan kurtuluvereceklerini sanıyorlar. İnsan olduklarını unutuyor, hayvan falan olduklarını sanıyorlar galiba. Onlar toprak olacak. Buna rağmen hesaplaşmada hazır bulunacaklar. Sonu yokluksa, bu varlık niye? Öyle değil mi?”
“Yeryüzünden kimler geldi geçti… Ne ileri uygarlıklar… Ne binalar dikildi ve yerle bir edildi!.. İnsan boşu boşuna ve sonsuza kadar yaşamak üzere yaratılmadı. Yarım akıllılar ateist olur, düşünenler iman etmek zorunda...”
“Evet Mahir! Bunlar bir yerlerden yarım yamalak bir şeyler okuyorlar, o kıt akıllıların yazdıklarıyla şekilleniyorlar. Kendilerini âlim sanıyorlar. Dinle ilim birbirine zıt değil, birbirini tamamlayıcı ve ispatlayıcıdır. Bilimle din, birbiriyle hayat bulur. İnsan hangi yaratılışta yaratıldıysa yönünü ona döner, Rabbini arar bulur. Bütün yönler O’na götürür, bütün yollar O’na çıkar.
Allah ve âhiret inancı yaradılışımızdan gelir. Hayat boyunca şiddetle hisseder dururuz ama günde yirmi dört bin nefes alıp verdiğimiz halde çoğu zaman farkında bile olmadığımız gibi onu da fark edemeyebiliriz.
Fırıl fırıl dönerek acayip hızlarla yol alan gök cisimlerini hatta dünyayı bile hareketsizmiş gibi algılayan, her an seyahatteyken hiç etkilenmeyen insan, nasıl yaşatılmakta olduğunun da farkına varmadan hayatına devam edebilmektedir. Ne başlangıcından haberdardır ne de sonunu tahmin edebilmektedir. Buna rağmen cesaretle ilerlemekte ve hiçbir endişe duymamaktadır. Farkındadır ya da değildir ama Yaratan’a teslimdir, ramdır. Öyle değil mi Mahir?”
“Öyle dede… Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun! Merhametlilerin en merhametlisi… Din Günü’nün sahibi… Ateistler orada uyanacaklar ama ne uyanış!..”
“Onlar da inanıyorlar aslında. Bir Yaratıcının varlığını kabul etmeyen yoktur. Yiğitliğe leke getirmezler egolarından da ondan. Hangi akıl sahibi bu kâinatın kendiliğinden bu kadar mükemmel ve muazzam bir şekilde meydana geldiğine inanabilir ki?
Gözlere bakın... Işık, göz, renkler ve şekiller... Bunları uyumla yaratan Allah’tır. Biri olmasa diğeri bir işe yaramaz.
Allah’ın Kuran’da geçen doksan dokuz, bizim bilmediğimiz sayısız sıfatı vardır. Kur’an’dakilerin en sonuncusu Sabur’dur. Allah sabretmekte, Necmettin sabredememektedir.”
“Hud suresinde bir ayet vardır ki Peygamberimiz Hazreti Muhammet Sallallahü Aleyhi Vessellem’in saçlarını ağartmış. O ayet: "Andolsun ki, Cenneti de Cehennemi de ağzına kadar insanlarla ve cinlerle dolduracağım!" ayeti olsa gerek!”
“Belki de… Her şey Kur’anda yazılıdır. Yahudilerin önce topraksız kalacağına, sonra topraklarına kavuşacaklarına kadar... Rumların savaşları ve sonuçları da Rum Suresinde… Orada her şey var. Muciz-ül Beyan…”
“Onlar inansalar da inanmasalar da Allah’ın İlahlığından bir şey eksilmez. Haşa!.. Fakat Firavun örneği ortada... O inkârcıları hiç tanımıyorum ama içim titredi, çok ama çok zarar görecekleri için.”
“Dede, onlar var ya… Bırak iman etmeyi, acaba hiç düşündüler mi: “Ya varsa?” diye? Biz eminiz. Onun için müminiz. İnşallah onlar da iman ederler de zarar görmezler!”
“Hak yolda kim zarar etmiş?
Sevgi satar, pazar etmiş
Yüreğime nazar etmiş
Öylesine mutluyum ki!”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 735
YORUMLAR
okundu...
“Evet dede! İnsanlar uykudadır, ölünce uyanacaklar. Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu! Fakat yaratılış hakkında düşünmek, Allah’a varmak için yeterli… Yaratılıştaki harikaları görmek için ille de her konuda profesör olmak gerekmez.”
-Hayat bir uykudur, ölünce uyanır insan, sen erken davran, ölmeden önce uyan-Mevlana
KADIKUYULU tarafından 11.3.2021 13:21:01 zamanında düzenlenmiştir.