- 513 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ALLAH BİR DAHA BU MİLLETE İSTİKLAL MARŞI YAZDIRMASIN
ALLAH BİR DAHA BU MİLLETE İSTİKLAL MARŞI YAZDIRMASIN
1873 Kasım ve ya Aralık ayında Fatih semtinin Sarıgüzel mahallesinde dünyaya geldi. (Sonradan büyük bir yangınla harap olan bu semtin şimdi ortasından vatan cad. geçmektedir) Babası Tahir Efendi annesi Emine Şerife hanımdır.
İlkokula Fatih Mahalle mektebinde başladı. Daha sonra Fatih Merkez Rüştiye Okulunda devam etti, tahsiline devam ederken babasından da Arapça dersleri alıyordu. Rüştiye Mektebinde daha çok dil derslerine önem verilirdi. Akif; Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca derslerinde birinciliği kimseye kaptırmıyordu.
Daha sonra Baytar Mektebine yazıldı, 1893 yılında okulunu bitirdi. Ziraat Bakanlığı Veteriner dairesinde yedi yüz elli kuruş maaşla işe başladı.
1908’de Meşrutiyetin ilanından sora Akif’in aktif yayın hayatı başlar, dergilerde, gazetelerde imzası sıklıkla görülmeye başlamıştır.
Memuriyet hayatı boyunca, çok sık dolaşmıştır.1910-13 yılları arasında, Arnavutluk, Arabistan, Mısır, Hicaz gibi yerlerde görev yapar. Akif artık yazları İstanbul da yaşar, kışları da Mısıra giderdi. O yıllarda Kur’an tefsirine başlamıştı. Nasıl oldu diye soranlara müsveddesini yazdım temize çekiyorum diyordu. Ne olduysa hazır olduğunu söylediği eseri sonradan yayınlamamıştır.
Artık savaş bitmiş yeni Cumhuriyetin temelini atmak için Mehmet Akif Anadolu’yu karış karış dolaşmaktadır, insanlara Cumhuriyeti anlatarak aydınlatmak için, konferanslar veriyordu.
İstiklal Savaşı kazanılmış, artık bir de istiklal Marşımızın olması isteniyordu bütün şairlere haber gönderildi, istiklal marşını yazana ödül verileceği de duyurulmuştu. Akif’in yazmadığını öğrenen arkadaşları neden yazmadığını sorduklarında “Para ile istiklal marşı yazmam” dediği anlatılır. Akif ikna edilir ve istiklal marşını Şubat 1921 yılında yazar. 1 Mart 1921 günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından okunur. T.B.M.M. heyecanlı tezahüratlarla karşılanır.
Daha sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü Saat 17, 45 de resmen kabul edilir. İstiklal marşı için verilmesi vaat edilen ödül de bir hayır kurumuna bağışlanır. Mehmet Akif İstiklal Marşını Safahatına almamıştır, o benim değil milletimindir demiştir. Kendisi vefat ettikten sonraki Safahatın baskılarına konmuştur.
Akif’i İstiklâl marşı ile tanıyalım isterseniz. Milliyetçilik, Türk ırkına ayrı bir mana verdiğini şu mısraları ile anlatıyor.
“Kahraman ırkıma bir gül ne bu şiddet bu celâl
Ebediyen sana yok ırkıma yok izmihlâl”
Burada da Vatan parçasının sadece bir toprak olmadığını çok iyi anlatıyor.
“Bastığın yeri toprak diyerek geçme tanı,
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı”
Bayrağın vatan için ne kadar önemli olduğunu ve bayrak dalgalanırsa vatanın vatan olduğunu anlatmak istiyor.
“Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak”
Türk’e zaferi Allah vaat etmiştir bunun için hiç şüphe yok onun vaat ettiği günler doğacaktır.
“Ruhumun senden İlahi, şudur ancak emeli,
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli,
Bu ezanlar ki şahadetleri, dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.”
1935 yılın da hastalandı siroz teşhisi koydular. Belki iyi gelir diye mısıra gitti ama hava değişikliği de iyi gelmedi. Durumu git gide kötüleşiyordu. “Öleceksem vatanımda öleyim” diyerek İstanbul’a geri geldi. Onu bir süre hastaneye yatırdılar, sonra Alemdağında ki köşke götürdüler. 27 Aralık 1936 da büyük İstiklal Şairimiz hayata gözlerini yumdu.
AKİF’İ Mısır’a gitmesinde birileri çeşitli manalar aradılar yok efendim şapka giymemek için gittiği gibi safsatalar. Akif zaten fesi de giymesini sevmiyordu, genelde başı açık dolaşırdı diyor onu sevenler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.