OKU
OKU!
“Kur’an-ı Kerim “İkra” kelimesi ile başlar. Yani “Oku!” Der. (İsra14,Alak 1). 1990 yılında terzilik mesleğimi bıraktıktan sonra Alaçatı’da kitapçı dükkânı açtım.1990 yıllardan sonra boş zamanlarımda değil, kitap okumak için zaman ayırmaya başladım. Okudukça okuma şevkim artmaya başladı. Kelime hazinemi arttırmak için başlarda hep edebiyat romanlarını okuyordum. Son üç gündür yine edebiyat romanlarına sardım. Klasiklerden devam ediyorum. Sait Faik Abasıyanık, SabahattinAli, YaşarKemal gibi birçok edebiyat dünyasına katkı koyan yazarlarımızı okuyorum. Ne güzel öyküler. Sanki o yıllarda yaşıyormuşum hazzı veriyor bana. İşitmediğim kelimeleri öğreniyorum. Tanrı kullarına okuyun ki bilgilenin demiş.O zaman bende okumalıyım dedim. Tanrı yanılıyor olamaz… Üç gündür önce Sabahattin Ali’ninDeğirmenini, sonra da Sait Faik Abasıyanık’ın Sarnıç kitabını bitirdim. Ali Şeriati’nin Dine Karşı Din,sonra da Ali Şeriati’inAydın Kitabını okumaya başladım.Ali Şeriati; İranlı sosyolog düşünür ve yazar.Özellikle din sosyolojisi ve çağdaş İslam düşüncesi üzerine birçok eserleri bulunmaktadır.Ali Şeriati’nin Aydın kitabında benim çok bilgilendiğim bazı sayfalardan alıntıları siz okurlarımla paylaşmak isterim.Aydın Ve Toplumdaki Sorumluluğu Meselenin Ortaya Konuluşu: Konumuz, aydın,onun toplumdaki sorumluluğu,Avrupa,Asya ve diğer kıta toplumlarında ortaya çıkış şekli ve insanlık toplumunda,özellikle kendi toplumunda taşıdığı ve taşıması gereken misyondur.Aydın meselesi,sosyal ve bölgesel alanda olduğu gibi evrensel planda da çok önemli,hassas ve temel bir meseledir.Aydın meselesi,dünyada Orta Çağ’dan sonra ortaya çıkmış bir meseledir.Avrupa’da 17.yüzyıldan itibaren aydın adlı bir sınıf teşekkül eder.Avrupa’da bu ad ve özelliklerle varlık kazanan aydın sınıfı 19.yüzyıldan sonra Afrika,Asya ve Latin Amerika gibi Avrupa dışı ülkelere girer.Bir kimse kendisini,bir aydın kendisini tanımadan toplumunu tanıyamaz ve iddia ettiği misyonu yerine getiremez.Yani ister İranlı,ister Afrikalı isterse Amerikalı olsun,aydının,hangi özelliklere sahip olduğunu,hangi sosyal ve tarihsel şartlarda meydana geldiğini ve taşıdığı bu özelliklerin kökünün nerede olduğunu bilmesi gerekir.Ancak yapacağı bu analizden sonra toplumunu tanıyabilir,yürümekten ve rehberlik etmekten sorumlu olduğu yolda yürüyebilir ve rehberlik edebilir.Şimdi son yarım asırdan bu yana aydın denilen bir tabakaya,bir sınıfa,bir katmana sahip olan bizler,her şeyden önce kendi kendimize bu sınıfı,analiz etmeye başlamak zorundayız.Hele de bizzat kendimiz bu sınıfın üyesi isek kendi kendimizi analiz etmeye girişmeliyiz.Nereden geldiğimizi,niçin geldiğimizi,ne zaman geldiğimizi,niçin geldiğimizi,ve bu sınıfın nasıl teşekkül ettiğini görmeliyiz.” Velhasıl sizlere buradan kitabın tamamını yazmak gibi bir niyetim yok tabiî ki.Sizlere şunu söylemek istiyorum kulaktan duymakla olmuyor okumak gerekli ki doğruları öğrenelim.Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmuyor.Aydınlanmamız için çok okumamız gerekiyor.İnanın Sabahattin Aliyi okurken ve diğer yazarları okurken bu bilmediğim,duymadığım cümleleri nasıl yazmışlar derken hemen aklıma Mustafa Kemal Atatürk geldi. Mustafa Kemal Atatürk gençliğinde ve ölene kadar bütün dünya klasiklerini ve Türk klasiklerini okuyup bitirmiş. Başucu yaptığı Reşat Nuri Güntekin’in “Çalıkuşu”romanı muhteşem bir eser değil midir? Entelektüel ve aydın olmak için okumak çok da zor değil. Geceleyin veya gündüz vakit bulduğunda 25 sayfa kitap okursan dünya ile irtibat kurabilirsiniz. Yoksa telefonunun şarjı bitene kadar entelektüel kalırsın
Bu kadar yazdım yeter. Hadi ben okumaya kaçtım! Kalın sağlıcakla…