- 327 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Zırvalamalar
Her gece uyumadan önce bir şeyler yazıyorum ya da birileriyle konuşuyorum.
Sadece film izleyip günü geçirdiğim zamanlar oldu. Karşıma çıkan tüm serileri soluksuz izledim.
Bu süreçte pek kimse ile iletişime geçmedim.
Hiç konuşmadığım zamanlar uyuduğumda beynim uyumuyor. Gece aralıklarla uyanıyorum ve onu kendi kendine konuşurken yakalıyorum. Rüya görmüyorum, sayıklamıyorum sadece düşünceler var. Saçma sapan takılmış CD gibi sanki takılınca uyanıyorum. Bazen kafayı yediğimi düşünüyorum. Gecenin o saati bu düşünceler tekin olmuyor. Sonra evin içinde biraz gezinip bir kaç bardak su içip biraz nefes egzarsizinden sonra tekrar yatıyorum.
Uykularım genelde delikli oluyor. Kara delik gibi. Evet bazen gözümü açtığımda hemen önümdeki gardolabın üzerinde bir delik farkediyorum az sonra kayboluyor.
Bazen tavana doğru uçan bir karanfil görüyorum. Gözümü neden açtığımı bilmiyorum. Uyumam gereken bir saatte neden uyandığımı böyle sık sık. Bedenimi uyandıran beynim mi? Yoksa beynimi uyandıran bedenim mi? Gözlerimi kontrol eden beynim olmalı. Sarınım alt beyin ve üst beyin arası anlaşmazlık yaşıyorum.
Bazen bilinç altımı ikna etmeye çalışıyorum. O küçük bir çocuk gibi onunla tane tane konuşmak basit cümleler kurmak gerek. Ayrıca çok tehlikeli çok basit bir olayla özdeştirdiği bir olayı sana olumsuz çağrıştırıp istemediği o şeyi sana öcü gibi gösterebilir. Yıllardır onunla savaşmanın yollarını aradım. Onu tanımak için araştırdım, soruşturdum. Aslında konu bu değildi, günlük hayatımda onu etkisiz hale getirdim. Belki de bu yüzden geceleri beni rahatsız ediyor. Tüm sesler durulunca gürültü yapıp beni korkutuyor. Benim derdim o değil sakinlik ve yoğunluk arasında sıkışan bedenim. Üç gün yoğun geçirsem sakinliğe düştüğüm an bunu kabullenemiyorum. Sakin geçirdiğim zamanlarsa yoğunluk istemiyorum. Yapmak istediğim bir çok şey varken onları düşünüp durmak yoruyor kalkıp gece yarısıda olsa bir şeylerden başlıyorum. Yapamayacağım şeylerin üzerinde eskisi kadar düşünmüyorum. Hayat bazen bunları düşünmeyecek kadar kısa geliyor. Kendimi hayatın ortasına atmak olabildiğince yaşamak istiyorum. Eski enerjinin olmaması beni kısıtlıyor bazen. İnanmadığım vitamin zırvalarından kullanıyorum. Onlar faydalı olduğu için mi yoksa onların faydalı olduğuna inandığım için mi iyi hissediyorum bilmiyorum. Aslında doğrusu bedenin yetersiz geldiği için mi bazı şeyleri yapmaktan kendini alıkoyuyorsun yoksa beynin sana izin vermediği için mi bunu yapamayacağını hissediyorsun? Sorusunu sormaktır. Hislerin akıldan bağımsız çalıştığına inanmıyorum artık. Düşünmediğin bir şeyi hissedemezsin. Hissetmek istemediğini ise düşünmemelisin. Düşünce yapısı alışkanlıktan ibaret. Alışkanlıklarını onları düşünmeyerek bırakabilirsin. Hani zamanla girmemeye başladığın bir e.mail şifresi gibi zamanla unutuyorsun. Ki ben her şifremi farklı farklı kodlamalarla yaparım. Kesinlikle hiç biri diğeriyle aynı değildir. Bir anlamı vardır sadece kendine has bir anlamı. Patates satışı için açılan bir hesabın ptts10.10 olması gibi.
"patates 10 kilo 10 lira" bu misal çok saçma gelmiş olabilir ama kapıdan geçen patatescininde katkısı olsun istedim :)
Bunlardan belki yüz yıl sonra olmayacak.
Belki olacak ama sepet yerine drone gibi bir şeyle patatesini alacaksın.
Bu dünyanın yüz yıl sonrasını görmek istemem doğrusu. Sanırım oda beni yüz yıl sonra görmek istemeyecek.
...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.