- 443 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
METRUK EV
Hikayemizin kahramanı Nimet hanım iki kızı ve kocası ile Aydın iline bağlı Köşk ilçesinin bir köyünde yaşamaktadır.Nimet hanımın eşi ölünce,ki bazıları eşini onun öldürdüğünü söyleselerde bu bir rivayet olarak kalmıştır.Kendisi uzun yıllar sigortalı olarak çeşitli işlerde çalışmış ve 50 yaşında emekliliğe hak kazanmış, emekli maaşı ile kıt kanaat geçinip gidiyordu, kocasının ölümünden sonra daha çok baskı ve dedikoduya maruz kalınca, o kızı Minet’i Aydın ilinde evlendirdikten sonra diğer kızı Mine yi de üniversite öğrenimi için izmir’e göndermişti..oturduğu yer onu sıkıyordu ve yakın civarda başka bir yere taşınmaya karar vermişti.Nimet hanım hem kızının üniversite okumasından hemde tanıdıkları birinin tavsiyesi üzerine Aydın daki evli kızı minet ve kocası ile birlikte onların eski aracıyla İzmir’in ödemiş ilçesine geldiler.Onun amacı ucuz bir ev bulup,bundan sonraki hayatını burada geçirmekti.İlçe merkezindeki evler çok pahalı idi,Onun ilçe merkezinden ev alması mümkün değildi,ödemiş’e 10-15 kilometre Uzaklıkta bulunan Adagi kasabasından bir tanıdığı ona burada birçok ev var,biraz yıkık döküktür amma hem fiyatı,hemde yaşam tarzı daha uygundur diye tavsiyede bulunmuştu.
Nimet hanım kızı ve damadı ile buradaki durumu yerinde görmek için Adagi ye geldiler.Burası dağın yamacındaki bir kasabaydı.kendisine tavsiye edilen yerlerdeki evlere baktı,baktığı evler hem eski hemde aradığı özelliklere sahip değildi.Baktığı bazı evler hoşuna gitsede fiyatta anlaşamamışlardı.Birkaç saat evlere bakmışlar,hava sıcak olduğundan dönmeye karar vermişlerdi.Damadı arabayı bir bakkalın önünde durdurup birkaç şişe su almak için arabadan inip bakkala gitti.Selam verip üç dört şişe su istedi, bakkal onun yabancı olduğunu anlamıştı “hayırdır nerden gelip nereye gidiyorsunuz” diye sordu.Nimet hanımın damadı durumu orta yaşlı bakkala anlattı ve uygun bir ev bulamadık dedi. bakkal “ya madem buraya kadar gelmişsiniz sizi boş göndermeyelim,bizim de eski bir bahçeli evimiz var size uygun veririm” dedi,damat arabaya doğru gelip bakkalın dediklerini kayınvalidesine anlattı,kadın pek umutlu olmasa da nasılsa buraya kadar gelmişiz ne kaybederiz ki oraya da bi bakalım dedi ve az ileride olan o bahçeli metruk eve bakmaya gittiler.Ev gerçekten çok eski ve büyük bir onarıma ihtiyacı olan metruk bir evdi.Ev yola yakın ama güvenlikli bir konuma sahip bahçeli, bahçesinde meyve ağaçları olan bir evdi ve sanki mistik bir havası vardı, Nimet kadını cezbetmişti. Bu evin iyi bir tamirata ihtiyacı vardı, eğer uygun bir fiyat söylerlerse almak İstediğini söyledi.Onuları gezdiren bakkal sana bi kolaylık yaparız zaten yıllardan beri mezbelelik bir halde duruyor” dedi.Uygun bir fiyat söyle alalım dedi.Ev sahibi onbin lira istedi.Nimet kadın bu kadar param yok dedi.Üzerimdeki para senin istediğinin yarısı kadardır, hem bu metruk ev çok büyük tadilat istiyor dedi.Sonunda 6000 (altıbin)Tl.ye anlaştılar.Nimet Hanım 5000 (beşbin) lirasını verdi ve bin liralık da bir senet imzalayarak evin tapusunu verdiği zaman ödeyeceğini söyledi.ertesi gün tapuyu almak için anlaştılar.
Nimet hanım ödemeyi yaptıktan sonra damadı ve kızıyla burada biraz dinlenelim dedi.Ev ile bahçesini bir daha gözden geçirmeye başladı.Evin bakımsız bahçesinde incir,üzüm ve zeytin ağacı vardı, mevsim yaz olduğundan üzüm ağacından birkaç salkım üzüm koparıp orada oturarak yediler.Nimet hanım çok kısa zamanda eşyalarını getirip oraya yerleşti.Burada kendisine yeni bir düzen kuracaktı.Diğer kızı mine de okulu bitirdikten sonra Ankaralı biri ile tanışarak evlenip oraya gitmişti ve orada çalışıyordu, bir de kızı olmuştu.Yıllık izninde yaz gününde annesinin yanına ödemiş adagi ye geliyordu.
Annesinin yeni evi ona da çok ilginç geliyordu Nimet hanım bu metruk binanın bazı yerlerini tamir ederek kullanıyordu.Bu ev iki katlı olmasına rağmen bir de bodrumu vardı. merdivenden aşağı inince bodrumda bir kapı görmüştü. yılların yıpranmışlığı ile kapı pek açılmıyordu. işlemelerle süslenmiş eski bir kapıya benziyordu. Kapıyı zor da olsa açıp içeriye baktıklarında sanki eskiden ibadet yapılan bir tapınağa benziyordu.Nimet kadına evi satan bakkal buraya pek girmemiş ve içeride ne var ne yok onu da bilmiyordu.Ona da babasından kalmış babası da göçmen olduğundan göçmen kanununa göre oradan mübadele ile giden Rumlardan kalma bir evdi.Bu evi devlet onlara verilmişti.Gidenler de kendilerinden önce evi kullanan başkalarının olduğundan bahsetmişti.Evin alt kısmı taştan orta kısmı kerpiç üst kısmı ise ahşaptan yapılmıştı.Genel olarak oradaki evlerin çoğu aynı tarzda yapılmıştı.Nimet Hanım bir gece uyurken rüyasında evin mahzenine indiğini görüyor ve orada bir ses ona “burası mistik bir yerdir,zemine dikkat edin”diyordu.Bu rüyayı bir defa daha görünce, kızına anlattı ve onunla birlikte bodruma inip daha dikkatlice etrafı incelediler.Nimet hanım kızına”burada bir şeyler var” dedi.Kızı cep telefonu çıkararak oraların fotograflarını çekti ve Ankara da tanıdığı bir din hocasına bunları göstereceğim dedi. Onun bu işleri iyi bildiğini ve bu konuda kendilerine bir fikir verebileceğini söyledi.Yirmi gün sonra Nimet hanımın kızı mine Ankara’ya döndü. birkaç gün sonra o bahsettiği hocadan randevu alarak onunla görüşmeye gitti.Hocaya evi ve annesinin gördüğü rüyayı anlattı.hoca nasıl ne ile bakmış bilmiyorum ama orada bir hazine bulunduğunu, büyük bir altun yığını olduğunu ama bunu çıkarmanın önünde birçok engel bulunduğunu,burayı görmek istediğini söyledi ve onun uçak bileti alınarak, izmir’e getirildi oradan Ödemiş’e geldiler.Hoca Nimet hanımın kızı mine ile Adagi’ye geldi. o gece orada kaldılar ve hoca elindeki kitaplarla altın’ın yerini bulduğunu söyledi.Hoca Nimet hanım ve kızı mine ile mahzene inip mahzenin sağ köşesini göstererek sizin hazine burada dedi ve devletten izin alınması gerektiğini söyledi gitti.
Gitmeden de sıkı tenbihte bulundu ki,”sakın kimseye söylemeyin sizi bu hazine için öldürebilirler” dedi.Hoca gittikten sonra Nimet hanım mine ile birlikte mahzene indiler.Görünüşe göre orada onları bekleyen büyük bir servet yatıyordu. Bu arada Nimet hanımın evine özel misafirlerin gelip gitmesi çevredekilerin dikkatini çekiyor,birçok dedikoduya neden oluyordu.Artık komşular ona ters ters bakıyorlar,onunla konuşmak istemediklerini belli ediyorlardı.Bir gece de evin bahçesine birilerinin girdiğini farkedince telaşlanmış,bağırıp çağırarak oraya gireni korkutup kaçırmıştı.Artık o korkuyordu ve başına birşey gelmeden tedbir alması gerektiğine inanıyordu.
ilçede bir elektronikçi ile konuşup evine kamera sistemi kurdurmak istediğini söyledi.Sebebini sorduklarında yalnız yaşayan yaşlı bir kadınım, ayrıca düşmanlarım var,bunun için evimin güvenliğini sağlamak istiyorum dedi. bir kamera evinin sokak kapısına, birisini de bahçeyi görecek şekilde iki kamera kurdurmuştu.Yine güvenliğini sağlamak üzere bir av tüfeği ve gereği kadar mermi almıştı.Onun Av tüfeği alması ve kamera sistemi kurması, komşularının ona daha çok cephe almasına sebep olmuştu.
Nimet hanım yalnız bunlarla yetinmemiş tanıdıkları vasıtası ile uçaktan da
orada tesbit yaptırmış,onlar da orada eski bir hazine olduğunu tespit etmişlerdi.
Nimet hanım güneydoğu kökenli bir avukata durumu anlatıp ondan yardım istemişti.Avukat bunu kabul etmiş ve çıkacak olan gömünün kendine düşen
Hissesinin yüzde on(%10)unu vermesi karşılığında hem kanuni yönden hemde insani yönden onu koruyacağını ve sağ salim zenginliğe kavuşmasını sağlayacağına dair yazılı bir metin imzalamışlardı.Yaklaşık on onbeş gün sonra Nimet hanımın Aydın da evli olan
kızı minet de gelmişti.O da mahzendeki şeyleri görmek istiyordu.Nimet hanım kızları Mine ve Minet ile birlikte mahzene indi,hocanın onlara söylediği gömünün olduğunu yeri kızlarına gösterdi.Nimet hanımın Aydından gelen kızı minet yeri biraz eşeledi,ortaya büyük bir küp çıkmıştı.Ayşe hanımın kızı küpü görünce gözleri parladı ve küpü açmak için kapağını çevirmeye çalıştı.Biraz uğraştıktan sonra kilden yapılmış kapak kırıldı o anda çil çil altınların ışıltısı mahzeni aydınlatmıştı.Nimet hanımın kızı gözleri dönmüş bir halde küpü kucaklayıp altunları avuçlayarak “Bunların hepsi benim kimseye vermem”diyerek çığlık attı,sonra küpten garip sesler geldi,kız geri çekildiğinde, küpün içinde altunların yerini sarı,toz halinde bir madde almıştı.
Anne ve kızları dona kaldılar.Bu olayı kızı mine Ankaradaki hocaya telefonda anlattı ve kızkardeşine kızmıştı. bunun sebebini öğreneceğini söyledi.Mine Ankara’ya döndüğünde müsait bir günde hocanın evine giderek özel bir görüşme yapmış ve ona olayı anlatmıştı.O ise bu hazinenin allah tarafından onlara verildiğini ama bencillik,açgözlülük gösterilmesi halinde yok olma riskinin her zaman var olduğunu söyledi.Bundan sonra daha dikkatli olmaları gerektiğini mine annesine söyledi.Mahzendeki yere gömülü küplerin üzerine bir miktar beton dökerek orayı kapattılar. gerekli izin belgelerini aldıktan sonra kazı yapacaklardı.Avukata da durumu anlattılar.Bir gün Nimet hanım zemin kata inerken ayağı kaydı ve hızla aşağıya düştü..kızı mine acılar içinde kıvrılan annesini bir taksi tutarak hastahaneye götürdü,röntgen çekildi Nimet Hanımın ayağı kırılmıştı. doktor alçıya aldı.İki ay kadar ayağı alçıda kalan sonra zar zor da olsa ayağa kalkmıştı.Yine Nimet hanımın Ankara!daki evli kızı mine eşinden ayrılmak zorunda kalmıştı.Günler bu tarzda sıkıntılar içinde geçerken avukat da gereken izinleri almıştı.Nimet hanım bu uğursuz gömünün kazasız belasız çıkarılacağına olan inancı her geçen gün biraz daha azalıyordu.
Her şey hazır hale gelmişken bu defa da pandemi hastalığı sebebiyle buraya görevli gönderme işini yetkililer sonraya bırakmışlardı.Nimet hanım ve kızı emi
ne sabırsızlıkla bu yasaklı günlerin geçmesini,adagideki evlerinde bekliyorlardı.
O gün baharın ilk günleri olduğundan bazen güneş çıkıyor bazende bulutların arkasında saklanıyordu.Ana kız ve minet in kızı bahçede kahvaltı yapmışlar,sonrada etrafa çekidüzen vermişlerdi.Günlük rutin işlerini gördükten sonra vakitlerini akşam televizyon başında geçirmişlerdi.Nimet hanım televizyon başında uyuyakalmış rüyasında zeminkatta cehennem zebanilerine benzer yaratıklar görmüş ve sıçrayarak uyanmıştı.Sobaya biraz kömür koyup uyumak üzere odalarına geçmişlerdi.Nimet hanım bir müddet gördüğü rüyayı düşünmüş yorumlamaya çalışmıştı gördüğü şeytani varlıklar onun etrafını çevirmişler ve “Burası bizim evimiz buradan gitmen lazım” diye bağırıyorlardı.Pek fazla bir anlam vermesede biraz korkmuş kendi kendine bu işi halledip buradan bir an evvel çıkıp gitsek iyi olacak diye düşünmüştü.Bu düşüncelerle yine uykuya dalmıştı.Gecenin bir vakti sobadan sıçrayan kıvılcımlar tahta evin zeminine düşmüş ve yavaş yavaş tahtaları tutuşturmaya başlamıştı.O sırada Nimet hanım,kızı minet ve torunu derin bir uykudaydılar.Nimet hanım rüyasında evinin sıcacık olduğunu hissediyor ve uykuda iyiki buradayım bu sıcacık evde insan uykuya doyamıyor
diye içinden geçiriyordu.Evin bahçesindeki kamera sistemi olan biteni tam olarak kaydediyordu.Gece saat 3 civarları evin içinden alevler dışarıya doğru
fışkırıyordu.Yangın sabaha doğru ancak söndürülmüştü.Artık ne metruk evden bir eser ne de nimet abla kızı ve torunu kalmıştı,herşey yanarak kül olmuştu.
Söylenenlere göre Kamera kayıtları incelendiğinde alevlerin içinde gözlerinden od fışkıran kuru kafalı
mahluklar ve bahçede rakseden şeytanlar kamera kayıtlarında görülmüştü.