- 620 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
bir şeyler üzerine
şimdi de, sonra da...
dünya döndükçe kendimden sıkılacağım biliyorum. çünkü düzeni böyledir yaşamanın bir şeyi ne kadar bilirsen ondan o kadar sıkılırsın. ne garip şey değil mi insanlar ? ne zaman birine denk gelsek önce küflerimizi temizlemeye çalışırlar, yontmaya, silmeye, azaltmaya yani.. "o kadar içme" derler.. "düzenli uyu" derler.. "kendine dikkat etmelisin" derler...
oysa ben, böyleyim işte..
ne zaman dışarı çıksam anahtarı içeride unuturum mesela, içimde hep kendi kapımda kalmanın şaşkınlığı ve öfkesi durur. mesela sokağa çıkarım, hal hatır sorarım, iyiyim derim, eve gelir kapının arkasına asarım gülen yüzümü! eskimiş bir parka gibi ama yine de işe yarar.. beni soğuktan, beni insanların gereksiz "neyin var" sorularından korur bu yüz..
bazen eski bir dostu görmüş gibi oluruz!
bir çırpıda tüm olan biteni anlatmak isteriz, bu da öyle oldu, anlattım.. anlattın, anlattık.. ama yine de bilmek kalbinin derecesinin yükselmediğini, paraya kıyıp kombiyi sonuna kadar açmışsam da hiç ısınmadığını ellerinin biraz buruk bir his, küçükse de acıtan bir şey işte.. tırnak dibime sökülmesi imkansız bir kıymık batmış gibi! eriyip gitmesini beklemekten başka çare yok..
sık sık olur!
bir yola çıkmak istersin, bir eli tutmak, biraz şımartılmak için hastaymış numarası yapmak. öyle zamanlarda hep ufak bilmiş bir velet gibi ayağa fırlamak isterim elimi kaldırmak buradayım demek ama olmaz.. çünkü hep bir yere yansır yüzüm, cama, aynaya, bir şeyin ekranına, acıyarak bakarım kendi yüzüme... kendine bile faydan yokken be oğlum sana ne oluyor derim.
beni tanısan sevmezsin..
belki seversin ama kati olarak katlanamazsın biliyorum, sen de bil, buna alıştır kendini. çünkü sabahleyin güne kendimi affederek uyanıp gece yarısı kendi boğazımı sıkarım, tutarsızım... bazen anlam veremem, bazı şeyleri neden öyle yaptığıma! sigaranın filtresini kırıp daha acı, ağır bir tat geçsin isterim boğazımdan... rakının üstünü tamamlamaktan vazgeçerim sodayla, derim ki, yakıp geçsin genzimi sana müstehak bu acı, bu tüm günahlarının karşılığı...
sabah oluyor, günün güzelliğinden araklıyor gecenin ağzımda kalan tadı, uykusuz yorgun ama yine de gülümseyerek karşıki dağlara bakıyorum. düşünüyorum, felsefeciler saygı duruşuna geçiyor düşünme şeklim için, eşek cennetinde....
düşünüyorum...
içimde annemin deyimiyle ılıştırılmış bir duyguya yer var mı diye ? yoo, hayır bu değil istediğim, bu aczini hatırlatıyor çünkü bana insanların. ben istiyorum ki; kışınki ağaçlar gibi, tüm yapraklarını döktüğünde, çırılçıplak gel bana.. ben istiyorum ki, giyinmeni izleyeyim, baharı, çiçeklerini.. ve nasıl yemyeşil bir güzelliğe büründüğünü..
gün bir limon bahçesinin üstünden usulca ağarıyor...
arkama yaslanıyorum, sigaramın filtresini kırıyorum, daha acı, daha ağır birşey geçsin diye boğazımdan ve diyorum ki, yatın zıbarın artık sayın felsefeciler, çünkü ben aklımı kağıt bir kayığa koyup denize bıraktım az evvel...
ve karar verdim...
o’nunla her konuşmaya merhaba ben- diye başlayacağım. çünkü belki de o’nun onu kimsenin bilmediği şehri, yalnız başına kalabildiği hiç kimsesi ve yüzüme bakarken bile tek başınayım diyebilecek kadar kendisi olurum.
çaktınız mı ?
YORUMLAR
İyi ruh taşıyan biri zaten yalnızdır
çok dert edecek bir durum değil bu
kuru kalabalıklar gürültü kirliliğidir
çıkarları için gülerler
oysa iyi bir gülüş çıkarsız ve arsızca' olmalıdır örneğin: ahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahhahah
şahsen kendimden biliyorum
NİCE SAYGILARIMLA...
ahmetörnek
"Oysa ben, böyleyim işte" bu söz gurubu insanın kendi kendisine teslim olmanın, savşmak istememenin iç fısıltısı gibi durur zihninde güya dışa vurmak istediği öz savunması olarak kabul eder.
En aşırı duyguları içinde bulunduğu duruma yani duygu durum yüksekliğine yansıtmak için çaba harcadığında kötü olan herşeyi tüketeceğini düşünür.
Bunu bazen bir öfke bazen bir sevgi bazen içsel mızmızlıkla sessizliğe bürünür ruhu.
Toplumu kabul etmeme ama bir o kadar da içine yerleştirme durumundan doğar bu. Sığınak arar bulamaz sonunda kürkçü dükkanı misali yine kendine sığınır kendisini yaşamak için.
En zor yanı, toplumun kendisine yüklediğine inandığı yüklerden kurtulma isteğiyle baş edebilmek için kendinden ödün verdiğini sanmasıdır.
Oysa doğa gibi olsa insan, her baharda yeniden doğar, yeniden arınır, yeniden güler ve yeniden yaşamaya başlar.
Selamlar olsun insanın kendisinden yeni doğuşlara...