SESLENİŞ
SESLENİŞ
Saygıdeğer okuyucularım uzun yıllardır fikirlerimi gerek şiir, gerek masal gerek deneme tarzında dillendiririm. Bunu yaparken, amacım insanların yüreğine dokunabilmektir. Mensubu olmaktan onur duyduğum, Büyük Türk Milletimin aşığıyım, aşkım somut verilere dayanır. Milletimin dünya medeniyetine katkılarını bilirim aklı evvellerin milletimi sıradanlaştırma karakterlerinin gereği duçar oldukları aşağılık komplekslerini, milletimin basit hoş görülebilecek takıntılarına bağlayıp, aidiyetlerini inkar edecek kadar hatta onun değerlerini alay konusu yapacak kadar alçalıp, ödüllere boğulup, görece rahat yaşamalarına acıyarak bakarım. Bence bu hal kabul edilebilecek bir hal değildir.
Ben onlara, okumuş ta kokmuş derim. Yunus’umuzda derki “İlim ilim bilmektir ilim kendin bilmektir / Sen kendini bilmezsen / Bu nice okumaktır” gerek yazılarımla, gerek şiirlerimle, milletime vurulan prangalara, giydirilen deli gömleğine işaret ederim. Bey belirsiz Dünya ıssız değildir derim. Zaman zaman kavram kargaşalarına işaret ederim. Derim ki kişi, külümüzün içindeki közden, yüreğimizin içindeki özden ne kadar uzaksa, milletimizi prangalayanlara o kadar yakındır. Eminim pek çok okuyucum bu sözlerimi anlar, beklide hamasi sözler olarak değerlendirir. Gördüğüm lüzum üzerine bu tezlerimi somut verilerle desteklemeye karar verdim. Tezlerimi desteklerken gereksiz keçiboynuzu çiğnetmekten uzak kalabilmek adına, çok uzak diyarlardan örneklemeler yaparak siz okuyucularımın kafasını şişirecek değilim. Bir şiirimde (13.02.2021 tarihli şiirim) kendime seslenir “Vizyonunu temsil ettiğin, Veli oğlu Kemal’in yıkma hatırını” derim. Veli dedem Kemal ise babamdır. Her ikisi de nur içinde yatsın, kendilerine münhasır yüreklerinde ki mücevheri kıskanmak sızın hak edene, etmeyene sunmuş görece fakir, aslında çoook zengin insanlardı onlar. Akif’imizin şu dörtlüğünü anladılar ve hayatlarına tatbik ettiler “alınız ilmini garbın, alınız sanatını, veriniz mesainize hem de son sür’atini” Dedemin okuryazarlığı yoktu. Babam ise kendiliğinden öğrenmişti. Ancak dedem büyük bir bilgeydi, inatçıydılar örneğin bizim eve uzun zamanlar jüt çuvallar giremedi inatla tehliz çuval, çopur çuval kullanırdık, Köylülerimiz ıstavraz çayında buğdayı yıkayarak un yapardı dedem inatla yıkatmaz, gözerden kalburdan geçirip un yapardı. Sorduğumda buğdayın feri kaçar derdi. Almaları mümkünken, canavar diye tanımladıkları traktörü, uzun zaman tarlalarına sokmadılar. Düşününce ne muazzam insanlarmış diyorum. Zira cahil ellerdeki traktörlerin, tarlalarda yaşama tutunan, pek çok meyve çeşidini yok ettiğini üzülerek görüyorum. Çok sağlıklı ve uzun yaşadılar. Ülke veremden kırıldı, bizim aileye uğramadı örneğin annem ellerinden öperim, ulu çınar gibi genç, yaşlı ailesinden tek kaldı maşallah kurban olduğum çenesi yerinde, babam pek çok insanın yüreğine dokuna bildiğinden yüreklere, gömüldü. Ülkemi ve milletimi onlardan öğrendim, esprileri ve nükteleri muazzamdı. Benim kaynağım çok temizdi, tabiî ki pek çok kaynaktan ilim tahsil ettim. Geldim onların şaşmaz mihenginde test ettim. Çoğu zaman öğrendiklerimle böbürlenip onların bilgilerini kültürlerini küçümseme ahmaklığına duçar olduğum anlar da oldu. Onlar kendilerine münhasır nezih yaklaşımları ve müthiş nükteleriyle gerçeği apaçık haykırmasını bildiler, maalesef öngörüleri gerçekleşti. Örneğin harman sonunda köyümüze hoca kılıklı, pek çok etki ajanları gelir, köylüyü motive edip, hatırı sayılır zahire toplar giderlerdi. Dedem bunların niyeti bozuk derdi. Üniversitede okuyorum 12 Eylül travmasından sonraki yıllar, icraatın içinden dışından ülkenin şekillenme yılları yani başörtüsü türban tartışmaları gırla gidiyor. Birileri, birilerini Moskova’ya birileri, birilerini Arabistan’a yolluyor. Bende kafamı doldurup dedemin mihengine sürüyorum o diyor ki hırsızın biri koyun çalmayı kafasına koymuş, köpeği aşması lazım, ne yapar? çiltenin ucuna et bağlar koşmaya başlar, köpekler peşine takılır, çobansa köpeklerin koyunu koruduğunu düşünür. Sürüye bir canavar yanaştı, köpekler savuşturdu der. Çilteyi atar uzağa, köpekler varır çiltenin yanına, eti de buldum mu hırlaşa hırlaşa yemeye koyulurlar. Çoban köpekler canavarı hakladı sanır. Hırsız gecenin karanlığından da yararlanıp, sürünün bir kısmını çalar. Korkarım bu bez parçası o çiltenin ucunda ki et nisabınadır. Torunum söyle onlara kokutmasınlar bu fışkıyı korkularının esiri olmayıp serbest bıraksınlar. İnsanların tercihine saygı çerçevesinde korkarım çobanın yaşadığını yaşayacağız. Söyledim hem de üst perdeden baktım, boş tenekelerin boş gözlerine titrim olmadığından fikrimde etki etmedi gördüm ki boş tenekeler aslında doluydu da bana göre boştu pek çok laf cambazlığıyla saçma sapan süslü korkularıyla oturdukları koltuklarda küçücüktüler. Gördüm ki hırsızın çiltesinden fırlattığı etten, pay kapma peşindeydiler. Lehte ve aleyhte olanların ekseriyeti neyse ki kimsenin karşısında eğilmeden, helalime haram katmadan içimdeki çocuğu yaşatmayı başardım. Umarım ve dilerim ki bu yazdığım yazı Büyük Türk Milletimin uyanmasına. Ayağındaki prangalar ve eğnin deki deli gömleğinin en azıdan farkına varmasına vesile olur. Ölü toprağının sıyrılması için andımızın geri getirilmesini özlemle bekleyenlerdenim Milletimin yüreğindeki köz içindeki öz rüzgar beklemekteydi o rüzgar şükürler olsun ki esmeye başladı. Karar alıcıların rüzgarın farkında olmalarını politikalarını ona göre şekillendirmeleri ni arzu ediyorum ancak duçar oldukları çukurdan çıkabilirlerse rüzgarı fark edebilirler Büyük İşleri Büyük Milletler yapar saygılarımla 21.02.2021
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.