- 589 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
KIZIM
Serdarcığım, nasılsın iyi misin; yıllar geçse de aklımdan çıkmayan kızımı düşünüyordum. Onun gülüşünü yemek yiyişini, su içişini, akşam yatağına yatışını, Annesinin ona masal okuyuşunu, hepsini hepsini yeniden yaşıyordum, yıllardır yaptığım gibi. Zaman her şeyin ilacı derler ya galiba bunun ilacı yok be arkadaşım. Tıpkı ilerlemiş kanser gibi, virüs gibi belki bunların bile ileride tam etki eden ilacı bulunacaktır ama evlat acısının, evladını kaybetmenin ilacı yok be arkadaşım. Kızımı toprağa vereli bu kadar yıl oldu ama yeniden çocuk yapmayı göze alamıyoruz, cesaret edemiyoruz.
Serdarcığım, biliyorsun senin kızla aynı yaşıtlardı, arlarında birkaç gün vardı, hatta kırkları karışmıştı. Oyun oynarken ders çalışırken vaktin nasıl geçtiğini anlamazlar, kimin evindeler ise hiç yadırgamadan sanki kendi evinde kendi yemek masalarında imiş gibi buyur demeyi beklemeden masaya otururlardı. Aile olarak biz de sizinle çok iyi anlaşırdık. Bir birimize akşam oturmalarına geldiğimizde zaman nasıl geçtiğini anlamazdık, zaman su gibi geçti derler ya bizde de öyle olurdu. Bunda çocukların birbirlerini sevmesinin mutlaka rolü büyüktü. Bizim kızımızı o kötü trafik kazasında kaybettikten sonra her şey değişti. Sizin eve gelirken ayaklarım geri geri gidiyor biliyor musun? Sizin kızınızı görünce sanki benim kızım da hemen bir yerlerden çıkıp gelecek gibi oluyor bir an ama gelmiyor tabi. Sizin kızın bana mahzun mahzun bakışında bana hoş geldin deyişinde “Benim arkadaşımı niye getirmedin’’ der gibi bakışları var ya beni kahrediyor. Bir den sol yanım ağrımaya başlıyor biliyor musun?
Kızım yaşasaydı senin kızının yaşında olacaktı, belki de senin torunların gibi benim de torunlarım olacaktı şimdi. Neydi senin torunlarının isimleri, biri kız biri oğlandı değil mi? yeni okula başladıkları günleri hatırlarım. İlk gün ikisi de okula gitmek istemedikleri için ne ağlamışlardı. Çocuklar öyledir genelde bunu yaparlar ama hemen alışırlar. Alışamayanlar da olur tabi. Biliyorsun biz köy çocuğuyuz. Bizim köyde bir arkadaşım vardı ortaokulu ilçede okuyorduk her hafta sonu köye gidip dönsek, dönüşte koca adam ağlayarak gelirdi. Bak şimdi hiç aklımdan çıkmayan kızım geldi. Onun çocukları da acaba ağlayarak mı gideceklerdi okula. Hiç önemli değil, yaşasaydı çocukları olsaydı, ben o torunlarımı okula ellerimle götürür, hatta ilk günler okulun kapısında bekler onları geri getirirdim. İlk günler ağlayarak giderler ama bir süre sonra senin okula götürmeni bile istemezler “Ne yapıyorsunuz bana hala niye çocuk muamelesi yapıyorsun arkadaşlarıma rezil oluyorum.” Demeye başlarlar. Boş ver başlasınlar ben onların hepsine razıydım ama olmadı.
Serdarcığım geçen gün senin torunlarla ayaküstü sohbet ettik lisede okuyorum dedi, yine içim cız etti burnumun direği sızladı, torununa belli etmemeye çalıştım ama fark etti mi bilmiyorum. Serdarcığım, bir senin torunlarla konuşurken değil tüm çocuklarla konuşurken hep bunu yaşıyorum, bizler okul çağındayken halamın bir oğlu suda boğularak ölmüştü, halam her fırsatta, oğlu her aklına geldiğinde “Memedim” derdi. O zamanlar çok anlam veremezdim ama şimdi halamı çok iyi anlıyorum.
Serdarcığım, zaman zaman konuştuk hanımla bir çocuk daha yapalım, iki tane yapalım diye ama bir türlü cesaret edemedik. Kızımızın hasretini, acısını yüreğimizde hissederken, o çocuklara sevgimizi verebilir miyiz? Ya bunu becermezsek, acı çeken, acı fışkıran yürekten sevgi çiçeklerini, ya yetiştiremezsek. Dünyaya sevgisiz çocuklar getirirsek. Bunu hesabını nasıl vereceğiz, diye düşünceler girdabında boğulduk, hiçbir zaman o girdaptan çıkamadık. O zamanlar piskolok doktorları da yoktu. Belki vardı da o doktora giden insanlara deli damgası vurulduğu için kimse gitmezdi. İşte böyle Serdar; kızım öldüğünde annesinin saçları 10 günde bembeyaz beyazlaşmıştı, daha 30 yaşındaydı. Ondan sonrada hiç boyatmadı.
Serdarcığım; yanlış anlaşılma olmasın seni kesinlikle kıskanmıyorum, özellikle iyi bir baba iyi bir dede ve iyi bir aile babası olduğun için, seni tebrik ediyorum. Bazen hayallere dalıyorum; Kızım ölmemiş olsaydı sırası geldiğinde yani evlenme çağı geldiğinde, istediği sevdiği kişiyle evlendirsem, hata düğününü ben yapsam, beyaz gelinliğin üzerine göğsümü gere gere kırmızı kuşağını gururla bağlasam, işte benim kızım deseydim ne iyi olurdu değil mi? Bakarsın torunlarımız da olurdu. Torunum hastanede doğduktan sonra, hemşireden sonra ilk kucağına alan ben olsam ne iyi olurdu. Biliyor musun bebeklerin kokusunu çok severim. Kızım yeni doğduğunda yorgun argın işten gelirdim, kızımı kucağıma aldıktan beş dakika sonra uykum gelirdi. Kucağıma alır onunla uyku faslına geçerdim. Çoğu zaman kucağımda uyuyakalan, uyuyamadım diye yatağımıza gelip beraber yatan kızıma, bir gün hadi kızım Annenin işi bitmedi galiba biz gidip yatalım dediğim de bana şöyle bir baktı “Ben çocuk muyum niye seninle yatacakmışım” demişti de ne gülmüştük. Evet, serdar kardeşim keşke yaşıyor olsaydı, keşke sol yanımı ağrıtmasaydı da benimle de yatmasaydı. Yemek masasındaki oturduğu yeri hala boş tutuyoruz biliyor musun?
İnsanlar zaman her şeyin ilacı deyip duruyor, nerde bu zaman nerede bu ilaç
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.