- 552 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
KIZILDERE
Gazeteci Erol Algül o günlerde şahit olduğu Kızıldere olaylarını şöyle anlatıyor:
Mahir Çayan, Maltepe Askeri Cezaevi’nden kaçtıktan sonra, dokuz arkadaşıyla birlikte önce Ankara’ya, sonra da Samsun’a gelmişti. O tarihlerde ben Samsun’da bulunuyordum. Tercüman’ın Ankara Temsilcisi Yaşar Güngör’ün’’Erol bizim gazete için haber ve fotoğraf gönderirsen memnun olurum’’ ricası üzerine olayı izledim.
Çayan ve dokuz arkadaşı bir gün önce Samsun’dan Fatsa’ya geçmişlerdi.
-Polisten aldığımız bilgiyle, sabah erkenden Samsun’dan Ünye’ye hareket ettik. Mahir Çayan ve arkadaşları Ünye’ye gelmişler ve Sinop’taki radarda görevli üç İngiliz’i kaçırmışlardı. Ünye de İngilizlerin kaçırıldığı apartmanı bulmamız zor olmadı. Evin etrafı jandarmalar tarafından kuşatılmıştı. .Apartman kapıcısını buldum. Korku ve heyecandan konuşmakta zorluk çekiyordu. Olayla ilgili söyleyebildikleri şunlar:
’’Geldiğimde İngilizleri götürmüşlerdi. Kaldıkları dairenin kapısı açıktı. Ancak zorlama olmadığı belliydi.’’
Güvenlik güçlerinden aldığımız bilgiler doğrultusunda Samsun’a yöneldik. Samsun Emniyet Müdürü Vasıf Bey’den bilgi aldıktan sonra, Tokat’a oradan da Niksar’a geçtik. Çayan ve arkadaşları üç İngiliz’ ile birlikte Kızıldere köyündeydi. Jandarmalar köyün etrafını çevirmişti.
Kızıldere yüksek rakımlı olduğu için jeep kiraladık. Ancak dağ yoluna saptığımızda yolun dik ve kar çamur içinde olduğunu gördük. Bir süre sonra araçtan inip yürümeye başladık. Köye ulaştığımızda köy kar altındaydı. Biraz yaklaşınca, bir jandarma başçavuşu ’’Daha ileri gidemezsiniz’’ diye bizi durdurdu. ancak köyün her yerini görebiliyorduk. Çayan ve arkadaşlarının saklandığı muhtarın evi tipik bir köy eviydi. Evin altı ahırdı.
Operasyonu Samsun Jandama Komutanı yönetiyordu. Komutan sık sık ’’Teslim olun, kaçacak bir yeriniz yok’’ anonsunu yapıyordu. Ancak Mahir Çayan,’’Biz buraya ölmeye geldik’’diye cevap veriyordu. Komutanın ’’O zaman bize İngilizleri verin’’sözlerine Çayan’ın tepkisi sert oldu;
’’İngilizleri vermiyoruz, gelin siz alın bakalım...’’
Komutanın son anons sesi,’’Ulan o.... çocukları, ya teslim olun, ya da İngilizleri verin. Yoksa evi yerle bir edeceğiz.’’ oldu:. Mahir Çayan avazı çıktığı kadar bağırıyordu.
’’Mehmetçiği üzerimize gönderme, erkeksen sen çık . Şimdi aşağı inecek ve İngilizleri öldüreceğim. Bizim kaybedecek bir şeyimiz yok...’’
Güvenlik güçleri eve gaz bombası atıp yaylım ateşine başladılar. Kerpiç duvarlarda delikler açıldı, Evin dış kapısından çıkmaya çalışan Saffet Alp, anında onlarca mermi yiyerek yere düştü. Evde canlı kalmayacağı düşünülerek, 1 saat otuz dakika süren çatışmaya son verildi. Operasyon sonunda 13 kişinin cesedi dışarı çıkartıldı.
Savcıyla eve girdik. İngilizlerin cesetleri yere oturtulmuş, sırtları duvara yaslanmış. Ayakları önde, öylece kalmışlar. Alınlarının tam ortasında tek kurşunla öldürülmüşler. Duvarda ev sahibi muhtarın resmi asılıydı. Resmin kenarına Çayan şunu yazmıştı:
’’Hain muhtar, ihanetinin ceremesini katre katre çekeceksin...’’
Sabah Niksar Devlet Hastanesi’nde beklemeye başladık. Ölü sahipleri morgda yakınlarını tesbite çalışıyorlardı. Orta yaşlı biri’’Cesetler arasında oğlumu bulamadım’’ dedi. ’’Oğlunuz kim?’’diye sordum. ’’ Ertuğrul Kürkçü’’dedi. Güvenlik güçleri son süratle Kızıldereye gitti. Ahırda baygın durunda Ertuğrul Kürkçü’yü buldular. Çatışma sırasında hiç yaralanmamış.
Kürkçü’nün cemsenin arkasında Niksar Devlet Hastanesi’ne getirilmesi anını görüntülemek bana nasip oldu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.