SESLENİŞ
SESLENİŞ
Dünkü yazımda mükalemeyi uzatmamak adına ilimizdeki cıfıt çukurlarını bir başka mükalemeye bırakalım demiştim sözümün arkasında durup konuyu arz edeyim gelinime deyim de kızım anlasın.
Yıl 1988 üniversite yıllarım birkaç dersten okulu uzattım ailem benim okumam için ne kadar fedakarlık yapsalar dahi bütçeleri belli ki onları zorlamamak için azami gayret gösteriyorum pek çok gideri spontene geliştirdiğim gelir getirici işlerle karşılıyorum kah fotoğrafçılık yapıyorum kah part taym elektirikli battaniye imalathanesinde çalışıyorum hatta bazen aileye katkı bile sağladığım oluyor giyim kuşamda bazen çevremdeki arkadaşları bir tık geçtiğim oluyor aslında dersleri geçip okulumu zamanında bitirmem çok mümkündü dersler dışında pek çok ilgi alanım olduğundan bunu başaramamam doğaldı takip ettiğim köşe yazarları okuduğum farklı görüşlerden aylık haftalık dergiler kaçırmadığım tiyatro temsilleri arkadaşlar arasında konuşulan konulara onlardan farklı bakış ortaya koyup ne aliye ne veliye yaranama halleri her farklı görüşü kaynağından lehte aleyhte araştırıp kendi tezimi oluşturma çabalarım içime kapanmalarım şair yönüm vs bu vaziyeti kaçınılmaz kıldı tabi okulu uzattığımdan o yıl yurt çıkmadı yedekten yer kalırsa çıkacaktı birkaç hafta öğrenci evinde kaldım uzatmayalım bizim oralı bir taşeron inşaat işi yapıyor part taym iş istedim zaten okula toplamda iki gün gidiyorum beş gün boşum başladım çalışmaya inşaat işçileri beni pek sevdi molalarda onlara okuduğum kitaplardan ilgilerini çekecek pasajlar okuyorum filan onlar sıva yapıyor ben dökülen harçları tekneye boşaltıyorum bana mümkün mertebe ağır işler yaptırmıyorlar onlar kalıp ları söküyor ben çivilerini temizliyor kalıpları tekrar kullanılacak hale getiriyorum bana isimde buldular porofesör bir gün biri akşam gitme bizim şantiyemiz var orda kal hem muhabbetin dibine vuralım dedi bazıları yavuklusuna mektup yazarken benden yardım alıyor çok edebi mektuplar yazdırıyordum kabul etsem üste para teklifleri dahi geldi derme çatma şantiyede kalmaya başladım ile devlet tiyatrosu turneye gelirdi pek çok inşaat işçisini hayatında ilk defa tiyatroya götürdüm tabi bu süreçte unvanımın başına bitli titrimide aldım bir buçuk ay kadar müthiş güzel günlerim oldu bir gün ders sonrası meşhur parkta oturuyorum bazı arkadaşların pasaklı giysilerim dikkatin çekmiş inşaata kaldığımı örenince kendi yurtlarında beleş kalmamı önerdiler zaten havalarda soğumaya başladığından inşaat maceramın sonuda yakındı bana uyar dedim kuralları vardı konfor iyiydi ekstra oluşturulan öğretim ortamları göz kamaştırıyordu girişte Atatürk köşesi vardı beyinlerde nefret ve kin yatsı namazlarından sonra beyin yıkama aktivitelerine şahit oldum devleten köşeler kapıp küfrü yeneceklerini iddia ediyorlardı yaklaşık bir aylık zaman zarfında düştükleri çukuru fark ettim beyin yıkama aktivitesinde soru sorulmuyordu ben sorma cüretni doğruyu anlatma cesaretini gösterdim ortalık buz kesti kaçarcasına uzaklaşıp öğrenci evine bir süre sonra devlet yurduna yerleştim edebi edepsizden öğrenmiştim kimsenin önünde eğilmemenin kimsenin adamı olmamanın gerçek adamlık olduğunu orda beynime işledim orda ki ve benzer yerlerdeki at gözlüğü takılmış tiplerin ülkemi ne hale getirdiğini hep beraber görüyoruz benimde herkes gibi bir ekmek parası kazanacak onurlu bir işim ve tertemiz bir yaşamım oldu bunca mükalemeyi yazan birisine değerlerinden taviz verme karşılığında makam önerenler olmaz mı oldu tabi çelme takanlar olmaz mı oldu tabi şükür yaradana ki Allah azımı çok etti görece titrim olmasa da fikrim ve yüreğine dokunabildiğim güzel insanlar hep oldu iş bu mükalemelerimi ülkemin güzel insanlarına itaf ediyorum. Gidin bakın çeşitli gaydırıgubaklarla halkımın iliğini kemiğini somuran hatta onun evlatlarının ırzına tasalut eden melek görünümlü şeytanları anlatmak yersiz olur tek çare bu yapıları derhal kapatıp tarihin çöplüğündeki hak Etikleri yere göndermek yüce dinimizi istismar etmelerine müsaade etmemek köprülü Mehmet paşanın stratejisi örnektir.
saygılarımla
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.