- 858 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
(8)
(17.01.2020)
Duvarda asılı bir saate dikkatle baktığımızda, günler aslında ne de uzunmuş... Zaman bile gözlerimizi üzerine dikip dikmediğimize göre farklı davranıyor baksana...
Çok sevgili ve güzel tilkim,
Vardiyam bitmek üzere. Birkaç saat kaldı. Kabul etmeliyim ki çok sancılı başladı, bu yüzden sana yazmaya neredeyse mecbur kaldım.
Dün gece, çok zordu benim için. Zihnimin müthiş ağrısını dindirmeyi bir türlü beceremiyordum ve uyumak yanından bile geçemediğim bir eyleme dönüşmüştü. Tavana diktiğim gözlerim ile yatağımda üstü açık biçimde uzanmış, hissettiğim şeyi seyreltmeye çabalıyordum. Saat neredeyse 3’tü. Duvarlar alçalıp yükseliyor gibi geliyorken, bulanık görüşlerimle pencereden yansıyan ağaç gölgelerinin tepemdeki dansını izliyordum. Ağlamayı durduramadım. Gözyaşlarım şuursuzca dökülüyordu şakaklarımdan kulaklarımın içine doğru... Garip bir duygu patlamasından farklıydı, kafamın içinde öyle hızlı ve rahatsız edici dolanıyorlardı ki, nefes alış ritmimi engelliyordu hissettiklerim
Dişlerimi sıkmışken, tavanın yok olup gökyüzüyle beni baş başa bıraktığını hayal ederek mırıldandığım duayı bile net biçimde hatırlıyorum
"Tanrım... yalvarıyorum. Sonsuza kadar süremez... Böyle yaşayamam ben. Böyle yaşanmıyor. Lütfen kafamın içindeki her şeyi al... Bana yardım et. Çok kabalar, yemin ediyorum ki çok kabalar.. Lütfen. Lütfen bana güç ver. Daha ne kadar böyle sürecek..? Yalvarırım... Yalvarıyorum beni kurtarmayacaksan... kurtarmayacaksan o zaman al yanına. Lütfen..."
Sayıklamalarım, iç dünyamda birbirine çarpıp parçalanmakta olan tüm porselen kütlelere oranla oldukça kısık sesteydi. Birini uyandırmaktan korktuğumdan, hıçkırıklarımı bile yutuyordum
Gerçekten kötü sesler duyuyordum. Beni aşağılayan, yoran, bağıran kaba sesler; düşünce kılığında dolanıyordu resmen beynimin en içinde. Çocuk gibi ağlıyordum, ağlamak kadar normal bir şey yok tabii... fakat durmuyordu. Durdurup uyuyamıyordum. Hiçbir şey susturmuyordu onları. Üşüyordum. Bir yandan da alev alevdi tenimin altı. Ve bu iki şey asla kavuşmadığı için birbirine, geçmiyordu. Geçmiyordu. Bir türlü geçmiyordu ve nasıl bir şey düşünüp tüm bunları kendimden uzaklaştırabileceğimi bilmiyordum. Aklıma sadece eski can alıcı anılarım, aynadaki görüntüm ve nasıl biri olduğum hakkındaki çıkışsız düşünceler geliyordu
Eksik ve yalnız hissediyordum. Titriyordum. Sırf böyle kıvranmamak için ortadan kaybolmayı, yok olmayı bile diledim. Bunları dilediğim için kızdı belki de yukarıdaki bana... Sırf bu yüzden hiçbir dediğimi duymadı sanırım..
Acımaya devam etti çünkü. Çığlık çığlığa iken tüm o tilkiler, kıpırdamama izin vermiyorlarken, aklıma geldin sevgili tilkim...
Zoraki gözlerimi kapadım. Gözyaşlarımın sıcaklığı yaksa da gözkapaklarımın içini, kapalı tuttum ve seni düşündüm. Seni, seni ve yalnız seni. Sanki ellerini görebiliyordum, giydiğin ceketi görebiliyordum, kalabalığın içinde ellerin cenindeyken, saçlarının arasından kalabalıkları izlediğini görebiliyordum sanki...
Vardın. Yarım şekilde de olsa var olduğunu hissettim. Baş ucumda beklediğini hayal ettim. Sanki ellerini yastığımın kenarındaki boşta kalan kısma dayayarak çökmüştün, yaslanmıştın yatağıma. İzledin. Ağlayışımın şiddetinin dinmesini, dikkatli bir biçimde, sabırla izledin. Gözlerim kapalı olmasına rağmen akmaya devam eden yaşlarım yanaklarımda kuruyana değin, sessizce.
Ellerinin biraz uzağımda olduğunu hissedebiliyordum, saçların gibi, tamamın gibi.. biraz uzağımdaydı her şey. Sessizce aldığın nefesi bile duyar gibiydim. Heyecanlandım. Öyle heyecanlandım ki bu sefer bu beni titretmeye başladı. Henüz kim olduğunu bile bulamadığım birini yanımda hissedişim, nasıl heyecanlandırmasın beni..? Dişlerim birbirine çarpıyordu fakat bir yandan da... sakinleşiyordum
Evet. Acı seyreliyordu ve varlığın, zihnim ile birlikte bütün odayı doldurmuştu sanki. Ayağa kalkar gibi oldun ve yüzüme eğilerek deli gibi ısınmış alnıma buz gibi dudaklarını bastırdın. O an fark ettim, meğer ne kadar ihtiyacım varmış şefkate? Şefkat dolu bir temasa ne kadar açmışım...
Tekrar dökülüyordu gözyaşlarım. Fakat bu sefer niçin, bilmiyordum. Kalbim öyle yüksek sesle atmaya başlamıştı ki, düşüncelerimin sesini çoktan gölgelemişti bile.
İçimdeki tüm o yangın, soğuk dudaklarının ucunda sönüverdi sanki aniden. Tüm tilkilerim, o noktada toplanıp, Seni öpmüş gibiydiler. Sustular. Sessizlik emredilmiş gibi öyle aniden sağlandı ki, gözlerimi açacaktım neredeyse...
Efendilerini bulmuş başıboş askerler gibi hizaya dizilmesine sebep oldun tilkilerimin. Geri çekilirken uzanıp üzerimi örtemediğim yorgana uzanmama yardım ettin. Ellerimiz... neredeyse çarpacaktı birbirine. Üşümemi de, böylece engellemiş oldun
Sonra tekrar oturdun, hem misafir hem de ev sahibi gibiydin sanki. Her an gidecekmiş de, ayaküstü uğramış misali... gözlerimi açtım bu yüzden, dans eden ağaç gölgelerine tekrar bakarak varlığını daha uzun süre tutmaya çalıştım uyanık kalarak
Uykum vardı fakat bu anın kaybolmasını istemiyordum. Sonrasında fark eder gibi uyu dedin sanki bana... Sesin yoktu, duymadım ama der gibiydin işte..
Sadece uyu
Geçecek
Sabret, dedin sanki. Geçecek, hizada tut tilkilerini, sana emanet edilmişler gibi... Geleceğim, karşılaştığımızda tükenmiş olmanı istemiyorum
Daha yaşayacak çok şeyimiz var
Hiç dondurma yemedik beraber. Hiç film izlemedik beraber, hiç birbirimize yaslanıp okumadık kitapları, hiç göz göze bile gelmedik..
Sadece uyu ve sabret
Geçecek
Dedin sanki. Dedin. Sanki..?
Hayır...
Aslında hiçbirini demedin. Aslında orada bile değildin. Ateşim vardı sanırım, her şeyi böyle derin hissetmiş olmamın başka ne gibi bir açıklaması olabilir... Hayal gücüm? Belki de. Sık sık sanki deme sebebim de bu.. Aklımı mı kaçırıyorum acaba diye düşünmeme sebep oldu bir yandan da çünkü. Korktum. Ramak kalmış sanki delirmeme...
Ya da çoktan delirdim... Bilemiyorum. Belki. Ayırt edemiyorum artık.
Bu hayali, beni süzülmüş ve sakinleşmiş bir hale getirene değin oynattım çünkü. Sen sessizce bekledin ben uyuyana değin. Uyuduktan sonra da gitmediğini hayal ettim yine. Orada, yerde oturmuş yatağıma yaslanmış olmanın hayali benim zorlu bir geceyi atlatmamı sağladı. Yavaşça, iç çeke çeke uykuya daldım..
Bunları okuduğun zaman, yani okursan eğer, deli olduğumu düşünmezsin umarım. Ben zaten şüpheleniyorum bir de sen düşünürsen hepten inanırım buna... Ama durum böyle, doğruya doğru...
Ne yapıyorsun acaba şu an? Biliyorum çok fazla sordum bu soruyu sana ama elimde değil. Merak ediyorum. Cidden ediyorum. Kimlerlesin, mutlu musun, nasıl gidiyor hayatın, eksik hissediyor musun, yazıyor musun benim
m gibi.. ailenle aran nasıl, en çok kimi sevdin, sevmektesin, seni neler incitti zihnin dışında... bir sürü soru. Her gün bir sürü soru birikiyor sana sormak istediğim.
Anlatacak çok şeyim var...
Geçenlerde klasik bir söze denk geldim rastgele birinin whatsapp durumunda, saniyelerce gözlerimi gezdirdim aynı cümlede
’Senin olan, sana gelecektir’
Sevgili tilkim, insanların aitlik sıfatları ile sınırlandırılması pek hoşuma gitmez fakat çok rahatlatıcı bir cümleydi. Hiçbir endişelenmeden yalnızca beklemesi gerektiğini hatırlatıyordu insana. Tıpkı söylediğini hayal ettiğim gibi, sabretmeyi öğütlüyordu.
Ben de bekliyorum benim olanın bana gelmesini, sabırsızlıkla bekliyorum. Senin hayalinle baş başayken çalmasını istediğim bir şarkı var, bugün de bunu dinleyerek uyuyacağım. Seninle birlikte de dinlemek dileğiyle tabii...
open.spotify.com/track/4mBA0FHbLRbGXAqQJBepUb?si=wrOnZdi9TTCqoRC...
"Lütfen beni kendinle götür
Ya da seni takip etmeme izin ver" kısmı hele
Söylemek istediklerimdi o an için...
O an gelmek
Bir de dizeler var sıralamak istediğim.... Ne kadar bilsem o kadar aklıma getiriyorlar seni...
Gel öyleyse
Daha yaşayacak çok şeyimiz var,
Benim küçük gecemde
Rüzgar ağaçların yaprağına son kez süre tanıyor
Benim küçük gecemde viran olmanın korkusu var
Kulak ver
Karanlığın esintisini duyuyor musun?
Ben garipçe şu talihime bakıyorum, ümitsizliğe alıştım
Kulak ver
Karanlığın esintisini duyuyor musun?
Gecede, şu an bir şey geçiyor
Ay kızıl ve karmaşık
Ve her an düşme korkusu yaşanan bu damda
Bulutlar yaslı kalabalıklar gibi
Sanki yağmurun yağacağı anı bekliyor
Bir tek an
Ondan sonra hiç
Bu pencerenin arkasında gece titriyor
Ve yeryüzü
Geri kalıyor dönüşünden
Bu pencerenin arkasında bir bilinmeyen
Beni ve seni bekliyor
Ey baştan ayağa yeşil olan sen
Ellerini, yakıcı hatıralar gibi benim aşık ellerime bırak
Ve dudaklarını, sıcak bir his gibi senden benim aşık
dudaklarımın okşayışlarına teslim et
Rüzgar bizi götürecek
Rüzgar bizi götürecek
Bu yüzden gel
Ben gideceğim, fakat ben gitsem de, lütfen
Sen bana gel.
YORUMLAR
Etkisi ilk satır gibi hiç yorulmamış aynı etkisinde devam eden
Yine insanın hayal denizinde yol gösteren
bir yunus gibi peşine takılıp süzülen bir yolculuktu bu hayal
Gerçek olmayacak güzeldi her satırı
Tebrikler