Gece Yazıları 6
Kumsaldan el sallıyordu eşi, tebessüm etti yüzüne çarpan dalgaların arasından. Misafirleri gelmiş onlarla birlikte bir hafta sonu denize gitmişlerdi. Şansları yoktu deniz epey dalgalı ve uyarılar vardı denize girilmemesi için. Çocuklara laf anlatmak imkansızdı, çünkü deniz hayali için amcalarının yanına gelmişlerdi. Fazla açılmamaları konusunda üst üste tembihlene tembihlene mecbur olarak rahat bırakılsa da çocuklar, büyükler de girdi biraz denize, ancak dalgaların bugün insanları rahat ettirmeye niyeti yoktu.
Hem çocuklar hem de çocuklara göz kulak olması gereken büyükleri 20 dakika geçmeden dalga sersemi olmuşlardı. Küçük kız ise titriyordu sudan çıkıp annesi tarafından kurulanırken, annesi söyleniyor, yarın da geliriz hem daha güzel olur diyordu. Başka bir sahile mi gitseydik diye konuşmalar da bitmiyordu. Hava sıcak olmasına sıcaktı ama rüzgarlıydı. Küçük kız hem titriyor hem de mızmızlanıyordu, hevesi kursağında kalmıştı. Sahil de epey boşalmış, kalan 4-5 aile de toparlanmaya başlamıştı. Denizin keyfi yoktu bugün.
O da buraya kadar gelmişken ben bir daha gireyim dedi, büyük yiğenine baktı, yok amca dedi, küçük yiğenine baktı titreyen çenelerinden cevap bile alamadı, en küçük yiğenine kıyamadı, hadi ikimiz girelim demeyecekti ama ona kalmadan eşi ve yengesi taramalı gibi konuşmaya başlamışlardı. Abisi sen gireceksen gir lakin fazla açılma dedi. Dalgalar çok hava da rüzgarlı. Sanki dinlermiş gibi güldü.. Koşarak attı kendini dalgaların arasına.
10 dakika olmadan yorulmuş, dalgalar onu da sersemletmişti, kendini sırt üstü bırakarak hem güneşi hem dalgaları hem de rüzgarı dinliyordu, denizin dışına kolunu çıkarsa da hemen soğuğun etkisiyle suya gömüyordu. Su ne kadar ılıksa dışarısı o kadar soğuktu, oysa güneş parıl parıl parlıyordu. Dalgaların devamlı bedenini dövmesi hoşuna da gidiyordu hani, yüz üstü kollarını açarak kendini dalgalara bırakıyor kimi istemsiz taklalar da atıyordu, dalgalar daha sert vuruyordu zaman geçtikçe, denizin tuzlu suyu ağzına giriyor ve tükürüyordu durmadan, direksiyon da dümen de denizindi bugün. Ayağının kumlara değmesi güven veriyordu. Yere sağlam basmanın manasını daha iyi anlıyordu. Demek ki derinde değildi. Biraz daha yüzeyim çıkarım deyip açık denize doğru 20 kulaç attı ve kendini suya bıraktı yüz üstü, deniz karanlığının içinde açtı gözlerini, kolları iyi yanda, kimi kendini çeviriyordu fok balıkları gibi, kimi karanlığın içindeki suyun seslerini sırlarını düşünüyordu. Dalgalar kendi halinde, o kendi halinde, biraz sırt üstü güneşi seyretti, biraz denizin karanlığında ne düşüneceğini bilemeden vakit geçiriyordu.Deniz ve gökyüzünün tam ortasında sırtı sulara yüzü gökyüzüne dönük gözleri kamaştıran güneş ışıklarıyla dalgaların bitimsizliği ve bedeninde gezinmesi ile bir cennette gibiydi...
Suyun üzerine çıktı biraz nefeslendi, suyun üzerinden neden yürüyemiyordu ki, elleriyle kendini sulara bastırıp yukarıda tutmaya çalışıyordu. Bu kadar yeter artık çıkayım diyerek ayak parmak uçlarıyla kumlara basmayı denedi, lakin basamamıştı deniz tabanına. Bir kaç kulaç attı sahile doğru tekrar derinliği ölçmeye, ayaklarının kuma değmesini umdu ancak olmadı, ayakları deniz tabanını bulamıyordu. Sahile baktı eşini gördü o an bambaşka bir hisse kapıldı, onu ne kadar çok sevdiğini anladı, sanki başka bir histi o an, hiç öyle olmamıştı, el salladı, sırt üstü bıraktı kendini tekrar, sahile doğru yavaş yavaş dalgaların da iteklemesiyle giderim dedi, sırt üstü yüzmek biraz daha az enerji harcamasına neden oluyor hem de sanki kolları dinleniyormuş hissini verirdi kendisine...
Biraz daha gittiğini düşünerek yeniden derinlik ölçtü, nafileydi, oysa sahil o kadar da uzak gözükmüyordu ki, nasıl olabilirdi bu. Gelen büyük bir dalga ile birlikte yeniden kendini kaybetti, alabora olan bir gemi gibi suların içine gömüldü, suyun üzerine çıktığında yorgunluğu iyice artmıştı, gözlerini kapadı, parmaklarıyla göz kapaklarını sildi, yüzünü sildi, sanki görüşü de bulanıklaşmıştı. Sahile baktı, insanların hareketlerini seçebiliyordu uzaktan, sahilde de iki aile kalmıştı, kendi ailesi de epey toparlanmıştı, artık bende çıkayım diyerek kulaç atmaya başladı, devamlı kulaçlarını sayardı 40 kulaç, açık denize belli bir derinlikten sonra 40 kulaç atardı, sonra yanlara doğru yüzer 20 kulaç daha, geriye döner belirlediği bölgenin dışına çıkmazdı. 25 e geldi ancak 15 kulaç daha atamam dedi 5 kulaç sonra yeniden derinlik kontrolü yapsa da yine ayakları kuma değmiyordu, sırt üstü bıraktı kendini 5 kulaç da öyle attı yeniden derinlik kontrolü yapsa da nafileydi. Dalgaların devamlı bedenini dövmesine de iyiden iyiye sinir olmuştu. İlk o an geldi aklına acaba boğulacak mıyım, yok be daha neler dedi, biraz dinleneyim sağlam 40 kulaç ile ayaklarım kumlara değer diye düşündü, oysa kulaçlarının karşısında sanki savaşa çıkmış dalgalar vardı bugün, hem iki koluyla mı 40 kulaç sayıyordu yoksa tek kolunun hareketini mi hatırlayamadı bir an.
Haydi bismillah dedi bu sefer çıkıyorum, kolları ise yorulmuş olmalı ki kendini dinlemiyordu. 4 kulaç attı atmadı bıraktı kendini, suyun üzerinde ayetel kürsiyi okumaya başladı, başka ne yapılırdı ki denizde arada türkü şarkı mırıldanırdı işte, hem de nefesini kontrol ediyor, sakinleşmeye çalışıyor, ellerini açıp kapıyor, sonraki atak için güç topluyordu. kaç defa ayetel kürsi okumuştu sanırım 3 oldu dedi, lakin canı artık yüzmek istemiyordu, biraz daha dinleneyim dese de devamlı gelen dalgalar iyice sersemletmişti kafasını, dalgaların sahilde çıkardığı köpükleri, başının üzerinden çevresinden devamlı sahile saldıran dalgaları görüyordu ancak dalgalar onu sahile yaklaştırmıyordu bir türlü. Başladı amernerresülünü okumaya, o bitti, hüvallahülleziyi okudu, iyice dinlenmişti artık. 40 dedi 39 dedi geriye doğru saymaya başlamıştı, tv de gördüğü yüzücüler gibi nizami bir şekilde yüzmeye çalışıyordu bu sefer, yüzme kursuna gitmemişti , kendi kendine öğrenmişti yüzmeyi, başını bir sağa bir sola kulaçlarıyla birlikte ahenk içinde hareket ettiriyor, başını sağa çevirdiğinde nefes alıyor sola çevirdiğinde nefes veriyordu, 18 dedi 17 dedi az kaldı diyerek yüzmeye devam etti, 3 2 1 diyerek bıraktı kendini artık gelmiş olmalıydı, yeniden derinlik kontrolü yaptı, kendini bıraktı suya, ayakları yine kuma değmemişti, bu sefer suyun içine doğru daldı, kumları bu sefer de elleriyle arayacaktı, o kadar uzaklaşmış olamazdı sonuçta, kumları yine bulamadı, elleri bir türlü deniz tabanına erişemedi. sanki 1 saat olmuş gibi hissediyordu, zaman kavramını da dalgalarla savaşıyordu sanki. şunun şurasında en fazla olsa olsa 20 dakika olmuştur dedi, suyun üzerinde iyice hırpalanmış bir vaziyette çevresine bakıyor, kaç metre uzaklaşmış olabileceğini hesaplamaya çalışıyordu, bir kulaç ile kaç metre yol alabilirim diye kendine göre hesaplamalar yapıyordu. kolları iyice güçten düşmüştü, sırt üstü uzandı yeniden kollarını yavaş yavaş hareket ettiriyor, kendini dalgalara bırakarak güneş ışıklarına karşı gözlerini kısıyordu, gözlerini kapadı, denizi dinlemeye başladı, ayaklarıyla yine de sahile doğru kendini itmeye çalışıyordu, ve inadına dalgaların onu hep açığa doğru çektiğini düşünerek, gittik galiba oğlum dedi kendi kendine, ne hayallerimiz vardı daha, içten içe gülse mi ağlasa mı bilemiyordu. ey büyük allah’ım dedi eğer bu bir sınavsa ölümü seviyorum ama daha erken değil mi.. Bıraksana beni, şu dalgaları 3-5 dakika bir dinginleştir o arada ben kurtarırım kendimi diyordu.
Çevresine baktı sahile yakın yerde iki üç kişi ya vardı ya yoktu denizde. açık denize doğru döndü, bir dalgayla yükseliyor bir dalgayla boşluğa düşüyordu sanki, dalgaların yüzünden denizi bile göremiyordu. sahile döndü, gelen dalgaya baktı, dalgayla birlikte yeniden yüzmeye başladı, lakin dalga onu artık sahile değil, açığa doğru çekiyordu. Yeniden suyun içine daldı, kollarıyla suyu yararak 10 kulaç attı, sonra dibe doğru biraz zorladı kendisini, kumlara bir dokunabilseydi, hesaplamalarıyla bir program yapar yavaş yavaş yaklaşırım sahile diyordu kendi kendine, derken sonunda kuma dokundu. deniz tabanına ulaşmıştı bu sefer, demek ki çok fazla derinde değilim diye rahatladı. Suyun üstüne çıktı kendini dinlendirdi, derinlikten emin olmak için ayaklarıyla kumları bulmaya çalıştı ama bulamadı, tekrar daldı tabana doğru bu arada gelen bir dalgayla kendini kaybetti, dalamadı, bir iki takla attı istemsizce, yeniden suyun üstüne çıktı.. Ulan dedi bok vardı sanki denize girecek , allah’ım bu bir oyunsa biraz fazla oldu, yeter lan dedi, bırak beni hadi gulüm hadi, zorlaştırma... Kaç yaşındayım lan ben, 29 , o zaman iki katı kulaç atacağım, ne kırkı, sonra sen de benim ayaklarımı kumlara değdireceksin, tamam mı allah’ım, hadi bakayım.. nefes aldı, nizami şekilde durmadan her sağ kulacını attığında bir bir saymaya başladı, 15 e geldi yoruldu lakin bırakamazdı, durmadan kulaç atıyor, artık düşünmüyordu, tüm bedeni ve zihni boşalmış gibiydi, tek yaptığı kulaç atmak ve saymaktı 40 a geldi iyice güçten kuvvetten düşse de, olmaz dedi 20 kulaç daha, bir kulaç daha bir kulaç daha, ağzından burnundan giren tuzlu suları nefretle tükürerek dışarı, kulaç atıyordu, bir ara ağzına ne kadar su varsa girmişti sanki, kulaç atmaya devam etti, ve bıraktı, saymayı da bıraktı, kendini de, öksürdü tıksırdı, bir taraftan da dalgalara küfür ediyordu, birden ayağı kuma değdi, tamam dedi bu sefer, lakin bırakmadı 10 kulaç daha hadi kurtuldun oğlum, ancak neyi varsa neyi yoksa çekildi içinden, derinlik kontrolünü bile yapmadan son gücüyle kulaç atıyordu artık, ya kurtulacaktı ya da allaha kalmıştı.. iyice yorulduğunda bıraktı kendini sonunda, dikilebiliyordu kumların üzerinde, geriye dönüp denize ve dalgalarına bir şeyler diyemeden, gelen dalgayla yeniden düştü, elleri de artık kumlara dokunabiliyordu. sersemlemişti epey, kalbinin hızını duyabiliyordu, sigarayı bırakacağım dedi, nefes nefes kalmıştı ve kurtulmuştu sonunda, öksürdü, tıksırdı, geriye doğru bakıp güldü, bugün değilmiş demek ki dedi.. Bugün değilmiş..
YORUMLAR
Yaşam ne kadar ilginç değil mi? Bir anda her şey bitebiliyor ve daha ilginç olanı ise canlı ilk adımdamdan itibaren eskimenin, zaman aşındırmasının getirdiği "yavaş acı"yla büyüyor, ölüme gidişteki her adım atışta.
Celal ve cemali görmeli insan ama sonuç ne olmalı neyi hak etmeli insan. Durup düşünmek gerek...
Dostum korkuyu, umudu, içsel hesaplaşmayı, sevgiliye sevgiyi biraz daha betimleseydi olayın kahramanı, bir deniz huzuru kadar müthiş olurdu.
Yine de çok güzel, böyle bile...
Nesildaşım ne stres yaptırdın yahu okurken.
Neyse mutlu son;))
Kalemine sağlık.
Sağlıcakla.
Yinsani
teşekkürler nesildaşım..eksik olmayın.
black_sky
Hepsi de stres yaptı kurtulsun ya nereden bu kum dedim yani.