- 428 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Devlet ve Ulusalcılık Konusuna Giriş
Ulus kavramını derin ve netameli bir tampon devlet temeline oturtunca, abartılmış doğru gibi görünüyor.
Tarih ve toplumsal bir gerçekçiliği yoktur gibi anlaşılmalıdır.
Suni, heyecansız, amaçsız, ilkesiz ve loş bir ulusalcılık sonuçluluğu oluyor.
Partiye, klana, dinastiye has bir devletin tipolojisinde milliyetçilik yoktur.. böyle olduğunda tanımı gereği her siyasi renkle düşüp kalkmaya, her iktisadi ve sosyal istikamete kaymaya müsaitlik duruma yol açma nedeniyle yoktur, diyebiliyoruz.
Bunu ulus devlet ve ulusal sorun gibi, kavramsal sıfatlarla okumuş olunca; ulus devletin, devlet ulusuna tamamlanma sonucu verdiğini görüyoruz.
Ama burada hem ulus, hem de devlet kavramına "hangi ve nasıl? " sorusunu sormak gerekiyor...
Diyalektik yapıyorsunuz ve haklı olarak anlayamadığımız sentezyel olma saçmasından ileriye, yani devinik bir değişmeye neden olmuşluk sonucu da çıkmamış oluyor.
İnönü, Bayar, Türkeş ve Ecevit, devlet adamı olabilirler ama bir dönem yaptıkları iyileri, giderayak kazıyor ve yerine koyduklarıyla, ulusal demokratik devrimden geriye giden bir kalıntı klerikalite bırakıyorlarsa, devlet oligaşik yapılı hale geliyor.
Devleti görecelileştiriyorlar, diyebiliyorum...
Kendileri göreceli devlet adamı olabildikleri için ve nedenli olması kuvvetle muhtemeldir...
Ulus aşama ya da ulusal soruna gelince...
Ulus öncesi ulus olmazlarla ümmet, mezhep, cemaat ulusumtrak
duraklar arasındaki "milli demokratik devrimi" görme/gör(e)meme tercihine bağlı bir süreçtir.
Devrim, söylediğimiz gibi "milli demokratik" türde oluyor.
Feodal, geri ve din toplumundan tarih takvimsel ileriye bir Türk ulus toplumsal aşama içindir.
Türkler bunu Atatürk eliyle, anti emperyal kapitalist ve milli kurtuluşçu karakter ve içerikli gerçekleştiriyorlar.
Bu olmayınca, bunu yapmayınca ulus toplumsalı olamıyorsunuz, ulusal devlet olamıyorsunuz...
Önemli bir toplumbilimsel aşamayı anlıyoruz.. şablonunuz, dizgeleminiz, modeliniz, size özgü toplumsal içeriğinize has olma serbestsinizi, elbette beraberinde veriyor...
Yani ulusal aşama yoksa, ona bağlı olan (sonraki) literatür de yok.. yoktan da ziyadesi feodal, dinsel, liberal ve dejenere bir tanımla, ancak var...
İnönü’de de, Ecevit’te de, Türkeş’te de (milli demokratik devrim anlamında) bu süreç yok...
Yani ulus olma sonucunu getirmiş devrimin birinci ayağındaki "ikinci adam" olan İnönü örneğin, devrimin liderinin resim ve ilkelerini kazımakla işe başlarken.. ardılı Ecevit ise Erbakan, Fetullah Gülen ve Kemal Derviş vak’alarıyla her türlü ulusal ve emekçil saygınlığını sıfırlamış oluyor.
Türkeş mi peki?
Türkeş’i gerici ve liberal cephe siyasetleriyle hatırlıyorum.
Sol dahil, herkesle ilkesiz, machiavelist ve takiyyeci mübahiyyeti olmayan ilişkileriyle...
’Mc’ler koalisyonu ve bir de Erbakan’ı yüzde sekizlerden, yirmi beş küsur oy oranlarına taşıdığı ’kutsal ittifak’la...
Ecevit ve Türkeş’in yolu Türkiye reel politiğinde bir kaç kez de kesişmiştir.
İlki on iki eylül öncesi Tbmm başkanı seçiminde Cahit ’Karakaş’ dolaylı ve doksan dokuz seçimleri sonrası hayatını kaybetmesiyle de yerine gelen Bahçeli kliği üzerinden direk ve içlerinde liboş Anap dahil, koalisyon olarak.
Bahçeli kliğinin son konumlandığı yer Türk, Atatürk, laik/ulusal karakterli Türkiye Cumhuriyeti devletini tarihten kazımak niyetli Erdoğan’ın Akp gericiliği ile en ifrit şekilde kurduğu de facto ortaklıktır.
Erdoğan/Bahçeli-Erbakan/Türkeş dizgesi anti Türk ve anti ulusal bir süreç diyagramıdır.
Adana Kongresi dönüşümü, Çerkes Ethem ve Vahideddin konuları başta, pek çok tercihi gayri Türk ve anti milli duruş şeklinde olmuştur.
Ve "milli" bir parti olarak "ulus olma devrimine" sahip çıkmasını gerektiren durumlarda, tam tersini yaparak, milliyetçiliğin özünü Türk sosyallığından arındırarak, Arabo fars dinsellikle doldurmasıdır...
Üç siyasi tercih tarzı bağlamında İslamcılık ve Osmanlıcılığa Türk ulusculuğundan daha fazla yön ve yol vermesi şeklinde de söylenebilir.
Devlet politikası, her gelen siyasi görüş ile dönüşmez.. Türk ve ulus devlet sürecini gerçekçi şartlarda güncellemesiyle sürer.
Devlet endekslilik bu nedenlerle milliyetçilik olmaz, o zihniyettir.. ulus/millet endeksli, milli demokratik devrimle olur.. olur deniyorsa da ilkesiz, kuralsız, gerici, feodal, aşiret ve sülale merkezli, eksantrik tür geri milliyetçilik olur.
Hayır efendim bizim milliyetçiliğimiz ’Fransız İnkılab-ı Kebiri’nden farklıdır.. özgünü, özü aynı değildir diyorsanız, o vakit literatür kuraklığını ve bu anlamdadaki entelektüel çoraklığı nasıl izah edebilir olacaksınız?
Ulusal demokrat devrimle kurulmuş bir cumhuriyet olarak Mustafa Kemal Atatürk Türkiyesi, unutturulmuş Türk köklerini arayan ve geliştirmeye matuf üniter bir ulus/devlet amaçlılıkla yola çıkmıştır.
İlkeleri vardır.. en temele indirgenmiş öncül üçünü saymamız yeterli olacaktır.
Buraya bir ulusal devlet koordinatı ve milliyetçi çerçeve çizme anlamında yazmış oluyorum.
İlki, her tür dinsellikten uzak durmak (laiklik)...
İkincisi büyük sermayeden uzak durmak(anti kapitalist karakterlilik)...
Ve üçüncüsü de büyük devletler/güçlerden uzak durmak (anti emperyal/kolonyal karakterlilik)...
Bir bütünleyici dördüncü ilke olarakta ’bilakaydüşart istiklal-i tam’ olma tavizsizliği...
Kayıtsız şartsız tüm anlamlarda bağımsız içerikli milliyetçi/ulusalcılık.
Tavizin bizdeki karşılığı aynı kökten bir başka Arabi sözcük olan ’tevazu’ içerikle öz değiştirilmiş olmasındandır.
Bir önerme tümcesi olarak ve özetiyle yazarsam, Türk ulusal devleti taviz ve tevazu içerik ve eylem dengesizliği nedeniyle bu haldedir.
Siz Türk ulusu ve ulusal devletinin kurucu partisi Chp ve güya Türk ulusculuğuna sahip çıkan parti Mhp çizgisinde bu ilkelilik ve tutarlılığı görebiliyor musunuz?!
Soru budur...
Yoksa Chp ve Mhp çizgisinde gördüklerimiz ne denli fikri duruşlarıyla ilkeli ve ne kadar Türk kavramıyla tutarlıdır, alenen ortada durmaktadır!
Ülkede Türklerin iktidarını sağlayacak ve bitevi sağlamasını yaparak sürdürecek.. bu amaçlılıkla, devletin Türk, laik, ulus üniter temelli konum/durumda olma analizini yapma arz-ı hali etmektedir...
Ahmet Kutlu Ayyüce
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.