- 619 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
YİNE DE...
Çocukluğumun bütün haylazlıkları geçiyor bu caddeden. Sevdiğim, incittiğim, ağlattığım ve aldattığım kadınlar sokuluyor
geceme. Kimi ah kimi teşekkür ediyor. Tanrı korusun beni yine de... Korkuyorum yine de alışkın olduğum anıların bu dramatik oyunundan. Kavruk tenim alışkın olsa da yakılmak istemiyorum o meydanlarda. Sebepsiz taşlanmak, linç edilmek istemiyorum yine de...
İçimde eskimiş hüzünler ve düşler dökülüyor halıya. Bir zamanlar güvendiğim, tutunduğum, sığındığım ve taşıdığım dostlar çalıyor kapılarımı. Kimin dilinde sitem, kiminin özür... Tanrı korusun beni yine de... Kaçıyorum yine de her gün duyduğum yalanlardan. Maskeli yüzlere dayanamıyorum. Kırılmak, aldatılmak istemiyorum yine de...
Koşup koşup dinleniyorum yolumun bir yerinde. Arayıpta bulduğum onca şeyden sonra da tedirginim, ömrümün son
değişikliklerinden endişeliyim. Ellerime, ayaklarıma güveninim yok yine de. Aklımı karıştırıp duruyorum. Aynı sancılı sevinçleri tadanlar, aynı yolları yürüyenler ve aynı aşkları yaşayanlar anlıyor beni! Duvarları sızlatan, eşyaları ağlatan geceler biraz çocuk, biraz deli ve biraz da ihtiyardık. Gün oldu ateşle sarmaş dolaş gün oldu üstümüze kar ve yağmur yağdı. Mutlu değildik de, gülmeyi unuttuk da törenlerde neyi kutladık biz?
Yenilip yenilip kazanıyorum sonunda... Şimdi içime kapanmışsam ebedi değildir. Bir davetinize acının ve mutluluğun
çocukları şiirlerimi de getiririm ve suskunluğumdan bozulan sesimi susarım, okuma sıramı size veririm. Bir zamanlar sevdiğim, beni bir zamanlar sevmiş kadının alınganlıklarını ve tuzlu gözyaşlarını getiririm. Aşktan ve ondan beklediğimin her şeyden büyük olduğunu şaşıraraktan dinlersiniz... Gürültü yaptığınız yerde sessizlik yaparım. Elbet bir yerde sohbetinize sığarım.
Düşünüp düşünüp buluyorum gerçeği. Umarım bildiğim tek doğru kendi kendini yok etmez!!! Yüküm ağır ve ben artık yeni sırlar katmıyorum günlerime. Dün bir akıllının ellerinden kurtardım aklımı. Hiçbir şey sanmıyorum kendini bir şey sananları. Kendini dev gibi görenler bu kadar alçak olduğu için cüce olmayı seviyorum.
Kar giyinmiş hasretimle üşürken ağlayıp ağlayıp gülüyorum. Her zor kışın sonrası vefalı bahar önce yüzümü bulduğundan takmıyorum. Suya yazamadım ömrümü, adını yazamadım bir kadının ömrüme. Yüreğinin ateşinden yandım da gülüşlerinde sönemedim. Ayrılık aşkın doğasında var! Insan nazlısından, saklısından, haziran düşlerinden yarattığı aşkından istemeden de olsa kopuyormuş... Kendimi yanıtlayamıyorum. Avuçlarımda biriken acıyla ne yapılır
şimdi? Gözlerime ve kalbime güvenim yok yine de... Anne, bekleme sana da gelmeyeceğim çünkü ne ellerine ne kalbine sığarım artık.
Su yolunda kırıldım anne, bekleme!!!
Bir türbede havasız, nemli ve küf kokulu sanduka yalnızlıkları yaşadım. Hiçbir ziyaretçinin duası kabul olmayacak sanırım. Yıpranmış bir küfür gibi yerine ulaşamadım. Ömrümün çağlayanları kurudu, deli dolu akamadım. Şimdi gençliğimin tüm yanlışları gelip beni buluyor. Kımıldasam felakete sürükleneceğim. Bildiğim tüm
adları, şehirleri unutuyorum. Trenlere bakamıyorum. Geleceğimin kötü günleri önce bir takvimde başlıyor. Aceleci saatler yeni ayrılıkların habercisi. Olacakları falcılardan iyi bildiğimden kaçıyorum yine de hepisinden. Boynumda tesirsiz bir muska. Yine de inandıklarım var herkesten çok. Bahanelerim var yine de susmak için zamanında konuşmak için.
Avunacak bir şeyler vardır yine de benim ömrümde...