Takılıp, gidiyoruz.
Karşıma; yıpranmış camisiyle "burada, araya gireyim istedim, kahramanım,elbette yabancı ve kendisi bir hristiyan. Ancak, kalem benim elimde. Kahramanımı,bizim köylerimizden birine davet ettim." ,gelişigüzel..., etrafa dağıtılmış, ağaçlarıyla, uzun kuyruklu ve uyuz birkaç köpekle, badanası dökülmüş, kirli beyaz evleriyle, küçük bir köy çıktı. Şehre, pek de uzak sayılmazdı. Şehir, ne kadar gürültülüyse, köy de zıddı gibi çok sakindi. Kahramanımdan, bu köy hakkında biraz bilgi aldım ve merâkıma yenik düşüp, köye doğru, kalan bir kilometre yolu da yürümeyi teklif ettim. Köyün, meydanına geldiğimizde, iki köylü kadın, dedikodu yaparak yanımızdan geçti. Öyle,süklüm püklüm durur muyum hiç!, tabii ki kulaklarımın radarlarını iyicene açtım. Sadece; kulak misafiri oldum canım. Kadınlar, Y adında, bir kadından bahsediyorlardı. Kadını, kocası babasının evine yollamış ve çocuğunu alıkoymuş. İçime, bir kurt düştü. Aklımdan; birçok, senaryolar yazdım. Kahramanıma, işin aslını sormak en iyisi. Köy, bir anda gözümde bulanıklaşmaya başladı. Şaşkın ben!, yine kitabın üzerine çok fazla eğilmişim. Biraz, gözlerimi dinlendirip, geliyorum.
Buradayım işte!, kahramanımın tarafına başımı çevirip sorumu soracakken, değerli bir kalemdaşımın,uyarısıyla aklım başıma geldi. Evet kahramanımın, fiziki özelliğinden hiç bahsetmedim, ayrıca, nasıl bir kişiliği vardır. Kahramanım; zarif,güzeller güzeli bir kadındır desem, çok sıradan olacaktır. En iyisi şöyle: İri gözleriyle hayata kahverengi bakan, kısacık boyuyla ve pek güzel olmayan, etrafın hoş, sevimli dediği bir yüze sahip.İnsanın da, yaşamında gerçekliğini arayan ve boş hâyâller kurmayı sevmeyen, dediğim dedik, kendince aşırıya kaçmayacak şekilde inanç sahibi, kimine göre saf ve budala, doğayı, hayvanı seven ve kendi halinde,duyduğuma göre de her ne kadar hüzün aşığı olsa da, neşeli ve gülmeyi bilen, hayata karşı duyarlı biri.
Kahramanımla, göz göze geldik ve kadının durumunu anlatmasını rica ettim. Hava kararmak üzere olduğundan önce bir misafirhâne bulmak için kahvehaneye girdik. Kahramanım, yadırgayıcı bakışlara aldırmadan, burada ki misafirhâne nerede?, diye sordu. Bende bir iki adım gerisinden içeriyi süzdüm. Masaların üzerinde; birkaç yerinden delinmiş, küle bulanmış sigara yanığı örtüleri, örtülerin üzerinde; iskambil kağıtları, okey takımları, boş ve dolu çay,su bardakları, kül tablaları vardı. Kirlice semaveri, bir köşede tahtadan altlığın üstünde. Kapının arkasına,askılık asılmıştı, ,, düştü düşecek. Adamlardan biri öne atılıp, ben sizi misafirhâneye götürebilirim dedi. Memnun bir şekilde adamın arkasına takıldık. Badanası yeni yapılmış, sevimli bir evin önüne geldik. Adam,kapıya sert sert vurdu. İçeriden,tok sesli bir adamın bağırtısı duyuldu. Kimsin bakam!, benim Hüseyin, aç Remzi dayı, misafir getirdim. Misafirlerimiz tanışa dursun,biraz hava alıp, geleceğim.
YORUMLAR
Aldim kahvemi oturdum sallanan sandalyeme yazın aldı götürdü beni tasfirlerine bayıldım sen hep yaz ben okurum bakalim yolculuk nereye yol nereye sairem yüreğin var olsun